Kriz derinleşiyor, kadın işsizliği artıyor
Normalde ve kriz dönemlerinde neden ilk kadınlar işsiz kalıyor, neden kadın işsizliği daha yüksek? Doç. Dr. Nilgün Ongan açıklıyor. İşsiz kadınlar da işsizliğin psikolojisini ve yaşamlarını anlatıyor.
KRİZ DÖNEMLERİNDE NEDEN ÖNCE KADINLAR İŞTEN ÇIKARTILIYOR?

Doç. Dr. Nilgün ONGAN

İktidar bir süredir kadınların iş gücüne katılım oranının arttığını söylüyor. Oysa kadınların iş gücüne katılımındaki artış bir yandan artan yoksulluğun sonucu ya da zaten hane halkında "aile reisinin" işsiz kalması dolayısıyla mecburen oluyor. Kadının çalışma yaşamındaki yeri her zaman “aile bütçesine katkı” üzere kurulu. Çünkü kadının asli görevi ev işleri ve bakım hizmetleri olarak görülüyor. Dolayısıyla kriz dönemlerinde de normal dönemlerde de genellikle ilk işten atılanlar kadınlar oluyor.

Öte yandan ekonomik krizler, emek sermaye çelişkisinin derinleştiği dönemlerdir. Burjuvazi derinleşen bu sınıfsal çelişki karşısında krizin maliyetini işçi sınıfına yıkabileceği bir dizi mekanizmaya sahip. Bunların başında ise güvensiz, güvencesiz ve kuralsız çalışma biçimleri, yani esneklik stratejisi geliyor. En yoğun olarak da kadınlara uygulanan bu çalışma biçimi bir devlet stratejisi olarak “milli istihdam stratejisi” ile tescillenmiş durumda. Böylece esneklik uygulamaları esasen kadınlar üzerinden yaygınlaştırılırken, kadınlar her zaman istihdam dışında bırakılması en kolay kesim oluyor.

KADINLARDA İŞSİZLİK NEDEN DAHA YÜKSEK?
Kadınların işgücüne katılım oranı son derece sınırlı olmasına rağmen (sadece yüzde 34) kadın işsizliğinin genel işsizlik düzeyinden daha fazla olduğuna dikkat çekmek lazım. Genç kadınlar söz konusu olduğunda bu fark çok daha çarpıcı boyutlara ulaşıyor. Bu tablo, kadınların istihdama kabul edilme ve istihdamda kalma bakımından uğradığı ayrımcılığı açıkça gösteriyor. Kadın emek gücünün “ikincil” konumda sayılmasına yol açan toplumsal cinsiyetçi işbölümü bu bakımdan oldukça belirleyici. Nitekim TÜİK verilerine göre; işgücüne dahil olmayan kadınların yarısından çoğu, bunun nedenini “ev işleriyle meşgul olmak” biçiminde açıklıyor. İşgücüne dahil olanları esnek çalıştırma stratejisi de bu politikaların bir devamı.

NE YAPMALI?
Kadın işsizliğine karşı mücadele edebilmek için öncelikle, hem yaşlı hem çocuk bakımı için kamusal ve ulaşılabilir bakım hizmetlerinin yaygınlaştırılması gerekir.
Bunun yanı sıra kadının emek gücünün ikincil olduğu algısıyla mücadele edilmesi gerekir. Bunun yolu da hem politikalarda hem de toplumsal hayatta cinsiyetçi iş bölümünün ortadan kaldırılmasından geçiyor.

Kadın işsizliği aynı zamanda, kadınların emek gücü piyasasında maruz kaldığı ayrımcılığın da bir yansıması. İş gücüne dahil olup çalışabilen kadınlar, güvencesiz çalışmaya, ücret eşitsizliğine, iş yerinde şiddet gibi birçok soruna maruz kalıyor. Bu ve diğer ayrımcılık türleri kadınları emek piyasasından uzaklaştırıyor. Kadın ücret eşitsizliğine maruz kaldığında “Şu kadar para alıyorum, bu kadar masrafım oluyor” diyerek evde kalmayı tercih ediyor.

Öte yandan yapılan birçok araştırma şunu gösteriyor; kadının çalışma yaşamında olmasıyla politik tercihleri arasında ciddi bir bağ var. Çalışma yaşamından uzaklaşan kadın politik tercihleri itibarıyla da muhafazakarlaşıyor. Yani Türkiye’de devlet evde bakım hizmetleri için sosyal yardım olarak ödediği parayla kadınları hem çalışma yaşamından uzaklaştırıyor, hem de politik tercihlerini etkiliyor, yani kendisine bir seçmen kitlesi oluşturuyor ve iktidarını güvence altına alıyor.
Ayrıca kadınların maruz kaldığı ayrımcılık sadece iş yaşamıyla sınırlı değil. Kadınların ikincil emek olduğu algısı sendikalarda da yaygın. Kadınların çalışma yaşamında var olabilmesi eşit haklar temelinde çalışabilmesiyle mümkün. Bunun için sendikalar bu tutumdan bir an önce vazgeçmeli, kadın merkezli sendikal politikaları gündemine almalı.

RAKAMLARLA KADIN İŞSİZLİĞİ
· TÜİK verilerine göre Türkiye’de 4 milyon 730 bin kişi işsiz. Bu sayının 1 milyon 773 bini kadın. Gerçek rakamlar ise çok daha fazla.
· Genel işsizlik oranı ise yüzde 14.7. Yani iş arayan her 15 kişiden biri işsiz! Kadın işsizlik oranı ise 16.9
· Türkiye’de genç işsizlik oranı yüzde 26.1; genç kadın işsizliği ise 29.3
· Ne eğitimde ne istihdamda olan genç kadınların oranı yüzde 32.2
· Türkiye’de 11 milyon 127 bin kadın ev işleri ve bakım hizmetleri nedeniyle çalışma hayatına giremiyor.

KRİZ VE İŞSİZLİK HER ŞEYİ ALT ÜST ETTİ: Değersizleştim, yalnızlaştım, haklarımı kaybettim
33 yaşındayım. 6 yıldır bir metal fabrikasında çalışıyordum. Krizle birlikte daralma gerekçesiyle “gönüllü işten çıkarmalar” başladı. Patron, kendi isteğiyle işten çıkanlara tazminatının yanında bir maaş da ekstra verdi. Ben de bundan yararlanmak istedim, çünkü fabrika kapanacak söylentileri vardı, eşimin işi de riskliydi. Ben de en azından tazminatımı riske atmamayım diye düşündüm. Yaklaşık 50 kişi bu koşullarla işten ayrıldık. 9 ay işsiz kaldım. Ama fabrikanın batacağı söylentileri hikayeymiş, aksine daha da büyüdü. Tersanede çalışan eşim de benimle aynı dönemde yaklaşık 3 ay işsiz kaldı.
Biri 10, biri 4 yaşında 2 çocuğum var. 16 yaşımdan beri hep çalıştım, iki çocuğumu doğurduğumda da çalışıyordum. Şimdi işsiz kalınca aslında bir fırsat olur, çocuklarımla ilgilenirim diye düşündüm. Sabah kaygısızca uyanırım, biraz dinlenirim, şimdiye kadar yetişemediğim işlere yetişirim sanıyordum. Zaten işsizlik maaşı da alıyordum, o bitene kadar da yavaş yavaş iş ararım diyordum. Ama eşim de aynı dönem işsiz kalınca işler değişti. Eşim taşeron işçi olarak çalışıyordu, taşeron batınca onlar da işsiz kaldı. Tazminat bile alamadı. Kirayı ödeyemez duruma geldik. Hemen iş aramaya başladık. Ama hiçbir yerde iş yok! Ben eve parça başı işler almaya başladım, yetmedi. Oturduğumuz binanın merdivenlerini silmeye başladım. Bir komşumun desteğiyle birkaç kez ev temizliğine gittim. Ama ben şimdiye kadar hep fabrikada bir düzenle çalıştım, ev temizliği işini yapamadım, ağırıma gitti.

EŞİM DE İŞSİZ AMA BEN DAHA DEĞERSİZİM!
Bu dönemde yaşadıklarım birçok şeyi görmeme neden oldu. Mesela eşim de benimle aynı dönem işsiz kaldı ama ben daha fazla değersizleştim. O her gün dışarıya gidiyor, iş arıyor. Bulamayınca da agresifleşiyor, geliyor bana bağırıp çağırıyor, sinirini bizden çıkarıyor. İş aradığı zamanlar dışında da ya uyuyor ya kahveye gidiyor, bir şekilde kafasını dağıtıyor. İşsizliği uzadıkça da “Annemin evine yerleşelim” demeye başladı. Halbuki ben evliliğimin ilk yıllarında kaynanamın yanında yaşamak zorunda kalmıştım ve ağır travmalar yaşadım. Şimdi işsiz kaldım diye tekrar beni o travmaya sürüklemek istedi. Ama asla yapamazdım artık. Eğer iş bulamasaydı, eşimle yollarımızı ayırırdık.
Bir de 10 yaşındaki çocuğum ergenliğin de verdiği hırsla bana bir hiçmişim gibi davranmaya başladı. Çalışırken gelip para istiyor, istediğini anında alıyordu. Ama şimdi işler değişti, geçenlerde istediği bir ayakkabıyı “Bu çok ihtiyaç değil, sonra alalım” deyince “Zaten siz ne işe yararsınız ki, ikiniz de işsizsiniz, bize para bile vermiyorsunuz” diye isyan etti. Apartmanın merdivenini temizlemem de onu öfkelendiriyor, “O kadar mı aç kaldın, sen niye merdiven temizliyorsun, başkası temizlesin” gibi şeyler söylüyor. Çalışmayınca kocamın da çocuğumun da gözünde hemen değersiz bir hale geldim.

NE HAYALLER KURDUM, NE BULDUM
İşten çıkarken böyle olacağını düşünmemiştim; birkaç ay dinlenirim sonra iş bulurum diyordum. Ama çok kötü günler geçirdim. Bir anda kendimi ev, çocuk, temizlik, yemek yoğunluğu içinde buldum; bunalıma girdim. Psikoloğa gittim, ilaç verdi. İlk defa çocuklarıma annelik yapabilecektim, sabah kahvaltı hazırlayıp akşam dersleriyle ilgilenmek istiyordum. Ama ilaçlar beni çok halsizleştirdi, kullanmadım. Çare ilaç değil diye düşündüm.
Sadece evde yaşadığım sorunlar değil, geçim sıkıntısı da çok büyüdü. İşten çıkarken aldığım tazminat çocuklarımın geleceği olur diyordum, ona dokunmak istemiyorduk. Ama eşimin de işsizliği boyunca kirayı oradan ödedik, bir sürü harcama yaptık, eridi gitti.
Şimdi bir arkadaşım aracılığıyla zor bela bir fabrikaya girebildim. Burası aslında çalışma koşullarının kötülüğüyle ünlü bir yer. Normalde hayatta böyle bir yerde çalışmazdım ama şimdi mecbur kaldım, çünkü iş yok. Kriz yüzünden herkes her şartı kabul ediyor, onun için her yer çok kötü olmuş. Eski işyerimde ücretim asgari ücretten yüksekti, şimdi asgari ücretin altında, hiçbir hakkım olmadan çalışıyorum. Halbuki ben vasıflı bir işçiyim.
Nurcan // Esenyalı - İSTANBUL

ÜNİVERSİTELİLER KAYGILI

İstanbul Aydın Üniversitesi ve Esenyurt Üniversitesinden öğrenciler iş bulmak konusundaki kaygılarını ve bu kaygının eğitim hayatlarına nasıl yansıdığını anlattılar…

Sosyoloji’den bir kadın öğrenci: Ben bölümümü seviyorum, kendimi geliştirip sosyolog veya psikolog olarak devam etmek isterim ama çok mümkün görünmüyor. Çünkü çok mezun var ve iş imkanı çok kısıtlı. Hele yabancı dilin yoksa hiç şansın yok. Zaten mezun olup işe başladığında uzun zaman asgari ücretle çalışıyorsun ve bu da yetmiyor. Genelde gençler kendi bölümleriyle ilgili bir meslek seçmiyorlar artık Türkiye’de.

Fizyoterapi’den bir kadın öğrenci: Bundan 2-3 sene önce bizim mesleğimize kesin iş bulursun gözüyle bakılıyordu. Ama artık öyle değil. Kamuda çok fazla fizyoterapist açığı olmasına rağmen alım yapılmıyor, bu yüzden de meslektaşlarımız özel sektöre yöneliyor. Son yıllarda özel sektörde de alımlar azaldı, yeni mezunlar ise ya çok düşük ücrete çalıştırılıyor ya da işsiz kalıyorlar. Son dönemlerde bir de sağlıkta mülakat başladı. Bu da işlerimiz iyice zorlaştırıyor, çünkü mülakat demek torpil demek.

Endüstri Ürünler Tasarımı’ndan bir kadın öğrenci: Bizim bölüm gerçekten zorlayıcı, ama doğru düzgün atölyemiz yok, malzemelerimiz pahalı ve bu bölümde teknik olarak çok çalışmazsan, kendini geliştirmezsen iş bulamazsın. Yabancı dilin iyi olmalı, konferanslara, atölyelere katılmak artık bir zorunluluk. Rekabetçi ortam yüzünden okulun yanında bir de dışarıda kurslara gitmek zorunda kalıyoruz. Ama bunların hepsinin sonunda yine işsiz kalmak var.
E. AVA - Ceren KÖROGLU - Rozalin TÜRKELİ
GELECEK KAYGISINI İLİKLERİME KADAR HİSSEDİYORUM
26 yaşındayım, üniversiteden mezun olalı beş yıl oldu. İşletme mezunuyum. Birçok defa atanma hayaliyle KPSS’ye ve bankaların yaptığı sınavlara başvurdum. Sonuç hüsran tabii ki.
Çalış çabala, iyi puanlar kazan, ama işe göre personel yerine, personele göre iş mantığının hüküm sürdüğü güzel ülkemde kronik işsiz olarak kalmaya devam ediyorum. Sayısını hatırlayamadığım iş görüşmelerinde ezberlediğim cümle; “Biz size dönüş yaparız...” Yapmıyorlar!!!
Ailemden aldığım maddi destek, genç bir kadın olarak bana hem yetmiyor hem de mahcup ediyor.
Beş yıl içindeki işe giriş çıkışlarım iş hayatının acımasız tavrını da görmemi sağladı aslında. Sırf parası olduğu için kendini üstün gören patronların insani ve kültürel anlamda oldukça fakir olmaları da bir süre sonra şaşırtmamaya başladı beni. Sonuç şu ki; hâlâ işsizim ve gelecek kaygısını iliklerime kadar hissediyorum.
Ve tek bir fikrim var çözüm adına. Bu sistem değişmeden ne işim olacak ne de mutluluğum...
Eda TÜREOĞLU // Avcılar - İSTANBUL

İŞSİZLİK HAYATIMIZI MAHVETTİ
Ben iki çocuklu bir ev kadınıyım. Garsonluk yapan eşim ekonomik kriz nedeniyle iş bulamıyor. Mülteciler daha ucuza çalıştıkları için patronlar bize iş vermiyor. Çocukların okul masraflarını, faturaları bile ödeyemiyoruz. Ben de rahatsız olduğum için çalışamıyorum. Oğlum okul saatleri dışında iş bulursa çalışıyor. Para olmayınca evde eşimle, çocuklarımla huzursuzluk yaşıyorum. Çocuklarımın isteklerini alamayınca üzülüyorum. Çevremizdeki insanlar istediklerini giyip istediklerini yerken biz hep seyrediyoruz. Adaletsizliğe kızıyorum...
Böbreğimin biri yok. Buna rağmen çok zor durumda olduğumuz zamanlarda evlere temizlik işlerine gittim. Bazı evlerde tacize uğradım. Eşim günlük işler buldukça gidiyor. Böyle çalışınca da sigorta yapılmıyor. Sağlık hakkımızı kullanamıyoruz. Zaten sağlıklı beslenemiyoruz, bayramdan bayrama midemiz et görüyor. İşsizlik hayatımızı mahvetti.
Mamak / ANKARA




İlgili haberler
‘Seçme hakkını’ seçmek... Zora, zorbalığa rağmen.....

Görüyor ve biliyoruz ki bu seçimler yalnızca “Belediyeyi kim yönetecek?” seçimi değildi, şimdi artık...

Ev işçisi Leyla anlatıyor: Sigorta yok, gelecek yo...

Ev işçisi Leyla: ‘Bazen ev sahipleri çok takıntılı oluyor, kıl görse yeniden temizlik yaptırıyor. Ti...

Asyalı konfeksiyon işçisi kadınlar ‘ben de!’ diyor

Endonezyalı işçi Kokum Komalawati, Asya ülkelerindeki konfeksiyon atölyelerinde çalışan kadın işçile...