Rüzgârlar seni savurmasın: BİRLİK, MÜCADELE, DAYANIŞMA!
Her nerede ve nasıl girdiysek Mayıs ayına, işsizliğin kol gezdiği, işsiz kalma korkusunun yakamıza yapıştığı bir dünyada insanca bir yaşam özleminin nasıl da büyüdüğünü daha derinden hissettik.

Mayıs ayını tüm dünyanın işçi ve emekçilerinin birlik, mücadele ve dayanışma günüyle karşıladık bu yıl da. Kimimiz talepleriyle, bu yıl daha da kalabalıklaşan ve çoğalan miting alanlarına aktı, kimimiz mecburen işbaşı yapmadan önce kırmızı bir karanfille karşılandı fabrika önünde ya da çay molasındaki kutlamada bir halay çekti. Kimimiz bundan da mahrum, ancak telefonlara düşen haberlerden, mesajlardan izleyebildi işçi bayramının ülkede ve dünyada nasıl geçtiğini…

İŞ VE EKMEK
Ama her nerede ve nasıl girdiysek Mayıs ayına, işsizliğin kol gezdiği, işsiz kalma korkusunun yakamıza yapıştığı bir dünyada insanca bir yaşam özleminin nasıl da büyüdüğünü daha derinden hissettik.
İşsiz sayısının dünyada 200 milyonu, Türkiye’de 7 milyonu aştığı, resmi verilerle de saptanmış durumda. Ve ufukta bu gidişatta bir değişiklik görünmüyor.
En az masrafla en büyük kârı elde etmek düsturuyla işleyen kapitalizmin çarklarının “fazlalık” olarak belirleyip sokağa attığı bu devasa emekçi kitlesinin başında kadınların yer aldığı artık malumumuz. Kapitalizmin yeryüzünün her parçasında en ağır çalışma koşullarıyla, düşük ücretle köleleştirdiği ve sömürdüğü işçisi, memuru, sağlıkçısı, eğitimcisi emekçi kadınların hayatını daha da karartan istihdam politikaları da cabası. Kısmi, saatlik, kiralık, parça başı vb. çalışma biçimleriyle kadınların “evlerinde” kalarak da gelir elde edebileceği, istihdamı arttıracağı vaazlarının uygulamada nasıl bir gerçekliğe büründüğü her geçen gün en acı biçimde açığa çıkıyor. Sanki kapitalizm o ev içlerini de çoktan tarumar etmemiş gibi!

TEMEL HAKLAR VE GÜVENCE
Bugün dünya çapında güvencesiz istihdam, toplam istihdam içinde yüzde 42’yi aşmış durumda. 1,4 milyar insan demek bu! Çalışsa da ağır bir yoksulluk içinde olan, yani günde 3 dolardan az kazanan emekçilerin oranı ise yüzde 30. Bu tabloda bu rakam ve oranların önemli bir kısmını kadınların ve çocukların oluşturması sürpriz değil elbette.
Kadınların içine itildiği ekonomik ve yaşam güçlükleri bununla sınırlı değil. Açık ve gizli vergiler, temel tüketim maddelerindeki akıl almaz zamlar, son yılların zirvesine ulaşıp iki haneli hale gelen enflasyonla bin bir zahmetle bir kenara ayrılan ufacık birikimlerin buharlaşması, üstüne her emekçi ailesinin borçlandırılmış olması, kredi borçsuz yaşayamaz hale gelmesi tüm bunlara tuz biber ekiyor.
Bir de tabii dünya çapında yaşanan diğer olgular eklendiğinde, kapitalizmin küreselleşmesinin ve giderek derinleşerek devam eden krizlerinin sonuçlarının kadınların yaşamını ne denli etkilediğini ve tahrip ettiğini tahmin etmek zor değil. Çevre tahribatı, tarım alanlarının yok oluşu, çiftçilerin yaşadığı yıkım (yalnızca Türkiye’de son bir yılda 204 bini çiftçiliği bıraktı), küçük ve orta işletme sahiplerinin, esnafların iflasları, iş cinayetlerinde yaşanan patlama, çocuk emeğinin sömürüsündeki dramatik artış, işsizlik ödenekleriyle sosyal yardımların ufalanarak kırpılması, hak olmaktan çıkarılarak lütuf ve sadaka haline getirilmesi... Nitelikli eğitim ve sağlık hakkının gaspı, aile içi şiddet, kadın cinayetleri, çocuk istismarı, toplumsal şiddetin artması, genel olarak kültürel olanakların daralması...


GELECEK
Şimdi de ülkemizde, yeni hak gaspları kapıda. “Tek adam, tek parti yönetimi”ni dayatan şaibeli 16 Nisan referandumunun ardından AKP Hükümetinin ilk icraatı, OHAL’i uzatmak ve işçilerin, emekçilerin yaşam ve çalışma güvencelerine göz dikmek oldu.
Emekçiler için gelecek güvencesi durumundaki kıdem tazminatının fona devredilmesi, kamu emekçilerinin iş güvencesini ortadan kaldırmak üzere Kamu Personel Rejiminin değiştirilmesi gündeme getirildi.
Emekçileri sermaye karşısında daha da savunmasız hale getirecek, işlerinden daha kolay atılmalarını sağlayacak bu düzenlemeler ile hükümet, sermayenin uzun yıllardır dile getirdiği beklentisini karşılayarak onun desteğini arkasına alma gayretinde. Ekonominin göstergeleri inişi gösterdiği, şaibeyle gölgelenmiş referandum sonuçları elini arzu ettiği kadar rahatlatamadığı bugünkü ortamda bu desteğe şiddetle ihtiyacı var.
Kapitalizmin krizden çıkış için başvurduğu daha ağır sömürü, yağma ve savaş politikalarının ülkedeki yürütücüsü AKP Hükümeti, kendi krizinden çıkışı da bu yoldan arıyor. İktidar, emekçilerin geleceğini daha da karartan içte ve dışta savaş politikasının patikalarında ilerliyor.

ÖZGÜRLÜK VE DEMOKRASİ
Kapitalizmin krizi derinleştikçe, büründüğü demokrasi paltosuna sığamaz oluyor; krizden çıkış arayışı otoriter siyaseti yükselişe geçiriyor. Dünyanın her yerinde muhafazakâr, gerici, faşizan politikalar boy veriyor. Savaşlar, göç, yabancı düşmanlığı yayılıyor. Emekçilerin en basit hak ve özgürlüklerini çiğneyerek onların karşı çıkışını engelleme ve susturma gayretleri artıyor.
Saymakla bitmeyecek tüm bu olgular kadınları her an kuşatan, insanca yaşam özlemlerinin her an çarpıp durduğu katı gerçekler halini almış durumda. Bu katı gerçekler duvarına çarpıp parçalanmamak, tek tek yapraklar misali rüzgâr nereden eserse oraya savrulmamak için güç biriktirmenin, birlik, mücadele ve dayanışmanın elzem olduğunu, tüm dünyada ve Türkiye’de meydanlara çıkan milyonlarca emekçi bir kez daha hatırlattı.
Tüm dünya emekçilerinin karşısında zorlu yıllar ve zorlu bir yol durduğu aşikar. Fakat dünyanın her yerinde hareketlenen, kendilerine dayatılan dayanılmaz koşulları reddeden, insanca bir yaşam için mücadeleye atılan emekçi kitlelerin, kadınların, sömürülenlerin, ezilenlerin sayısı her geçen gün çoğalıyor. Kapitalizmin estirdiği sömürü, savaş, yağma, düşmanlaştırma rüzgârlarında savrulmamak için bir araya geliyor, mücadele ve dayanışma yollarını örüyor.

İlgili haberler
Mikrofonumuz 1 Mayıs alanlarında...

Gebze, Ankara, Bursa, İzmir... Kadınlar Ekmek ve Gül mikrofonlarına taleplerini anlatıyor...

İzmir’de kadınların 1 Mayıs coşkusu

“Beraber hareket etmek çok güzel bir şey. Çocuklarımız için, ailelerimiz için, kendimiz için 1 Mayıs...

İstanbul’da kadınların 1 Mayıs’ı

1 Mayıs alanında kadınların talepleri: 8 saat iş günü, sendika, sigorta istiyoruz. Kıdem tazminatımı...