Yaşamı değiştiren kadınlar; Burcu ve Songül
Televizyon ekranlarında gördüğümüz ‘hali vakti yerinde’ kadınların bireysel başarı hikayelerinden değil bu okuyacağınız. Hayatın tam ortasından, direnişin içinden işçi kadınların güçlenme öyküsü...

“Dünyayı değiştiren kadınlar” dendiğinde aklımıza hep televizyonlarda, haberlerde gördüğümüz kadınlar geliyor. Ana akım medyanın bize sunduğu kadın profili; holding sahibi, bireysel yardımlar yapan, ‘erkeklere rağmen’ siyaset yapan ya da varlıklı bir ailenin ‘elit’ kadınları... Ama gelin görün ki aslında dünyayı değiştirdiği söylenenlerden, ‘yılın kadını’ seçilenlerden çok daha gerçek, çok daha yakın hayatlar var; mesela kapı komşumuz, mesela bir fabrika işçisi, mesela bir grev örgütleyicisi, mesela bir direnişçi kadın... Esasen yaşamı değiştiren ve güzelleştiren kadınlar tarih boyunca grevlerde, devrimlerde en ön saflarda gördüğümüz, üretimin merkezinde duran kadınlar... Bu hikaye de işçi kadınların, bir arada, omuz omuza durduğunda yaşamı değiştiren kadınların hikayesi.

Dersim’in bir köyünden yıllar evvel İstanbul’a gelmiş iki kadın işçi; Burcu ve Songül. Birisi Dersim’de başlayan yaşam mücadelesine şimdilerde iki çocuğuyla devam ediyor, diğeri ise genç bir kadın işçi. Akraba olmalarının yanı sıra, bu hikaye, aynı direniş alanında ekmek mücadelesi veren bu kadınların hikayesi aynı zamanda kendileri ve çevrelerindeki kadınlar için de bir dönüşüm etkisi yaratmış durumda.

Songül ve Burcu, biri teyze biri yeğen. Aynı fabrikada çalışıyorlar. Hem aynı sınıfa mensup hem de aynı direnişin öyküsünün kahramanı olan iki kadın. 2 yıla yakın fabrika kapısında direnmiş bu kadınlar, kar kış demeden... Çadırları da sökülse, eşyaları da alınsa yılmamış, sonunda da kazanmışlar.

ÖNCE ARKADAŞTIK, DİRENİŞTE KARDEŞ OLDUK
Çalıştıkları fabrikada deneyimledikleri direnişi anlatırken yeniden yaşıyor gibiler adeta. Sürekli duyduğumuz ‘Bu işçiler birleşemez, birlik olamazlar, hiçbir şey değiştiremezler’ tarzı eğilimlerin sık sık gündem olmasına rağmen, bu işçiler ortaya çıkan ufacık bir kıvılcımla tüm bu söylemleri alt üst ettiler. Ve kendi fabrikalarında o kıvılcımı koca bir ateşe çevirdiler. Böylece o uzun soluklu direnişlerinin fitili ateşlenmiş oldu.

6 yıl önce başlıyor direniş serüvenleri. Hem ücretlerine yapılan 5 liralık zammın yetersizliği, hem de ağır çalışma koşulları son damla olmuş onlar için. Burcu, bu süreçte işten atılan 5 işçiden biri. İşten atılmadan bir yıl önce yılın en iyi elemanı seçilmiş, ama direnmeye başladığında “performans düşüklüğü” gerekçe gösterilip işten atılmış.

Burcu, işverenin baskısını, zorlu direniş koşullarını, o süreçteki baskının stresini şu sözlerle anlatıyor; “Uzun bir direnişin ardından kazanmak güzel bir duygu. Halen o günleri hatırlayınca dik duruyorsun, güç veriyor. O zamanki arkadaşlarımızla gerçek anlamda kardeş gibiyiz. Mesela direnişe sonrada katılan bir abla vardı; o diyordu ki ‘sen olmasan ben buraya gelemezdim.’ Güç aldı benden. İşveren başka sendika getirmeye çalıştı, bir sürü zorluk yaşadık, çadırlarımız yıkıldı, eşyalarımız alındı. Ağladığımız çok zaman oldu. Direnişten geldiğimiz için şimdi sendikamız 1 Mayıslarda en önde oluyor. Arkanda bir sürü kalabalık insan. Daha bir güçlü hissediyorsun.”

MÜCADELEDE KİMLİK KAZANDIK
Songül de hem çalışma koşullarından hem de direniş sürecindeki zorluklardan bahsediyor. Sendikalaşma sürecine başlarda yanaşmayan Songül, direniş ve sendikalaşma süreci sonrasında işçi olarak fabrikasında bir kimlik kazandığını söylüyor. Yüzündeki o kendinden emin ifadeyle şöyle anlatıyor direnişlerini; “Hoşuma gitti insanların o birlikteliği, güçlü bir şekilde ayakta durmaları, birbirilerini desteklemeleri. İnsanlar gerçekten birbirine bağlıydı. Duyduğum anda işte budur dedim. Olması gereken bir şeydi. Bilinçli olan insanların olması da bizim için büyük bir avantajdı. Pasif durmadı kimse. Çoğu kişi sendikayı terörist olarak görüyordu. Ama artık öyle düşünmüyorlar. Kadınlar daha dirayetli. Ama erkekler de çok bilinçliydi. Kadınlara karşı çok saygılılardı. Her zaman kadın işçilerin arkasında durdular. Bakış açın değişiyor. Evet, şimdi ben burada çalışıyorum ama bir sorunum, problemim olunca onu dile getirebiliyorum. Daha önce getiremezdim. Bir sorun olduğunda söylediğin zaman İnsan Kaynakları ister çalış ister çalışma, işine gelirse deyip kapıyı gösteriyordu. Şimdi öyle değil. Karşında oturup güzel güzel birlikte sohbet edebiliyoruz, üstüne bir de kahve içiyoruz.”

BÜTÜN HAYATI ETKİLEYEN DİRENİŞ
Direnişin bu kadınlara öğrettiği ortak şeylerden birisi, yalnızca çalıştığı işyerinde değil, aynı zamanda hayata karşı da mücadele etmek. Songül ilk başta haklarını bilmeyen bir işçiyken bugün dünyaya daha dirençli ve güçlü bakıyor. Birliğin, beraberliğin tüm zorluklara rağmen kazandırdığını tecrübe etmiş ve bunun kendi sosyal hayatına da kazandırdıklarının farkında. Songül ve Burcu için bu direniş yaşamlarında bir sıçrama tahtası haline gelmiş. Sorunlarını daha dirençli aşabilen kadınlar haline getirmiş bu direniş öyküsü onları. Burcu ve Songül gibi yanı başımızda duran, belki dışarıdan küçük görünen o kazanımların her biri tek tek direnci örüyor kadınların hayatlarında. Kendinde barındırdığı gücün henüz farkına varmamış kadınlar için örnek bir hikaye yaratmasını, birliğin beraberliğin önünde hiçbir engelin duramayacağını söylüyor ve tüm kadınları emeklerine sahip çıkmaya çağırıyorlar.

İlgili haberler
Sağlık emekçisi kadınlar ücretsiz kreş hakkı, ücre...

Biz 24 saat hizmet verirken, hastane kreşi neden 24 saat hizmet vermiyor?.. Çalıştığımız hastaneler...

ALİAĞA BELEDİYESİNDEN ATILAN KADIN İŞÇİLER: ‘Bu sa...

‘Bizleri ekmeğimizden ettiler ama bu sadece bizim sorunumuz değil. Burada yaşayan tüm kadınların, in...

‘Benim Mutlu Ailem’ yalanı

Manana herkes gittikten sonra ev halkına evden ayrılmak istediğini söyler. Aile için adeta kıyamet k...