Onlar aklımıza hakaret ettiğinden beri işler değişti
Eskiden sus pus olan işçilerle her fırsatta kıdem tazminatını konuşuyoruz. Bir an önce harekete geçip bir şeyler yapmayı planlıyoruz.

Tuzla Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu tekstil fabrikalarında çalışan kadınlar, uzun mesailer ve düşük ücretin yanısıra hakaret, ayrımcılık ve mobbingle karşı karşıya. İki ayrı fabrikadan kadın işçilerin deneyimleri ise mücadeleden başka çıkar yol olmadığını gösteriyor.

Tekstil işçisi Lale, Organize’de 200 kişilik bir fabrikada çalışıyor. Çalışanların yarısının kadın olduğunu ve kadın işçilere yönelik taciz olaylarının sık yaşandığını söylüyor Lale. “Normal mesaimiz günde 8 saat ama burası fazla mesainin bol olduğu bir yer” diyen Lale, kendi deyimiyle “her işyerinde yaşanan, artık normalleşen sorunları” şöyle aktarıyor: “Sabahları birbirimize günaydın demek hatta nefes almak bile yasak. Biz birbirimize günaydın dendiğimizde ustabaşı ‘sırf çene çalmak için yapıyorsunuz’ diyor. Bir ustabaşı kadın işçilere ‘Kafanız ve çeneniz çalışmasın sadece eliniz çalışsın, en iyi kadın kafası çalışmayan kadındır’ demişti. Bu ustayı bir defasında personel müdürüne şikayet etmeye karar verdik, 8 kadın gizli gizli gittik müdüre, ‘Bu bize çok hakaret ediyor, böyle devam ederse işi bırakırız’ dedik. Müdür de onun kötü bir niyeti olmadığını, işi düşündüğünü söyleyip yarı şakayla ‘zaten burada akla pek ihtiyaç yok’ diye bizimle dalga geçti. ‘Siz gidin aklınızı evde kullanın kendinizi kocalarınıza ezdirmeyin’ dedi. Ben o güne kadar bizim işyerinden bir şey olmaz, bu işçiler birleşmez derdim. O gün iki kadın arkadaşımız biz bu kadar hakarete katlanamayız deyip masaya yumruk vurdular istifa ettiler. Ama hepimiz aynı cesareti bulamadık. Çünkü kiracıyız, borcumuz var, tazminatlarımızı bırakamayız. Dahası evde eşlere ne diyeceğiz? O iki kadın arkadaş haklı istifa gerekçesiyle hareket ettiler ve dava bile açtılar. Bize de gönül koydular. Şimdi diyeceksiniz ki, onların borcu harcı, çocukları geçim sıkıntısı yok muydu? Tabi ki vardı. Sonra bunun vicdan azabını çok çektik, kendimizi neden ezdirdik diye.

Şimdi sorunlar daha da artarak sürüyor. En önemlisi kıdem tazminatlarımız elden gidiyor. Ama şimdi eskiden sus pus olan işçilerle her fırsatta kıdem tazminatını konuşuyoruz. Bir an önce harekete geçip bir şeyler yapmayı planlıyoruz. Sendikamız yok, sendikalı olmak için uğraşıyoruz. Onlar aklımıza hakaret ettiklerinden beri; daha fazla öğrenmeye örgütlenmeye kullanıyoruz kafamızı.”

ZAMANINDA SAHİP ÇIKSAYDIK...
Sendikalı bir tekstil fabrikasında çalışan Zeliha ise örgütlenirken yaşadıklarını, kriz sürecindeki durumu, özellikle de kadın işçilerin sorunlarını şöyle anlatıyor: “Mahalle yansa bizim fabrikanın işçileri saçını tarar pozisyonundaydı. Etliye sütlüye karışmazlardı. Kaç kadın işçi mobbinge uğradı, kaçı haksız yere işten atıldı, kiminin üzerine suç atılıp tazminatsız işten atıldı... Ama herkes önüne baktı, kimse sesini çıkarmadı. Sendikalaşırken bile ikiye bölündük. Sendikaya üye olanlar terörist, olmayanlar ekmek teknesini koruyan, vatansever işçi ilan edildi. Çok zorda olsa sendikalaştık ama sonuç uzun süre değişmedi. İşçiler meseleye hep ekonomik baktı; kaç para alacağız, parada zarar etmeyelim de gerisi boş dediler.

Bunlar tabi ki sebepsiz değil, özellikle de kadınlar için... Kadınlar evlerinde de çok sorun yaşıyor. Hemen hepsinin yaşamında şiddet var. Hangi kadın geceyi ağlayarak geçirmiş biliriz. Hal böyle olunca kadın işçiler, iyi kötü para kazandıkları yerlerin şartları ne kadar zor olursa olsun, en azından bir işim var, kendi paramı kazanıyorum diye düşünüyor.

Patronlar uzun süredir ‘kriz var’ diyerek bir çok işçiyi teşviklerle gönüllü çıkarttı. İşçilere cazip geldi, özellikle de kadınlar yoğun ilgi gösterdi. Müdahale etmeye çalıştık ama olmadı. Patron sonra teşvikleri kesti, işçilere ‘kendiniz çıkın size tazminatlarınızı verelim, yoksa fabrikayı kapatırız’ dedi. Asıl amaçlarının kıdemli işçileri çıkartıp yerine güvencesiz çalışan işçiler getirmek olduğunu anladık. Sendikamız da bu konuda bilgilendirme yapmadı. Şimdi de sıra kıdem tazminatına geldi. Bizler o zaman haklarımıza sahip çıksaydık, bugün kıdeme saldırmaya kalkamazlardı. Şimdi herkes isyan ediyor, bir şeyler yapalım diye...”

İlgili haberler
Canımızı koruyamayacaksa ne işe yarıyor devlet?

İstanbul Küçükçekmece’de yaşanan istismar olayına tepki gösteren kadınlar; ‘Benim canımı, çocuğumu k...

Köleliğe isyan... Başka bir dünyaya özlem...

Yan yana gelmenin, birlikte hareket etmenin kazanımlar doğurduğunu gördüğümüz bir yerel seçim sonras...

Yan yana geldikçe ortaklaşıyoruz

Kadınlar şiddet sarmalının o kadar ortasında bırakılmış ki sohbet kıdeme gelemiyor bile.