Yaşamak zorken ölmek neden kolay?
‘Öldüren değil yaşatan bir sistem istiyorsak bu ancak bizim kendi ellerimizle kurulabilir.’

Geçtiğimiz günlerde İzmir’de yağmurda yürürken kaçak elektrik çarpması sonucu kaybettiğimiz sınıf arkadaşımız Özge, yaşamlarımıza dair pek çok gerçeği hepimize yeniden sorgulattı. Günlük yaşantımız esnasında hiçbir şekilde güvende olmayışımız tedirginliklerimizi artırdı. Kadınların her yanında bir tehlike yumağı biriktiğini gösterdi. Son birkaç yıl içerisinde dahi aklımıza gelen çeşit çeşit, kaza denen hikayeler var. Antep’te Ezgi Alya arkadaşıyla scootera binerken ehliyetsiz sürücünün çarpması sonucu hayatını kaybetti. İstanbul’da Başak Cengiz yolda yürürken samuray kılıcıyla öldürüldü. Aydın’da Zeren Ertaş asansöre bindiğinde asansörün bakımının yapılmaması sonucu asansöre sıkışarak hayatını kaybetti. 2024 yılında 227 kadın eski kocası, akrabaları, eski sevgilisi, sevgilisi gibi kişiler tarafından öldürüldü. Arkadaşımız Özge yolda yürürken elektrik çarpması sonucu hayatını kaybetti, daha nicesi ve türlü türlüsü… Neden yaşamak bu kadar zorken ölmek bu kadar kolay?

ÇÜRÜK GIDADAN ÇÜRÜK BİNAYA

Hayatın bizleri önceleyerek inşa edilmemesinin sonuçları hepimiz için çok ağır tablolarla sonuçlanıyor. Asansör bakımı mühendis odalarının denetiminden çıkarılıyor, şirketlere bırakılıyor ve 100 liralık asansör malzemesinin alınmasından dahi imtina ediliyor. Elektriğin bize ulaşmasındaki her aşama şirketlerin ellerine, keyfiyetine bırakılıyor. İzolasyon hataları gibi pek çok sorun yaşanıyor. Binaların sağlamlığı müteahhitlerin ellerine bırakılıyor, kolonlardan malzeme çalınıyor. Ve katiller sokaklarda ellerini kollarını sallayarak dolaşabiliyor. Halk gıda sorunuyla baş başa bırakılıyor ve konserve kutulardan zehirlenmeler artıyor. Büyük bir denetimsizlik her yanı kuşatıp hayatlarımızı zindana çevirirken şirketler ellerini ovuşturuyor.

Hayatlarımızın her bir zerresinde paranın tadı olduğu için hayatlarımızın tadı kalmıyor. Yaşamak gittikçe kadınlar için zorlaşırken ekonomik ve politik olarak kadınların yaşam alanları gittikçe daraltılıyor. Şiddete karşı koruyan haklar ellerinden alınırken kadınlar ne yapacak, yaşam alanlarını nasıl güvenli bir hale getirecekler?

“Bugün bunları yaparsak hayatlarımız istediğimiz şekilde değişir” diyebileceğimiz bir yapılacaklar listesi yok. Yapılması gerekenler ve bize düşen sorumluluklar ise elbette var. Değişimin kendisi güçlü bir iradeyle gelir. Hayatın şirketlere teslim edilmesinin sonucunu canıyla ödeyen bizler, özelleştirmelerin ölüm getirdiğini görüyoruz. Yaşamın toplumsallaştırılması ve halkın toplumsal işlerde söz ve denetim sahibi olması gerektiğini de biliyoruz. Alınan kararların tartışılmasında da denetlenmesinde de takibinde de bizlerin yer aldığı bir toplumsal düzende en fazla kâr ettirecek en ucuz malzemeler değil, insan yaşamına en uygun malzemeler olacaktır. Yasalar, elektrik şirketlerinin en fazla kâr edeceği şekilde yükümlülükleri esnekleştirmez; elektrik şirketlerinin ve onları denetlemek için kurulduğu söylenen yandaşı kurumların ellerinde değil toplumun kendisinin elinde bulunur.

ÖLÜMÜ BEKLEMEMEK İÇİN YAPILACAKLAR VAR

Ölen kız kardeşlerimizin davalarının sürmesi, suçlu olan herkesin cezasını alması dahi bizim toplumsal olarak oluşturabildiğimiz baskı kadar mümkün. Depremlerde, yolda yürürken, koşarken, scooter sürerken, uyurken, yemek yerken, işteyken, her an her yerde güvende yaşayabilmenin yolu yaşadığımız bu denetimsiz toplumsal düzende sadece gözaltıları ve tutuklamaları beklemek de değil, bunu değiştirmek için hareketin içerisinde bulunmaktır. Öldüren değil yaşatan bir sistem istiyorsak bu ancak bizim kendi ellerimizle kurulabilir. Kadınların daha özgür, eşit bir dünyayı kurması ve yaşanılabilir kentleri inşa etmesi böyle mümkün olur.

Fotoğraf: Bahar Emreoğlu

İlgili haberler
Şimşekler çakıyor, kadınların kaygısı artıyor

Eskişehir’de kadınlar Şimşek programının hayatlarına yansımalarını anlatıyor. Üniversitelilerden eme...

Hatay'da sorunlar katlanarak büyüyor

6 Şubat depremlerinin üzerinden bir buçuk yıl geçti ancak deprem bölgesinde yaşayanların sorunları ç...

Mülteci mahallerinde akşam sessizliği

Patronlar için ucuz emek gücü olan mülteciler, geçinme kaygısı ve işsizlik tehdidi altında yaşam sür...