Gülerek tükenmek mi, mücadeleyle gülmek mi
Hizmet sektöründe kadınların işyerlerinde ani bir ölüm değil de, sürece yayılmış bir ölümle karşı karşıya kalmaları, kadınları işçi sağlığının mağduru ve muhatabı değilmiş gibi gösteriyor.

Yanında çırağı olarak yetiştirildiğiniz anneniz aşırı kimyasal solumaktan akciğer kanseri olup ölmüş, sizin de elinizdeki tek geçerli meslek bu olduğu için aynı meslekte çalışmaya devam etmişsiniz ve sizde de ileri derecede astım başlamış, yokuş dahi çıkamaz olmuşsunuz...

Girizgâhta biyolojik silah yapılan laboratuvarlarda, maskesiz çalışan insanlardan bahsediliyor gibi bir hava olsa da, yazımıza konu olan mekân sıradan bir kuaför dükkânı. Kuaförlerde kullanılan güzellik ürünlerinin yapımında, 5 binden fazla çeşitli kimyasal kullanılıyor. Bu kimyasallara kuaförler, kişisel maruziyetlere göre çok daha fazla ve uzun süreli maruz kalıyor.

Fransa’daki Ulusal Mesleki Astım İzleme Merkezi tarafından derlenen bilgilere göre, kuaförlük mesleğinin her iki cinsiyetinde de oluşan mesleki astım sıklığı dördüncü sırada yer alıyor. İngiltere’de Sağlık ve Güvenlik Dairesi ise 2005 yılında mesleki deri hastalıklarındaki en yüksek sıklığın kuaförlerde olduğunu açıkladı. Dünya Sağlık Örgütünün Uluslararası Kanser Araştırma Ajansı, kadın kuaföründe çalışan kadınların yüzde 40 daha fazla akciğer kanseri riski taşıdığını ifade ediyor.

Buraya ülkemizden de istatistik koymak isterdik lakin iş cinayetlerinde ölen işçilerin bile verilerini sağlıklı bir biçimde alamadığımız ülkemizde, meslek hastalığına dair bir sayı beklemek sanırız fazlaca iyimserlik olur.

Tekrar yazının ilk paragrafına dönelim. Annesini kanserden kaybeden Ayfer, anlatmaya tam da o noktadan başlıyor: “Annemin ilk önce solunum yollarında rahatsızlık başladı. Çok önemsemedik, çalışmaya devam ettik, ertesi sene doktora gittiğimizde ise annem kanser olmuştu. Doktor, çok fazla kimyasal soluduğu söylendi, biz de bunu patrona ilettik. Bize gelen cevap sadece burada kimyasal kullanılmadığı tüm kuaförlerde kullanıldığı, bir de annemin hayatını tamamen dükkânda geçirmediği belki başka bir yerde de kimyasal soluduğuydu.”

Ayfer ve annesi bu durumu mahkemeye taşır ve kazanırlar. Tabii “aşırı hızlı” adalet sistemimizden sonuç geldiğinde anne artık hayatta değildir.

Ayfer’in annesi Kezban, o sene meslek hastalığı sonucu ölen 12 kişiden birisi olarak resmi kayıtlara geçmiş. Senede 2 bin kişinin işyerlerinde öldüğü ülkede meslek hastalıklarından dolayı ölüm sayısı sadece 12 gözüküyor!

İNGİLTERE’DEKİ İŞÇİLERİN ÖRGÜTLÜLÜĞÜ BİZİ DE ETKİLEDİ
Ayfer’e bu tarz münferit mücadelenin kalıcı getiriler sağlayıp sağlamadığını sorduğumuzda ise şöyle cevap veriyor: “Benim çalıştığım yer İngiltere çıkışlı bir güzellik merkezi zinciri. Orada geçen ay günde 14 saat çalıştırılan bir kadın kendi evinde takılıp düşüyor. Bağlı oldukları sendika, çalışanın çok fazla çalıştırıldığı için kendini toparlaması ve dinlenmesi için yeterli zamanı olmadığını, bunun sosyal yaşantısında dikkat kaybına yol açtığını ve düştüğünü söylüyor. Sonuç olarak işverene hastane masraflarını ödettikleri gibi bir de tazminat alıyorlar. Adamlar çok çalıştırıldıklarında evde başlarına bir şey geldiğinde dahi bundan patronu sorumlu tutabilecek bir örgütlülük yaratmışlar. Hatta ben astım olduğumda işime devam etmek istemedim, patron da ‘sen bilirsin’ dedi, çıkışımı verdiler. Ama ben soluk alırken dahi zorlandığım için hiçbir fiziki işte çalışamıyordum. İngiltere’deki sendikaya mektup yazdım. Sendika, şirket merkezine ‘Şirketinizin Türkiye şubesindeki bir çalışan şirketin yetersiz fiziki şartlarından dolayı fiziki çalışma yetisini kaybetmiştir. Emekli olana kadar maaş ve sigortasının tarafınızdan yatırılmasını talep ediyoruz’ diye bir mektup yolladı. Sonrasında şirket merkezi bana her ay ödeme yapıp Türkiye şubesinin hesabından kesmeye başladı.” Ayfer konuşmasına taşıma örgütlülükle değirmenin bir yere kadar döneceğini kendilerinin de burada bir şey yapmadıkları halde dışardan destekle bir yere kadar işi götürebileceklerini söylüyor.

SURATIM YUNUS BALIĞI GİBİ!
Ayfer, mesleğin duygusal açıdan da yüksek bir katlanabilme eşiği gerektirdiğini anlatıyor. Bu konuyu açmasını istediğimiz de ise “İşyerinde müşteri memnuniyeti açısından sürekli güler yüzlü olmamız isteniyor. Kendi doğal halimizi yansıttığımız zaman müşteriden şikayet geliyor. Bana bir keresinde patron öğle arasında yarım saat aynaya bakıp gülme cezası vermişti. Artık ne kadar mutsuz olursam olayım saç keserken suratıma emoji gibi gülme efekti oturuyor. Hatta bazen dışarıda arkadaşlarla otururken ‘ne gülüyorsun’ diyorlar, ‘gülmüyorum’ diyorum, ‘gülüyorsun’ diyorlar. Gülücük ne kadar suratıma yapışmışsa suratım yunus balığı gibi sürekli bir güler halde takılı kaldı” diye durumu özetliyor.
Ezcümle, özellikle hizmet sektöründe kadınların işyerlerinde ani bir ölüm değil de, ömürlerini kısaltan, noktasal değil de sürece yayılmış bir ölümle karşı karşıya kalmaları, kadınları işçi sağlığının mağduru ve muhatabı değilmiş gibi gösteriyor. Bu göstergeyi yıkmanın koşulu ise patronların ya da hükümetlerin vicdanından değil Ayfer’in örneklediği mücadele hattından geçiyor.

İlgili haberler
Sambası başımızın üstüne, fönü kapımızın dışına

Brezilya fönü deyip geçme, korkunç zararları var yapana. Büyük bir kuaför zincirinin kuaförü Sema, b...

İş cinayetleri ve kazalarına karşı: Yolumuz engel...

İş cinayetlerine ve iş kazalarına karşı kadınların yürüyeceği yol engellerle dolu. Ancak, kadın işçi...

Hayatınız kimsenin insafına kalmasın

Geçirdiği iş kazası sonucu yaşamı altüst olan ve eşi iş kazasında can veren iki kadın anlatıyor: ‘Ya...