“Evlilik programlarından sıkılmışken her gün kan revan olayların içinde bulduk kendimizi.”

Ağlayanlar... Bağıranlar... Çığlık çığlığa derdini anlatanlar... Kimi mağdur, kimi ‘suçlu’, kimi ‘gizli tanık.’ Tüm bu sayılanları televizyon kanallarının gündüz kuşağında bulmak mümkün. Deri montlu ‘Mavi Ay’ tadında dedektif görünümlü sunuculardan, ekranlara uzun zamandan sonra dönen deneyimli ‘gazetecilere’ ya da podyumların ünlü mankenlerine kadar herkes ya cinayet çözüyor ya da küskün barıştırıyor. Özellikle kadına yönelik şiddet olaylarının, bir bölümde olmasa da diğerinde mutlaka ele alınması şart! 

“Ne var bunda? Farkındalık yaratıyorlar işte!” diyenleriniz vardır. Peki, gerçekten böyle mi?
Geçen yayın döneminde televizyon kanalları ile görüşen RTÜK, evlilik ve izdivaç programlarının kaldırılması yönünde karar almıştı. Yapılan açıklamada “Evlilik programları artık başka bir formatta yayınlanacak” denilmişti. Israr edenlere para cezaları verileceği de peşinen söylendi. Yaz dönemi uzun uzun düşünen yapımcılar belli ki ortak bir karar almış. Zira hepsi peş peşe, farklı isimler ancak aynı formatlarla programlarını izleyiciyle buluşturdu.

GEÇEN SEZON EVLENDİLER ŞİMDİ BOŞANIYORLAR
‘Evleneceksen Gel’ ile bekarları “dünya evine” sokmaya kararlı Seda Sayan ve Uğur Aslan Roman kızı Solmaz’ı her canları çektiğinde oynatırken birden polis telsizleri ve deri ceketleri ile karşımıza çıktı. ‘Artık Susma’ adlı programının, olay yeri süslemeli tanıtım videolarında “Herkes konuşacak, gerçekler ortaya çıkacak” diyen Sayan ve Aslan, geçtiğimiz sezonda evlendirdikleri çiftleri bu kez barıştırmaya çalışıyorlar. İlk önce Emrah ve Başak’ı izledik. Evlilik programı ile dünya evine giren Emrah ve Başak’ın daha yaşına girmemiş çocukları var. Şimdi boşanmak üzereler. İkisi de bağır çağır canlı yayında birbirlerine içlerini kustu. Adam canlı yayında kendi çocuğunu annesinden kaçırdı. Üstelik bu kaçırılmaya kameralar da şahitlik etti. Canlı yayında bir çocuk kaçırıldı ama bir yetkili “Bu çocuk nerede?” diye sormadı. O yayında yaşanan şiddet “Sen bunu hakettin” sözleriyle başlayıp kadının üzerine yürünerek devam etti.


TABİİ… TABİİ…
Hafta içi her gün orkestra eşliğinde açılan programa salınarak giriş yapan Seda Sayan ve ciddiyetinden ödün vermeyen Uğur Aslan, bu satırları yazdığım sırada yayındalardı. İbrahim Tatlıses’ten aşina olduğumuz sonraları Sayan’ın da seslendirdiği, ‘Tabi... Tabi...’ şarkısıyla açılışlarını yapan programcılar ardından artık susulmaması gereken konulara geçtiler. İlk gündem de 7 yıldır eşi tarafından işkenceye maruz kalan tüfekle öldürülmek istenen Çağlar Işık’ı gördük. Çağlar’ın nasıl vurulduğundan, ne şekilde işkence edildiğine dair tüm ayrıntıların paylaşıldığı programda iki de şahit konuşturulduktan sonra kadına yönelik şiddet kınandı. Ama önce kadın ve erkeğin doğasının birbirinden ayrı olduğu anlatıldı. Sonra sıra saldırgan erkeklerin de bir kadın tarafından yetiştirildiğine geldi. Yani yine erkeklerin şiddet eğilimleri kadınların hanesine yazıldı.
Çağlar hamileydi. Tedavisi için bebeğin alınması gerekiyordu. Peki, bu kürtaj gerekli miydi? Programda Çağlar’ın hangi koşullarda hamile kaldığı, bebeği isteyip istemediği, ekonomik ve psikolojik olarak bu süreci nasıl kaldıracağı konuşulmadı. Ama yaşadığımız sürece uygun olarak bir bilirkişiden görüş alınmalıydı. O bilirkişi de İlahiyatçı Yusuf Kavaklı’ydı. Kavaklı daha önce programlar yapmış ve kadınlarla ilgili sorulara cevap vermiş bir isim. Kadınların sadece evlerinde kocalarına süslenmeleri gerektiği ve sokakta dondurma yalayamayacakları gibi yorumlarını internette kolayca bulabileceğimiz Kavaklı, bu kez kürtaj hakkında yorumlarını sıraladı; “Hiçbir ilahiyatçı çocuğun alınması yönünde bir söz söyleyemez... Ama annenin hayati tehlikesi söz konusuysa kaç aylık olduğuna bakılmaksızın çocuk alınır.”
Kavaklı’ya Seda Sayan o eşsiz kafa sallamasıyla destek verdi. Bu görüşün ardından konu kapandı. Bir sonraki bölümde ise yine evlendirdikleri ancak artık boşanan bir çiftin ‘yüzleşmesi’ vardı. “Aile birliğini bozmuyoruz. Onlar zaten boşandı. Haaa... Yanlış anlaşılmasın!” uyarıları eşliğinde bir kadının yaşadıklarına canlı canlı şahit olduk. Erkek kadının üzerine yürüdü... Elini salladı... Sayan ve diğerleri araya girdi. İzlediklerimiz “Kameralar önünde durum buysa arkası nasıldır” dedirtti.
‘BİLİYORSAN SÖYLE’
Elbette sadece bu programla yetinmek istemiyor diğer hikayeler de ilginizi çekiyorsa alternatif çok. Mesela Serap Paköz’ün sunduğu ‘Gerçeğin Peşinde’ oldukça dikkat çekici. Düşünülmeyeni düşünüp, sorulmayanı sormakla yükümlü Paköz, ele aldığı tüm dosyalarda aile boyu herkesi ‘katil zanlısı’ ilan ediyor. “Acaba katil kim?” sorusu daha kursağımızdayken “Ama hadi teyze, bak çok sıkıldık. Katili biliyorsan söyle” uyarıları taktire değer.
Şiddetin her türlüsüne karşıyız ama yarattığımız şiddeten de bir haber! Hakan Ekinci cinayetinde aynı apartmanda yaşayan tüm ailenin yalan söylediği, herkesin cinayeti bildiği ancak söylemediği 60’ı aşkın gündür çevrile çevrile anlatılıyor. “Madem suçsuzsun gel burada konuş” söylemleri ile henüz yetişkin olmamış iki kız kardeşin ifşa edilmesi, annelerinin yalan söylediği ya da birilerinin koruduğunun düşünülmesi hepsi bir yana “Hakan görmemesi gereken bir şey mi gördü?” şeklindeki fitne fesat soruların nelere sebep olacağının bir önemi yok.
Hande Çinkitaş dosyası ilk zamanlarda programın bel kemiğiydi. 16 yıldır çözülemeyen dosya ile ilgili kimler program yapmadı ki. Ama sanırım kimse bu denli ayrıntılı bakamamıştı. Zira katil zanlısı olarak gösterilen ve hedefe konulan Hande’nin üvey annesinin kimlerle ilişkisinin olabileceğini, ailenin ne tür cinsel tecrübelerinin olduğunu anlamaya çalıştık.
“11 yıldır katilleri bulunamayan Büşra ve Tuğçe, Serap Paköz sayesinde huzura kavuştu!” Evet ama nasıl bulundu? Bu konuda da hayretler içindeyiz. Çünkü bu dosya ile ilgili iyi ki bu kadın program yapmış demekten kendimi alamıyorum. Yoksa belki de bir 11 yıl daha aile, çocuklarının katillerinin bulunması için bekleyecekti. Bu konu ele alınırken de bütün köy töhmet altında kaldı. Hatta herkes birbirine düştü. 11 yıl önce Büşra ve Tuğçe yaşlarında olan yakınlara “Sen neden o gün o yoldan geçmedin? Neyi gizliyorsan söyle” şeklinde sorular soruldu. Esasen her şey iki kuzenin tırnak aralarında gizliydi. DNA örneklerinin yıllar sonra yeniden incelenmesi ile katillere giden yol açıldı. Büşra ve Tuğçe’nin haberini yapan ajanslar haberin sonunu “Köy rahat bir nefes aldı” cümlesi ile bitirdi.
Sormadan geçemiyorum gerçekten bunu bir tek yetkili düşünmemiş midir? Veyahut tüm bu soruları polis sormuyor mudur?
Programlar güncel konular için nasıl sonuçlar doğuruyor? Evlilik programlarından sıkılmışken her gün kan revan olayların içinde bulduk kendimizi, daha mı iyi oldu?


‘HOCAYA BAĞLANALIM’
Hande Ataizi’nin sunduğu “Sen İste Yeter” isimli program yayından kaldırıldı. Ataizi de herkese sözüm ona yardım elini uzatıyordu.
Yayından gidenlerden biri de Lerzan Mutlu. Mutlu, günlerce Zeynep Bektaş’ın kocasını aradı. Yerine avukat Duygu Çuhadar geçti. Çuhadar’ın şimdilerdeki başlığı “Kocasını çirkin diye terkeden kadın stüdyoda.” Kadın boşanma davasını açmış. Evini ayırmış. Başka bir erkekle birlikte. Çuhadar’ın yetkin üslubu ise şöyle; “Boşanmadan neden biriyle birlikte oldun? Facebook’ta tanıştığın bir adama nasıl güvendin? Beni keser mi demedin mi hiç! Başkasıyla birlikte olmak için bekleyemedin mi?..” Mehmet Okuyan hocaya bağlanmak isteyen Çuhadar’ın öğrenmek istediği en önemli mesele ise, “Kadının resmi nikahı varsa dini nikah geçerli mi?”
Bu isimlerin arasında en şaşırtıcı olanı Balçiçek İlter. O da çok yaratıcı olduğuna kanaat getirdiğimiz ‘Olay Yeri’ programı ile performans sergiliyor.

ŞİMDİ BEN NEREYE GİDEYİM?
Son olarak RTÜK’ün dediğini en iyi ‘anlayan’ Esra Erol gibi duruyor. Evlilik programının formatını değiştiren Erol, yine locasında evlenmek isteyenleri oturtuyor. Bu kez yorumcu olarak. Yine ‘tek tek basaraktan bade süzerekten’ şarkısı ile aralara giriliyor ve elbet gözyaşı da dökülüyor. Ekranda yine bir kadın. “Başkası ile evliyken bir başkasından çocuğu olmuş bir kadın.” Bu bilgi kurcalana kurcalana canlı yayınlarda elde ediliyor. Kadını ailesi reddediyor. Koca stüdyoyu terk ediyor. Bebeğin babası Erol’un geçen sezon güya evlendirmek istediği isimlerden biri. Kadın soruyor “Ben nereye gideyim. Sığınma evine mi başvurayım bilemedim...”

ALTERNATİFİ GÖRMEK İSTEYENLER
Uzatmaya gerek yok. Gündüz kuşağı televizyonlarda böyle akıp gidiyor. Şiddete maruz kalanlar hikayeleriyle bir kez de herkesin gözü önünde bunu yaşıyor. Sonra o şiddet program aracılığıyla sürdürülüyor. Farklı referanslardan alınan ‘bilgiler’ kadınlara yol gösterici olarak sunuluyor. Ve biz bunları izlerken bu şiddetin muhattabı oluyoruz. İzleyen erkekler de belki bu referanslara bakarak uygulayıcıları.
Herkes alkış tutarken alternatifi görmek isteyenler azımsanmayacak kadar çok. Doğruyu göstermenin ne olduğunu biliyoruz. Bu doğrunun televizyon kanalları kapatılarak KHK’larla nasıl çizildiğini de. Neyse ki Ekmek ve Gül ile şimdilik bu açığı kapatıyoruz. O zaman yazıyı o meşhur soruyla bitirelim cevabı siz verin “katil kim?”
İlgili haberler
Azize Hemşire Miralay Tevfik’le neden evlendi?

Azize, eski ve yeni kocanın uğrunda birbiriyle kıyasıya mücadele ettiği ödül durumuna girdi adeta. A...

Helin

Valizlerini, çocuklarını topladığı gibi çıkar yola. Biri karnında ikisi yanında kızları ve artık ces...

Kaynana-gelin kavgası yok, kadın dayanışması var

Asiye’nin küçük oğlu eşini aldatmış ve bu ortaya çıkınca eşine şiddet uygulamış. Asiye bunu öğreninc...