Valizlerini, çocuklarını topladığı gibi çıkar yola. Biri karnında ikisi yanında kızları ve artık cesaret yüklü yüreği vardır. O yürekle nereye giderse gitsin, evi de vardır, umut dolu geleceği de...

Yine bir kadın hikayesinden herkese merhaba! Kalabalık bir “banka kuyruğu”ndayız bugün. Kasvetli yüzler, meraklı yüzler, telaşlı yüzler, mimiklerini sabırla yoğurmuş donmuş yüzler; bakışlarla birbirini izleyen, fakat ille de bir an önce orayı terk edip gitmekte hemfikir, yan yana bekleyen yüzler...
İnsan seslerinin, mekanik seslerle harmanlandığı, herkesin “miş” gibi davranmaya zorlandığı bu kocaman ve soğuk salonu bir baştan bir başa arşınlıyor Helin. Adımlarını sıklaştırıp, zamana, daha hızlı ilerlesin diye direktif veriyor adeta. Tesadüfen göz göze geliyoruz. Birkaç dakika sonra da tüm samimiyeti ile selamlayarak geliyor yanıma. “Merhaba Meltem Hocam. Tanımadın mı beni? Yıllar önce el bileğimin kırığını tedavi etmiştin hani...”
Helin’in kulaklarındaki kırmızı küpelerin ışıltısı, gözlerinin ışığıyla yarışıyor sanki. Simsiyah, dümdüz saçlarının ahenkle kavuştuğu topuz, Helin’in dimdik duruşuna asil bir ifade katmış.

TÜP BİTTİ DAYAK, YEMEK GECİKTİ DAYAK...
Yıllar sonra karşılaşıp, artık iyileşmiş bileğine tekrar dokunduğumda, minnet ve sevgiyle baktı Helin. Yedi yıl önce yarım kalmış “Hoşça kal”ın, bu kasvetli ortamda eksik bir “Merhaba”ya dönmemesi için tekrar buluşuyoruz onunla başka mekanda, başka zamanda...
Orta halli, Dersimli bir ailenin kızı Helin. Olması gerektiği gibi neşeli bir çocukluk dönemi geçirmiş. “Çocuksan, karnın doydu mu, sırtın sıcak mı, anne kucağında mısın mutlusun Meltem Hanım. Bunu bilir bunu söylerim. Evlenince çaresizsin. Her dert evlilikten…”
21 yaşında, severek kurmuş yuvasını Helin. Pek çok evlilikte görüldüğü gibi, önceleri anlayışlı bir adammış kocası. Zaman geçip de iki de çocuk doğurduktan sonra agresif yanları ortaya çıkmaya başlamış. Hele de memleketten uzaklaşıp büyük şehre taşındıktan sonra, aile içi şiddete kadar ilerlemiş mesele. “Ankara’nın taşra bir mahallesindeyiz. Damı akan, suyu elektriği olmayan bir evde yaşıyoruz. Herkesin çamaşır bulaşık makinası var, benim de tek yardımcım var; o da emektar küçük tüpüm. Çamaşırımı, bulaşığımı ekmeğimi pişirmeye varana kadar hep onunla hallederdim. Bitince de bir posta dayak yerdim. Tüp bitti dayak, erkek çocuk doğurmadın dayak, yemek gecikti dayak...”

VALİZLERİNİ, ÇOCUKLARINI, NEFESİNİ TOPLAR, ÇIKAR
Üçüncü hamileliğinde, yine maruz kaldığı dayak sonrası memleketine, ailesinin yanına gitmiş Helin. Anlatmış olanı biteni. Elbette ki feodalizmin kocaman köhne duvarları çıkmış yoluna. Başta ailesi, sonra derdini anlattığı herkes, yükselttikçe yükseltmiş bu duvarları. Çok geçmeden, bir gece yarısı, Ankara’dan telefon gelir Helin’e. Komşusudur arayan. Eşi hakkında hoş olmayan iddialarda bulunur. “Bütün gece ağladık senin için” cümlesini ekler sözlerinin sonuna.
Helin, telefonu kapattıktan sonra, ömrünün muhasebesini yapmaya başlamıştır bile. Valizlerini, çocuklarını, nefesini topladığı gibi çıkar yola. Vardığı yer evidir. Tüm iyi niyeti ile yıllarını, emeğini feda ettiği, evi... Kocasını başka bir kadınla bulur orada. Hır gürle geçen birkaç saatin ardından, gecenin yarısında İstanbul yolunu tutarlar bu kez. Helin’in, biri karnında ikisi yanında kızları ve artık cesaret yüklü yüreği vardır yanında. Bilir ki o yürekle nereye giderse gitsin, evi de vardır, umut dolu geleceği de...

DAYANIŞMAYLA ATILAN TEMELLER
İstanbul’un emekçi semtlerinden birinde kardeşinin evine sığınır Helin. Fakat yakın zamanda onların da yurtdışına çıkması söz konusudur. Üç beş günde kazanılmış üç beş kadın arkadaşla baş başadır artık. Doğum vakti gelmiştir. Hastanede üçüncü kızını dünyaya getirir. Artık taburcu edilecekken başındaki doktoruna sessizce anlatır durumunu. “Hiç unutmam, gidecek yerim, aşım ekmeğim yok deyince kulaklarına kadar kıpkırmızı oldu doktor bey.” Önce hastanede, daha sonra da mahallede Helin’i tanıyan, anlayan herkes tutar elinden. Derme çatma bir evi, ikinci el eşyalarla döşerler. Yiyecek giyecek temin ederler. Helin’in, onurlu yaşamının temelleri atılmış olur böylece. Tekstilde işe başlar Helin’in kızları...
Aradan geçen yedi yılın ardından, banka şubesinde karşılaştığım bu direnç timsali kadın, üniversite mezunu evlatlarını getiriyor diline, hemen her cümlesinde...
Yüzündeki ışık hepimizin yolunu aydınlatsın “gül yüzlü kadın...”

İlgili haberler
Gülbeyaz

“Engin bir tarlanın yanı başındayız şimdi... İçimden haykırmak geliyor kendisine; Bak işte, hepimiz...

Kudret

“Yol aldığı bataklıktan, omzunu yalandan saran şalını çıkarıp, atıp, sımsıkı sarıldığı kızıyla, demi...

Acıyı bal eylemiş Belgüzar

“Belgüzar tek başına yaşamayı sürdürür evinde. Gözleri sevinçle parlayarak ağırlıyor bizi. Pir Sulta...