Her sabahın köründe, sırtlarında ağır yüklü çantalarla okula gidiyorlar. Her gün yataktan çıkıp “Acaba okulu bıraksam mı” düşüncesiyle yine okula giden liseli gençler, gelecek hayalleri tükenmiş, bıkkın ve umutsuz bir bekleyiş içerisinde. Neyi bekliyorlar? Daha önemlisi niçin bekliyorlar?
Herkes gibi onlar da hayatlarında ‘değişim’ istiyor. Çünkü ekonomik sıkıntılar gündelik yaşamlarının en önemli gündemi durumunda, “hayalim” diye anlattıkları aslında en temel hakları… Peki, değişim nasıl olacak? İşte bu konuda kafaları karışık…
‘KİTAP ALAMIYORUM BEN’
Yaşları 15 ila 17 arasında olan liseli gençlerle konuşuyoruz. “Mezun olsak, üniversite okusak yine işsiz kalacağız” diyorlar, okulu bırakmak istemelerine sebep olarak. Yaşadıkları yoksulluk en doğal isteklerinin bile gerçekleşmesine engel çünkü. İçlerinden biri “Kitapların fiyatlarını görmüyor musunuz? 200 TL’ye test kitabı mı olur? İki sene sonra dershaneye gitmem lazım. Üniversite hayalim var benim, oysa kitap bile alamıyorum. Ailem beni nasıl dershaneye göndersin?” diye tepki gösteriyor.
Ders çalışırken kardeşine de bakmak zorunda olduğunu söyleyen liseli genç bir kadın, şöyle diyor: “Böyle ekonomik sıkıntıların içinde tek bir asgari ücretle hangi aile, geçinir ki? Asgari ücret 15 bin olsa yine yetmez. O yüzden hem annem hem de babam çalışıyor. Ben de hem ders çalışmak hem de kardeşime bakmak zorundayım. Sadece pazar günleri izin yapıyorlar o kadar. Bana da ellerinden geldiğince destek oluyorlar. İstediğim test kitabını alıyorlar. Harçlık veriyorlar. Fakat ben utanıyorum. Verdikleri para ucu ucuna yetiyor. Çünkü her şey çok pahalı, kantine gittiğimiz zaman elimizde hiç para kalmıyor hatta yetmiyor. Okulda arkadaşlarımızla ortak alıp ortak yiyoruz. Bu da ailemizin veya bizim suçumuz değil. Başımızdakinin suçu.”
Okuldan alınıp çalışmak zorunda bırakılan 17 yaşındaki tekstil işçisi bir kadın da yaşadıkları sorunların çözülmemesinden şikayetçi. Kadın cinayetlerine ve iktidarın İstanbul Sözleşmesi’ni kaldırmasına tepki gösteriyor.
DEĞİŞİM ŞART!
Gençler, “Oy kullanacak olsanız kime, hangi partiye oy verirdiniz?” sorumuza ise farklı yanıtlar veriyor. Bir grup genç, iki üç hafta öncesine kadar Muharrem İnce’ye oy vermeyi düşündüklerini, şimdi ise o kadar net olmadıklarını ifade ediyorlar: “İnce’yi başta sevmiştik. Ülkeyi ancak o yönetir diye düşündük. Ama çıktığı programdaki tavırlarını görünce fikirlerimiz değişti. Net bir şey diyemiyorum. Nasıl değişiyorsa bir şekilde değişsin!”
İki üniversite öğrencisi ve bir lise son sınıf öğrencisiyle eğitim sistemi üzerine konuşurken, söz gelecek planlarına ve elbette seçimlere geliyor. Lise son sınıf öğrencisi genç kadın seçimlerle ilgili kafasının fazlasıyla karışık olduğunu belirterek, “Ben Erdoğan gitsin istiyorum ama o giderse Kılıçdaroğlu gelir. Onu da istemiyorum. O yüzden yine maalesef diyerek Erdoğan kalsın diyorum” diyor.
Üniversite ikinci sınıf öğrencisi genç kadın ise ilk defa oy kullanacağı için çok heyecanlı. “Ülkedeki sorunları tek tek konuşmaya gerek yok. Hepimiz görüyoruz. Sağlıkta da eğitimde de kadın haklarında da işçi haklarında da... Ben başta Muharrem İnce diyordum. Hatta o adama neredeyse aşıktım. Ama şu an ne desem bilmiyorum. Tek bildiğim iktidarın değişmesi lazım” diye konuşuyor.
Üniversite birinci sınıf öğrencisi olan da ailesiyle arasındaki fikir ayrılığına işaret ederek, “Ailemle de başkasıyla da bu kavgayı sürdürmekten bıkmayacağım. Bu sefer gidecek. Tek başına karar veremez. Biz koyun değiliz. Her genç gibi benim de kafam karışık. Hiçbir siyasetçinin iyi olduğunu düşünmüyorum. Ama istemeyerek de olsa, sırf Erdoğan gitsin diye Kılıçdaroğlu’na oy vereceğim. Beni gelecek kaygısıyla baş başa bırakan bir adamın tekrar kazanmasını istemiyorum” diyor.
‘BİZİMLE DALGA MI GEÇİYOR?’
Erdoğan’ın gençlere, “Yakın çevrenizden başlayarak ülkemizi, imkânınız olursa dünyayı gezip görmek, farklı kültürleri tanımak için şartlarınızı zorlayın” tavsiyesini, “Gençlerimizin onlar için bütün alanlarda sunduğumuz imkanları, verdiğimiz destekleri en iyi şekilde değerlendirmelerini bekliyoruz” sözlerini hatırlıyoruz. Üniversiteli, işçi, tüm gençlerin tepkisi aynı oluyor: “Bizimle dalga mı geçiyor? Biz ilçe değiştiremiyoruz, bir de imkân sağladık değerlendirsinler, şehir şehir gezsinler mi diyor? Gidecek, başka yolu yok! 20 yıldır iktidarda, doğduğumuzdan beri aynı yüzü görüyoruz. En azından değişiklik olsun.”
Gençler seçim ortamında yapılan tartışmaları, siyasetçileri takip ediyorlar. Çoğu iktidara kızgın, ama tercihleri ne olursa olsun özlemlerini gerçekleştirebilecekleri bir yarına kavuşabilecekleri yönünde umutları az. Oysa geleceğin, dolayısıyla umudun bizzat kendilerinde olduğuna, hatta kendileri olduğuna inanmaları gerekiyor.
Görsel: storyset/Freepik | Kolaj: Canva
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.