Dünyada sağ popülizmin arttığı bir dönemden geçiyoruz. Amerika’da Trump’ın deneyimi, İsveç’te sağ popülist bir parti olan İsveç Demokratları’nın meclisteki ikinci büyük parti olarak kurulan hükümette yer alması, İtalya’da faşist İtalya’nın Kardeşleri Partisi’nin iktidara gelmesi ve daha birçok örnek, dünya çapında burjuvazinin içinde bulunduğu krizi otoriter ve sağ bir yönetim anlayışı ile aşmaya çalıştığını gösteriyor.
DÜNYANIN TEK ADAMLARI
2008’de girdiği krizin halklar nezdinde yarattığı sarsıntının üzerinden çok geçmeden başka bir ekonomik krizle ve pandemiyle yüzleşen kapitalizm, kendi devamlılığını sağlayabileceği en uygun yol olan burjuva demokrasisinin sınırlarını da zorlayan bir hale geldi. Tüm dünyada tek adamlar ve sağcı hükümetler, halkın yaşadığı ekonomik sorunlardan, sanki sistem ve bu sistemin temsilcisi olarak kendileri sorumlu değil de kıskanç dış güçler, göçmenler sorumluymuş gibi konuşuyorlar.
Böylece kendilerini birer kurtarıcı haline büründürmeye çalışıyorlar. Bunun karşısında ekonomik hakları için örgütlenen işçiler, yaşam hakları için bir araya gelen kadınlar, eğitim hakları için mücadele eden öğrenciler vb. yükselen sağ tarafından dış güçlerin ülkeye müdahalesinin bir aracı olarak lanse ediliyor. Bugün açısından bunun en net örneklerinden birini Türkiye’de görüyoruz.
AKP’NİN ‘EMPERYALİZME KARŞI MÜCADELE’ SÖYLEMİNİN ARDINDAKİLER
Cumhurbaşkanı Erdoğan Afyonkarahisar’da katıldığı mitingde, kendi iktidarı boyunca “milli iradenin üstünlüğüne dayalı bir demokrasi” kurduğunu, Türkiye’nin siyasi ve ekonomik bağımsızlığı sağlama yolunda adımlar attığını söyledi. Türkiye’de emperyalist düzene ve dış güçlere karşı kendi iktidarı döneminde mücadele verildiğini, bölgedeki askeri operasyonların ise barış için yürütüldüğünü öne sürdü.
Ancak AKP ve tek adam rejiminin ülkeyi yönettiği 21 yıl boyunca, hem üretimde hem de eğitim, sağlık gibi alanlarda özelleştirmelerin ve yabancı sermaye ile iş birliğinin arttığını, bölgedeki savaş süresince tek adam rejiminin bir Amerika’ya bir Rusya’ya yanladığını, atanmış rektöre karşı mücadele eden Boğaziçi öğrencilerinin, İstanbul Sözleşmesi’nin yürürlükten kaldırılmasına karşı çıkan binlerce kadın ve LGBTİ’nin vatan haini ilan edildiğini gördük.
CEHENNEME ÇEVRİLEN YAŞAMLAR
Kapitalizm içine girdiği siyasi ve ekonomik krizin halk üzerinde yarattığı korku ve endişeyi sağ popülist söylemler ve uygulamalarla aşmaya çalışıyor. Ve bundan hak gaspı, yaşam alanlarının daraltılması bağlamında en çok etkilenen kesimlerden biri kadınlar oldu:
▪️ Geçtiğimiz sene Amerika’da kürtaj hakkını anayasal güvenceye alan karar iptal edildi; bu hakkın sınırlandırılmasının ya da yasaklanmasının eyaletlere bırakılmasının ardından 14 eyalette kürtaj ciddi anlamda sınırlandırıldı ya da tamamen yasaklandı.
▪️ Fransa’da 2021’den 2022’ye kadın cinayetlerinin yüzde yirmi civarında arttığı ve öldürülen kadınların yarısından fazlasının yaşadıkları şiddetten dolayı kolluk güçlerine başvurduğu ortaya çıktı.
▪️ Endonezya parlamentosu evlilik dışı cinsel ilişkiyi suç kabul eden ceza yasasını onayladı.
▪️ Finlandiya’da her yıl yaklaşık 50 bin kadın cinsel şiddete maruz bırakılırken, 2017 verilerine faillerin sadece yüzde 0,4’ü cezalandırıldı.
▪️ İtalya’da iktidarda olan Meloni, göç karşısında ilan ettikleri OHAL ile binlerce göçmen kadının hayatını tehdit ediyor. Meloni İtalya’nın ilk kadın başbakanı olarak, kadınların kendi istekleri ve taleplerini, güvenli ve özgür bir yaşamın koşullarını sağlamaktansa “geleneksel aileyi” korumayı tercih ediyor.
Emperyalistlerin çıkar ilişkilerinin neden olduğu savaşlardan dolayı artan göç, kadınlar açısından hali hazırda tehlikeliyken sağ hükümetlerin örgütlediği göçmen karşıtlığı kadınların ne kendi ülkelerinde ne de başka bir ülkede güvenli bir şekilde hayatını sürdürebildiği bir sonuca yol açıyor.
▪️ Türkiye’de de seçimlere giderken gittikçe gericileşen ve kendi iktidarını korumak uğruna HÜDA PAR ve Yeniden Refah Partisiyle 6284 sayılı Kanun üzerinden, yani kadınların yaşam hakları üzerinden pazarlığa oturan bir Cumhur İttifakı görüyoruz.
▪️ İran’da kız çocukları okula gittikleri için kimyasal saldırıların hedefi oluyor.
ANCAK…
Halkın, kadınların korku ve öfkesinden güç alarak büyüyen tek şey gericilik ve sağ siyaset değil. Polonya’da pandemi koşullarında kürtaj yasağına karşı sokağa çıkan on binlerce kadın oldu. Almanya’da, İngiltere’de kadınlar grevlere en ön saflarda katılmaya kendi ekonomik ve siyasi haklarını istemeye devam etti. Türkiye’de kadınlar İstanbul Sözleşmesi’nin geri getirilmesi ve uygulanması için, Cumhur ittifakının kendi hayatları üzerinde yaptığı korkunç pazarlığın karşısında yan yana geliyor. Almanya’da, İngiltere’de kadınlar Türkiye’de gerçekleşen iki büyük deprem sonrası yaralarını sarmak için yan yana gelen kadınlara kendi ülkelerinden destek veriyor, mücadeleyi büyütme çağrısı yapıyor.
Kadınlar gün geçtikçe hükümetler tarafından ortaya atılan dış düşmanlar illüzyonunu yırtıyor ve asıl düşmanın kendi hayatlarını hiçe sayan, kendisini sisteme borçlarla, gerici yasalarla dahil etmeye çalışan, emperyalizme karşı mücadele ettiğini söyleyen ama savaşları, göçleri tetikleyen burjuva hükümetleri olduğunun farkına varıyor. Emperyalizme karşı mücadele, kadınların kendi ülkelerindeki ve dünyadaki kız kardeşleriyle dayanışmasının ve hayatlarını zindana çeviren sistemin karşısında tüm dünya emekçileri ve kadınları için verdikleri özgürlük mücadelelerinin içinde barınıyor.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.