İstanbul üniversitesinden genç kadınlar: YÖK, YÜK değil, demokratik, güvenli bir yaşam istiyoruz
İstanbul Üniversitesinde kadınlar birçok kampüste olduğu gibi seçimi tartışıyor. Kadınlar yaşadıklarının bilincinde, değiştirmeye hazır ve kararlı.

Son zamanlarda İstanbul Üniversitesinin gündemini muhtemelen diğer yerlerde de olduğu gibi seçim tartışmaları meşgul ediyor. Bu süreçte kadın arkadaşlarımızla sohbetlerimizden, tartışmalarımızdan öne çıkan noktaları aktarmakta fayda var çünkü Türkiye’nin minyatürü sayılabilecek üniversitemizden genç kadınların seçimlere ilişkin ne düşündükleri önemli bir çerçeve çiziyor.
Ekonominin kısmen de olsa düzelmesi, hayat pahalılığının azalması, yaşayabilmek için gerekli temel koşulları sağlayabilmek ve bunu yaparken zorlanmamak yani okurken çalışmak zorunda kalmamak beklentilerin başını çekiyor. Sohbetlerimiz derinleştikçe bu sorunların sadece bir iktidar değişikliğiyle olmayacağını söyleyenlerin sayısı da oldukça fazla ancak bu en acil sorunların kalıcı olarak çözülmese dahi çözülmesi yolunda ilk adımın iktidar değişikliğinden geçtiğini ifade ediyorlar.

‘DEMOKRATİK VE ÖZERK ÜNİVERSİTE YÖK YERİNE YÜK’LE Mİ?’
Üniversitelerin YÖK’e bağlı olmasını büyük bir sorun olarak görmekle beraber mevcut politik ittifakların üniversitelerin demokratik ve özerk olması yönünde iktidar değişse de karşılık bulamayacaklarını ifade ediyorlar. En çok duyulan, bilinen örnek olarak da Millet İttifakının YÖK yerine YÜK kuracağı söylemi bu düşüncelerini destekler bir pozisyonda. Ama yine de iktidar değişikliği olursa ifade özgürlüğü bakımından daha rahat bir ortamın oluşmasını bekliyorlar. Üniversitelerdeki akademik kadroların imtiyazlı hocalarla doldurulmasından, mülakatların faydaya dönüştürülmesinden şikayetçiler ve bu yüzden de mülakatların kaldırılmasını istiyorlar. Bunun bağını şöyle de kurabildiğimizi fark ettik sohbetlerimizde; bu imtiyazlı diye tarif ettiğimiz AKP’li erkek hocaların “arkası sağlam” olduğundan kadın öğrencilerini taciz etmekten çekinmediği yerlere varıyor durum. Bu örnekler son zamanlarda hiç olmadığı kadar çok çıktı karşımıza. Akademik olarak kendini konumlandırmaya çalışan kadın arkadaşlarımız böylesi bir cenderenin içine düşmek istemediklerini belirtiyorlar. Ve sohbetlerimizde muhakkak CİTÖB’ün resmi olarak kurulduğu duyurusunu hâlâ yapmayan üniversite yönetiminin CİTÖB’ü etkin işletmesi gerektiği konuşuluyor.
‘FARKLI İTTİFAKLAR BENZER YÖNLER’
Yukarıdaki tartışmalarla başa baş giden diğer bir konu seçimlerin ikinci tura kalıp kalmayacağı ve ittifaklar tartışması. AKP’nin en gerici unsurlarla yan yana gelmesi, kadınlara nasıl bir gelecek sunduğu bakımından belirleyici bir yerde duruyor. HÜDA PAR ve Yeniden Refah gibi partilerle kurulan bir ittifaktan genç kadınlar hiçbir şey beklememekle beraber söylemlerini, açıklamalarını oldukça korkunç buluyorlar. Dolasıyla da Cumhur İttifakı’nın kazandığı bir senaryoda aslında biz genç kadınların hayatına dair söz söyleyeceği tüm alanları kapatacağından, evde, işte, sokakta, okulda kısacası var olduğumuz her yerde yaşam alanımızı olabildiğine güvencesiz bir hale getireceğinden eminler. Bunun gerçekleşme olasılığı genç kadınları epey endişelendiriyor. Bu endişelerin kaynağına indiğimizde hafızalar tazeleniyor olacak ki bu ittifakın sözcü erkeklerinin yıllardır kadınların kaç çocuk doğuracağından toplum içinde hangi ses tonunda güleceğine kadar bilirkişilik yaptıkları gerçeği üzerine konuşuyoruz ve örnekler uzayıp gidiyor. Nitekim çocukları tarikat ve cemaat yurtlarına mahkûm eden anlayışın istismar, cinsel saldırı vb. gibi suçlarla ilgili adil yargılama süreçlerinin işletilmediğine yıllardır şahit olduklarını öfkeyle dile getiriyorlar.
Genç kadınlar iktidarın özellikle de son yıllarda kadınlara yönelik uyguladığı düşmanca politikalarını, kazanılmış haklarına yönelik saldırılarını bizzat deneyimlediler. Şunları Kıyafetlerine göre yargılanmadıkları, partnerlerinden ayrılmak istediklerinde katledilmedikleri, istedikleri saatte dışarı korkusuzca çıkabilecekleri ve kazanılmış haklarının ellerinden alınmadığı bir gelecek istiyorlar. İstanbul Sözleşmesi’nden çıkıldıktan sonra 6284’ün de hedef alınması bugün bu tartışmaların derinleşmesinin yegane sebebi ve 14 Mayıs seçimlerinin de kendilerinin hayatları bakımından var olma seçimi gibi nitelendiriyorlar.
Tüm bunların yanında Millet İttifakına sonsuz güven duymadıklarını ifade ediyor genç kadınlar. Bunun sebebini açıklarken de ne kadınların sorunlarına dair kalıcı ve uygulanabilir bir program ortaya koyan ne de ittifak metinlerinde İstanbul Sözleşmesi’ne değinen Millet İttifakının taleplerini gerçekleştireceğini umuyorlar.
‘SÖZÜMÜZÜ SÖYLEMENİN İHTİYACI VE BİRAZ DA CESARET’
Geçtiğimiz hafta Diyarbakır merkezli gerçekleşen operasyonlarda gözaltılar, gazetecilerin ve avukatların tutuklanması doğrudan seçim güvenliği bakımından bir tehdit olarak görülüyor.
Şunu söyleyebiliriz ki esas ve acil olan bir dakika bile kaybetmeden yan yana gelmemiz gerektiği. Çünkü en çok genç kadınlar bugün kendilerinin hayatlarına, geleceklerine sahip çıkmalı ve sözünü söyleyecek alanları yaratmak için bir yanındakine elini uzatmalı. Çünkü tüm bu paylaştıklarımız baskının, korkunun normalleştirilmeye çalışıldığı bir memleket ortamında sınırlı paylaşımlarla açığa çıkan sonuçlar olsa da bir tablo sunuyor bizlere: Kendimize, birbirimize güvenmekten, cesaret edip ilk adımı atmaktan korkmamak elzem ve sözümüzü söylemek için oy verip beklemekten fazlasına ihtiyacımız var.

Görsel: storyset/Freepik