İşçi sınıfı mücadelesinin temel aracı: Grev nedir?
‘İşçiler daha iyi bir yaşam sürmek için, daha iyi bir ücret almak için kapitaliste karşı mücadele etmek zorundadır. Bu mücadelede ise kapitalistlerin gücünü sarsan bir araca sahiplerdir.'

Grev, işçilerin kapitalistler karşısında üretimden gelen güçlerini kullanarak sermayeye karşı emeğin hakkını savunmak için başvurulan kolektif bir eylemdir. İşçiler grev kararını alırken var olan haklarını korumak ya da yeni haklar kazanmak isteyebilirler. Grevin kelime kökeni de, işe gitmeyen işçilerin Paris’te, Siene Nehri kıyısında “Place de la Gréve” yani grev alanında toplanmalarından gelir. İşçi ile patron arasında ücrette anlaşma sağlanamadığında işçiler çalıştıkları işi terk ederek başta ücret olmak üzere çalışma koşullarının daha iyi olduğu işleri bulmak için o grev meydanına geri dönerlerdi.

Kapitalizmin egemen olduğu tüm alanlarda, topraklar, fabrikalar, üretim alanları bir avuç kapitaliste aittir. Geride kalan milyonlarca insan yaşamlarını devam ettirebilmek için ise emeklerini kapitalistlere satar ve onlar için üretmeye başlar. Patronlar çalıştırdıkları işçilerin yalnızca en temel ihtiyaçlarını karşılamak ister, ücret pazarlıklarını buna göre düzenler. Kimi zaman asgari ihtiyaçların altına bile pazarlık yapmaya çalışırlar. Çünkü işçilere ödemediği her kuruş kapitalistin cebine kâr olarak kalır. İşçiler ise daha iyi bir yaşam sürmek için, daha iyi bir ücret almak için kapitaliste karşı mücadele etmek zorundadır. Bu mücadelede ise kapitalistlerin gücünü sarsan bir araca sahiplerdir. Greve! İşçiler birleşerek çalışmayı reddettiğinde çarklar durur, üretim aksar, kapitalist ise kâr edemez. O yüzden grevdeki işçiler gerçek gücün üretim araçlarına sahip kapitalistte değil, üretime katılmayarak sistemi durdurma gücü olan kendilerinde olduğunu anlayabilirler.

Greve katılan işçiler kendi birliklerinin karşılarındaki patron karşısında gücünü görmekle kalmazlar. Patronların ne kadar örgütlü ve birlikte hareket ettiklerini görürler, bir sınıf olarak kâr hırsı ile hareket eden kapitalistlere karşı, işçilerin de sadece kendi iş yerlerinde değil, topyekün mücadelesinin de birleşmesi gerektiğini anlarlar. Grev aynı zamanda devletin rolünü de açığa çıkarır. Siyasi iktidar temsilcileri patronlar için işçilerin grevlerini yasaklayabilir, devletin kolluk güçlerini işçilerin karşısına çıkarabilir.

Yasada adı var fiilen yasak

İşçiler devleti kendilerinin karşısında, patronun yanında gördüklerinde mücadelenin yalnızca bireysel iş sorunlarını hedefleyerek sürdürülemeyeceğini anlar. Çünkü grev karşısında patronların ve onların siyasi temsilcilerinin kol kola girerek işçilerin karşısında durması, emek sömürüsü düzeninin siyasal baskılarla korunduğunu açıkça gösterir. Türkiye’de grev hakkı anayasal bir hak olarak tanınıyor ama işçiler bu hakkı kullanmak istediklerinde karşılarında yasal, idari ve patronların fiili engellemelerinin yanında bir de işçileri yüz üstü bırakan sendikal bürokrasiyi de buluyorlar. Günümüzde çoğunlukla toplu iş sözleşmesi süreçlerinin bir parçası olarak yürütülen grev mücadelelerini Türkiye’deki örnekleri ile de görüyoruz. Kapitalist, sözleşme süreci geldiği zaman deyim yerindeyse işçilerin ücretlerini artırmak istemez. Eğer sözleşme sürecini kapsayan 60 gün içinde patron ile işçilerin üyesi olduğu sendika arasında bir anlaşma sağlanamazsa, süreç arabulucuya gider. Burada da uyuşmazlık tutanağı tutulduğunda sendikanın grev kararı almaktan başka seçeneği kalmaz. Grev sürecindeki bir fabrikada üretim yapılamaz, depolarındaki ürünler piyasaya sürülemez. Patron çalıştırmak üzere işçi (grev kırıcı) getiremez. Tüm bunların sağlanabilmesi için işçiler “grev gözcüsü” önlükleriyle 24 saat nöbet tutar. Dünya ve Türkiye tarihinden grev örneklerini inceleyerek de kapitalistlerin karşısında işçilerin kolektif mücadelelerine ve sınıf olarak hareket etme deneyimlerine dair birikimleri görebiliriz. Kimi grev ve direnişleri bu bağlamda hatırlatmak hafızalarımızı tazelemek açısından iyi olur.

Ekmek ve Gül grevi

1912'de Lawrence, Massachusetts'te çoğunluğu genç göçmen kadınlardan oluşan 25 bin kadın işçi, ücret kesintilerine karşı “Ekmek ve gül istiyoruz” sloganıyla greve çıktı. Kötü çalışma koşullarına ve yoksulluğa karşı başlayan grev, devletin ve kapitalistlerin sert müdahalelerine rağmen işçilerin örgütlü mücadelesiyle başarıyla sonlandı. Grev, ücretlerde yüzde 15 artış, fazla mesai için çifte ücret ve greve katılan işçilere karşı misilleme yapılmayacağı taahhüdüyle sonlandı. Grevin etkisiyle bölgede birçok işçinin ücretlerinde artış yaşandı. Bu zafer, Amerikan işçi hareketinin en kararlı ve kitlesel kazanımlarından biri olarak tarihe geçti.

Flormar direnişi

2018'de Kocaeli Gebze'deki Flormar fabrikasında sendikaya üye olan 132 işçi, çoğu kadın olmak üzere, işten çıkarılınca direnişe geçti. İşçiler, "Flormar değil direniş güzelleştirir" sloganıyla sekiz ay boyunca fabrika önünde kararlı bir mücadele yürüttü. Polis baskısı ve işverenin geri adım atmamasına rağmen direniş, kadın işçilerin örgütlü gücünü ve dayanışmasını görünür kıldı. Yasal bir kazanım elde edilemese de Flormar direnişi, Türkiye işçi hareketi tarihinde sembolik bir yer edindi.

Chinatool grevi

Gebze’deki Chinatool fabrikasında çoğunluğu kadın olan işçiler, yüzde 25’lik ücret zammını reddederek yüzde 105 zam talebiyle greve çıktı. Küçük parçaların üretimi için “küçük eller” diyerek kadın emeğini sömüren firma, Birleşik Metal-İş üyesi işçilerin direnişiyle karşılaştı. Kadın işçiler “Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” diyerek patron ve arkasındaki sermaye ittifakına karşı greve çıktı. Üç günün ardından ise grev, ücret ve koşullarda iyileştirmeler ile sonlandı.

Özak Tekstil direnişi

Özak Tekstil’de çoğunluğu kadın olan işçiler, düşük ücretler, kötü çalışma koşulları ve hakaretlere karşı BİRTEK-SEN çatısı altında direnişe geçti. Bir dakikada ürettikleri pantolonun aylık maaşlarına denk geldiği bir sömürü düzenine başkaldıran işçiler, "kölelik" koşullarına karşı sendikayla tanışarak mücadele etmeye başladı. Direniş, kadın işçilerin kendilerini ifade etmelerini, değişmelerini ve çevrelerini dönüştürmelerini sağladı. Devletin jandarma eliyle patronu korumasına rağmen işçiler, dayanışmadan güç alarak mücadele ettiler.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül