Kimin için adımıza kararlar alınıyor?
‘Sanki evlenip çocuk yapmamak bir eksiklikmiş gibi davranılıyor. Hem başarılı olmamız hem çocuk yapmamız bekleniyor.’

Sürekli hayatlarımıza dair yeni kararlar alınıyor. Yasalar bizim için yeniden yeniden düzenleniyor. Her gün başka cinayet haberi okuyoruz. Hukuksuzluğun bizi kuşattığı bir ülkede olduğumuzu bilerek başlıyoruz güne. Haksız tutuklamalar, keyfi gözaltılar, tehditler her yanda. Değişmesini istediğimiz bir ülkede 8 Mart’ı karşılayacağız hep birlikte.

Kadınların eğitimde, bilim ve sanatta önemli adımlar attığı öne çıkarılıyor ancak yoksulluk nedeniyle eğitimden kopan genç kadınlardan söz edilmiyor. Kadınları koruyan yasaları yeniden düzenlemek, faillere gerekli cezaları vermeyerek faillerin cesaret bulmaları sağlanıyor.

Genç çiftlerin evlenmesi teşvik edilirken genç kadınlar boşanmak istediği için her gün öldürülüyor. 2025 yılı, aile yılı ilan ediliyor ancak kadınlar evine ekmek götüremeyecek bir yoksulluğa itiliyor. Arabuluculuk yöntemiyle kadını daha savunmasız hale getiren, boşanmasını zorlaştıran iktidar, eğitimden kopan yoksul kadınlara çare olarak evlilik yardımı diyor. Bu yılın aile yılı olarak ilanı kadınları daha fazla şiddete, yoksulluğa mahkûm etmek anlamını taşıyor. “Aile meselesinin milli güvenlik meselesi” olarak açıklanmasının sebebini “aileyi korumak, toplumu korumak” diyerek yine kendileri açıklıyor. İlmek ilmek döşenen bu baskıcı, muhafazakâr toplumun taşlarını sürekli sağlamlaştırmaları gerekiyor. Kadına sunulan rollerin hatları keskinleştiriliyor. Üniversiteli bir genç kadın “Sanki evlenip çocuk yapmamak bir eksiklikmiş gibi davranılıyor. Hem başarılı olmamız hem çocuk yapmamız bekleniyor.” diyerek açıklıyor bizden bekleneni. Bir yandan kararlar veriliyor diğer taraftan kararlar toplumda fikren örgütlenmeye çalışılıyor, çevremizdeki söylemler de zaman zaman keskinleşiyor.

İHTİYAÇLARI İÇİN BİZİM HAYATIMIZ DÜZENLENİYOR

Diğer yandan toplumun değişmeyeceğine olan inanç, genç kadınlar arasında umutsuzluğu örgütleyebiliyor kimi zaman. Yasaların kadınların aleyhine yeniden düzenlenmesi, cezasızlık politikaları, uygulanmayan yaptırımlar gibi pek çok gelişme, bu gidişi durduramayacağımızı düşündürebiliyor. Hepimizin hayatını daha çok zorlaştıran gelişmelerin hepsi bütünlüklü bir şekilde ilerliyor. Ancak, yoksulluğa karşı greve çıkan işçiler, haklarını isteyen kadınlar, şiddete karşı duran gençleri durdurmak gittikçe daha zorlaşıyor. Bu nedenle yaptıklarını her yeni gün bir adım daha ileri götürmek zorunda kalıyorlar. Daha genişçe düzenleyecekleri “yargı reformları” gibi kararlarla hayatlarımızı daha fazla dizayn etmeye ihtiyaç duyuyorlar.

Ancak 8 Mart’ın tarihinden de görebiliriz ki, toplumu değiştirecek güç bizim güvenli bir ülkede, daha iyi koşullarda yaşama arzumuzda, yoksulluktan kurtulma çabamızda yatıyor. Yaşamak zorunda kaldığımız bütün koşullar bizi yan yana getiriyor. Toplumun neresinde nasıl durmamız gerektiği hukuken, sosyal her açıdan bize dikte ediliyor ve ekonomik olarak da bizi bu koşullara zorluyor. Bize bugünümüzü korkuyla geçirten, yarınımızı belirsiz kılan sorunlar gittikçe çoğalıyor. Bugünümüzde bize güven verecek alanları oluşturabilmek yarınımızı daha güvenli hale getirmek için bir adım olacak. Bizim için alınan kararların bizden bağımsız alınmasının önüne geçmedikçe hangi yılın kimlerin yılı olup kimlerin yüzünü güldüreceğini de belirleyemeyeceğiz. Bizim adımıza alınan kararlara dahil olmanın nasıl olacağını bize gösteren mücadele örnekleri çoğalıyor.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
‘Hadi bakalım, 2000’li yıllara’

'Ülkede seçimlerin olduğunu sokaktan günde iki defa geçen Sezen Aksu’nun Hadi Bakalım şarkısıyla öğr...

Ayda bir gün de olsa bir mola

‘İlaç gibi gelmişti bize bu buluşmalar. Bir sonraki buluşmayı iple çekiyoruz hepimiz. Daha nice kita...

Kız kardeşim, var mısın mücadeleye?

‘Bunu yaşayan sadece bizler de değiliz. Bu mektubu okuyan kız kardeşlerimiz, siz de benzer şeyleri y...