Hafta sonu gidilen kuaförler kalabalık olur, uzun bekleyişler... Çalışan kadınlar, kendilerini hafta sonuna sıkıştırır. Hafta sonu da evdeki temizlik bittikten sonra... Kadınların kiminin düğün telaşı var, kiminin bir an önce işini halledip eve dönmesi lazım.
Kuaförde karşılaşıyoruz onunla da. Oldukça genç bir kadın ve hamile. Kuaförde sıramı beklediğim yaklaşık bir saat içinde genç kadın, üç dört kadına fön çekti, arada ağda yapmaya gidiyordu. Ama epey memnuniyetsizdi, yüzü hiç gülmüyordu. “Sizin ne vardı” diye seslendikten sonra beni buyur etti, sadece işini yapamaya odaklanmıştı. Normalde kadınların sohbet etmeden duramadığı yerde onda hiç ses yok. Bu hali dikkatimi çekince sorular sormaya başladım.
- Kaç aylık hamilesin?
- Altı aylık.
- Cinsiyeti ne?
- Erkek.
- İsmin?
- Sibel.
Ben de ismimi söyledim, tanıştık. Henüz 20 yaşında olduğunu söyleyince “Çok gençsiniz. Neden bu kadar erken anne olmak istediniz” diye sormadan edemedim. Çocukluğun verdiği heyecanla evlendiğini anlattı, çok mutlu olabileceğinin hayal ederek 18’inde evlenmiş. Evliliğin ilk zamanlarının güzelliğinden bahsetti. Sonra çalışmak istediğini söyleyince eşi izin vermemiş, tartışmalar yaşamışlar. Eşinin ailesinin baskısı da gün geçtikçe artmış, kayınvalidesi sürekli baskı altında tutuyormuş. Eşi ve eşinin ailesinden başka kimseyle görüşemiyor, ailesiyle bile eşi izin verdiğinde görüşebiliyormuş. Zamanla anlaşmazlıklar büyümüş, eşi tarafından tartaklanmaya, şiddet görmeye başlamış.
Yüzünde morluklar vardı. Gözünün çevresi ve kaşının hemen üstünde kendini gösteren morlukları tereddüt etsem de sordum. “Eşim yaptı” dedi, “İsteklerini yerine getirmedim diye. Zaten uzun zamandır şiddet görüyorum, karnımda onun çocuğunu taşırken bir de dayak yiyorum” diye anlattı morlukların nedenini.
Sonra devam etti, “Hiçbir şey yapmadığım halde boş kıskançlıkları, ailesinin baskısı beni her geçen gün dayanılmaz bir kuyuya çekiyordu. Bu en son yaptığı evden kaçmama sebep oldu, ailemin yanına sığındım. Ailem de kendilerinden sakladığım için tepki gösterdi ama yapacak bir şeyim yoktu. Karşımdakinin değişeceğini düşündüm. Kendi istediğim insanla evlendim aileme ne diyebilirdim ki, hem onlara yük de olamazdım.”
“Şimdi nasıl ayakta kalıyorsun” diye sordum. “Kuaför ablamın, onun yanında çalışarak yaşamımı idame ettiriyorum. Hem yabancı değil, hem de burada güvende hissediyorum kendimi” dedi.
İki yıllık evliliğinin kendisine zindan olduğunu söyleyen Sibel, çocuğu için yaşama daha sıkı tutunuyor, “güçlü olmak zorundayım” diyor ve sohbetin devamı ona ait: “Şiddet gören tek kadın ben değilim biliyorum, eskiden beri hep var şiddet. Belki devam da edecek ama tek başımıza ayakta durabileceğimizi, hayatta tek bir insana körü körüne bağlanılmayacağını öğrendim. Daha da kötüye giden kadın cinayetleri var, belki bunu da yaşayabilirdim. Önüne geçtim belki, belki de ailem ve karnımdaki çocuğum olmasaydı önüne geçemeyecektim. Yalnız olduğumu düşünüyordum ilk başta. Artık yalnız değilim, hayatımı çocuğuma ve kendime göre şekillendirerek devam edeceğim. Eminim benim gibi binlerce kadın var, onlar da tek başına ayakta durmaya çalışsın, böyle daha güçlüyüz.”
İlgili haberler
Şiddete uğradığınızda neler yapabilirsiniz?
Şiddete uğrama ihtimaliniz varsa ya da şiddet dolu hayatınızı değiştirmek istersiniz ihtiyacınız ola...
15 yaşında mülteci bir işçi: Emine
Çocuk o daha. Çağlayan’da taş dizimi yaptığı atölyede onun kadar uzun saatler çalışmaya büyük bir in...
Sambası başımızın üstüne, fönü kapımızın dışına
Brezilya fönü deyip geçme, korkunç zararları var yapana. Büyük bir kuaför zincirinin kuaförü Sema, b...
Kadına yönelik şiddet ve adaletin sessizliği
Meral Danış Beştaş, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’a sorduğu sorularla Suriyeli Emani’nin katili Birol K...
Mücadeleyi yükseltme zamanı!
Kadınlar, sırf giyim kuşamları, oturuş kalkışları nedeniyle şiddete maruz kaldıkları bir dönemde bu...
Ekmek ve Gül Ağustos 2017 sayısı
Hayatımızı pamuk ipliğine bağladınız, bizim dengemizi bozmayınız...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.