Kadınların başarı hikayelerinin hatırlattıkları
Bütün imkanların ‘altın tepsi’ ile sunulduğu koşullarda başarı hikayeleri yazmak değildir marifet. Sömürünün, yoksulluğun, şiddetin binbir çeşidini yaşayıp her güne dirençle başlayabilmektir aslolan.

Eşitsiz bir hayatın içindeyseniz eğer mücadele kaçınılmaz oluyor. Hep bir şeylerin çabasına girmek zorunda kalabilirsiniz. Görünür olmanın mesela! Okumak istemenin, çalışmak istemenin mücadelesini vermek zorunda kalabilirsiniz...

Yapmaktan mutlu olacağınız işler için sürekli izin almak durumunda kalabilirsiniz.

Okul hayatınızın devam etmesi için babanızın veya erkek aile bireylerinin onayı gerekebilir.

Çalışmak, ekonomik özgürlük kazanmak isterseniz yine ailenin erkek bireylerinin iznine başvurmanız gerekebilir, üstelik izin alacak erkek sayısı birden fazla da olabilir (kocanız, oğlunuz)...

Bu husus sadece ve sadece kadınlar için geçerli.

Çok duymuşuzdur ”Babam izin vermedi okumama”, “Evlenince kocam izin vermedi çalışmama”, “Bizim oralarda kadınların çalışması ayıplanırdı” gibi sözleri.

Kadınlar ne zaman kendileri için bir talepte bulunsalar baskı, şiddet ve kocaman bir otoriteyle karşılaşıyorlar.

Hayat kadınlar için adeta bir ‘Survivor’! Evet aynen öyle, her talep için bir sürü parkur geçmen gerekiyor!

DOĞA MANZARALARI İÇİNDE BAŞARILI KADINLAR!
Renkli gazetelerde veya onların daha da renkli! eklerinde başarılı kadınların hikayeleri yer alır bazen. Haber için önce mekan seçimi yapılır, genellikle doğanın içinde boğaza nazır başarılı iş kadınının enerji depoladığı, işin yoruculuğunu üzerinde attığı, her bir dekoruyla sanat ve estetik kokan adeta cennetten bir köşeyi andıran mekanlarda başarının sırrı öğrenilmeye çalışılır!

Gece gündüz nasıl çalışılmış, nasıl emek verilmiş... Ancak çok çalışılırsa başarılacağına ikna edilmeye çalışılırız. Başarılı kadınlar ülkenin sayılı zenginleri, patronları, iş kadınlarından seçilir genellikle. Model almamızı isterler mesela Güler Sabancı’yı, Leyla Alaton’u.

Oysa biz biliriz ki örneklendirilen başarının altında kocaman bir emek sömürüsü vardır. Ne kadar çalışırsan çalış sömürü olmadan zenginliğin olmayacağı bir gerçektir.

Ben daha çok Emekçi kadınların başarı hikayelerine odaklanıyorum.

Önce hayatta kalmayı başarmaları gerekiyor kadınların. Şiddettin birçok çeşidine uğrayan kadınlar (cinsel, duygusal, fiziksel, ekonomik şiddet) bazen o şiddetle başetmede başarılı olamayabiliyorlar. Yaşadıkları şiddet karşısında çok fazla kadın sağlığını (bedensel veya ruhsal) kaybettiği gibi, birçoğu da hayatını kaybediyor. Her şeye rağmen hayatta kalmayı başarabilenlerin hikayesi ise başarılı kadınlar listesine giremiyor!

EKMEK VE GÜL’DEKİ SAYISIZ BAŞARI ÖRNEKLERİ
Ancak Ekmek ve Gül okurları bu hayatta kalma ve tutunma hikayelerine yakından tanıktırlar... Okumaları, çalışmaları hep bir izne tabi tutulan, şiddete uğrayan kadınlar bu kuşatmaya karşı yaşamları üzerine söz hakkını kazanmak için sayısız başarı örnekleri sunuyorlar.

Ekmek ve Gül okurları buna bu dergi aracılığıyla çok kez şahit olmuştur. Dergideki portreler her biri kendi mücadelelerini, imkansızlıkların içinden kendilerini yeniden var etmeyi başarmış çok kadının hikayesine tanık etti bizleri. Hepsi emekçi kadınların, işçi kadınların öyküsü.

Söyleyeceklerim özetle şudur ki, bütün imkanların deyim yerindeyse “altın tepsi”yle sunulduğu koşullarda başarı hikayeleri yazmak değildir marifet.

Sömürünün, ezilmişliğin, ayrımcılığın yoksulluğun, şiddetin binbir çeşidini yaşayıp yine de her yeni güne binbir umutla ve dirençle başlayabilmektir aslolan. Hele bir de omuz başında kız kardeşlerinle dayanışmanın gücünü hissedersen, gör bak o zaman kadınların başarı hikayesi nasıl olurmuş...

İlgili haberler
Bir diğerimizin cesareti olalım...

‘Hepimiz diğerimizin cesareti, yoldaşı, eli, kulağı ve yüreği olalım. Kapıyı çarpıp çıktığınızda dış...

Geç gelen adalet, adalet midir!

Ekim 2016’da ihraç edilen SES Malatya Şube Eş Başkanı Bülent Uçar, üç buçuk ay sonra kalp krizinden...

AYDAN

Lilly diyorlardı adına. Adıyamanlı, üç çocuklu, mülteci bir ailenin son çocuğu. Babaları aileden iki...