Geçtiğimiz yıl eğitim yoksullukla, eşitsizlikle geçti
Kayıt paraları, temizlik yükü, artan servis ve kırtasiye fiyatları, yetersiz öğretmen sayısı... Küçükçekmece’de yeni eğitim-öğretim yılı öncesi kaygılar büyüyor.

İstanbul’un dar gelirlilerin yaşadığı Atatürk Mahallesi ve Mehmet Akif Mahallesi’nde geçtiğimiz eğitim-öğretim yılı, okul masraflarının aile bütçesini aşmasıyla, çocukların eşitsizlik ve yoksunluk içinde eğitim almaya çalışmasıyla geçti. Yeni yılın yaklaşmasıyla birlikte bu yükün daha da ağırlaşacağı, “Yarının geleceği bugünden bellidir” atasözünü kanıtlar durumda.

Yıl boyunca yaşanan sorunlar arasında kayıt dönemlerinde bağış adı altında zorunlu hale getirilen kayıt ücretleri, temizlik ve hijyenin veliler ve öğretmenlere yüklenmesi, servis ve kırtasiye ücretlerindeki artışlar öne çıktı. Birçok çocuk aç okula gitmek zorunda kaldı; bazıları açlıktan baygınlık geçirdi.

Yarının ne olacağı bugünden belli

Küçükçekmece’de yaşayan, iki çocuk annesi 35 yaşındaki Dilek’in anlatımları, bölgedeki binlerce velinin yaşadığı ortak tabloyu ortaya koydu. Geçtiğimiz yıl anaokuluna giden oğlunun sadece kırtasiye malzemelerinde 5 bin liradan fazla verdiğini söyleyen Dilek, kızının üçüncü sınıfa geçtiğini ve onun da masraflarının katladığını ifade etti ve ekledi: “Ne yapacağımı bilmiyorum.”

Okul malzemelerini parça parça alarak, masrafları yıllara yaydığını ifade eden Dilek, “Okul malzemelerinin fiyatları sürekli artıyor. Bu nedenle ucuzken, koşullarımı zorlayarak, bazı temel ihtiyaçları öteleyerek alıyorum” dedi. Dilek, okula kayıt zamanlarında toplanan paraları gündem ederek, “Dün konuştuğum bir arkadaşım Atakent’teki okullardan birine kayıt yaptırmış. Çocuklarının birine 20 bin lira, birine 5 bin lira vermiş” dedi.

Öğretmenler sürekli değişiyor

Dilek’e göre, devlet okullarında kadrolu öğretmen açığını güvencesiz ve daha düşük ücretle çalıştırılan ücretli öğretmenler dolduruyor: “Kızım üç yılda, dört farklı öğretmenle ders gördü. Tam birine alışıyor, ondan sonra yenisi geliyor. Öğrenme bir akış içerisinde olmuyor. Veliler hâlâ alt sınıfların eksiklerini tamamlamaya çalışıyorlar. Çocuklar okuldan soğuyor.”

‘Bu yaz bir kiraz bile yemedik’

Ekonomik zorluklar, yalnızca okul malzemeleriyle sınırlı değil. Dilek, ev giderlerinde yaptığı fedakarlıkları da anlattı: “Yediğimizden içtiğimizden kısıyoruz, çocuklar yesin diye. Bu yıl bir kiraz bile yemedik. Arkadaşım pazarda sekiz on tane kiraz almış, çocuklarının gözü doysun diye. Ben yemezsem de olur, diyorum. Ama çocuk eksik kalmasın istiyorum.”

‘Eşit yurttaş yetiştiren bir eğitim istiyoruz’

Dilek, çocuklar için nasıl bir eğitim hayal ettiğini ise şu sözlerle anlattı: “Çocukların bireysel farklarının dikkate alındığı, sadece sınav başarısına odaklı olmayan, el becerilerinin ve kişisel yeteneklerinin geliştirildiği bir eğitim... 40 kişilik sınıflar olmaz. Az sınıflı okullara taşımalı eğitimle çözüm bulunabilir. Eğitim, nitelikli ve tam zamanlı olmalı. Bu, aynı zamanda kadınların da çalışmasının önünü açar. Çocukların eğitimi ailenin değil, devletin sorumluluğunda ilerlemeli. Ama bu yapılmıyor. Çünkü devlet tercihini başka türlü yapıyor. Neden? Yoksul emekçi çocukları, patronların kârını artırmak için genç işçiler ordusuna dönüştürülmeye çalışılıyor. Aynı zamanda, erken yaşta evliliklerin önü açılarak yine patronların kârına kâr katacak işçi nesilleri yetiştirilmek isteniyor. Ülkedeki her şey gibi, eğitim de sınıfsal.”

Fotoğraf: MA