Fatmalardan bir Fatma
Emek sömürüsünün dergah kıskacından kaçışın, yoksulluğun insanların vicdansızlığından değil büsbütün bir sistemin sonucu olduğunu fark ediş hikayesi Fatma'nın hikayesi...

Fatma, çocuk sayılacak yaşta evlendirilmiş, kendi büyümeden çocuk büyütme sorumluluğu üstlenmiş, 30 yıla yakın süren evliliğinde türlü eziyetler çekmiş şimdi ise kendisi ve çocukları için yeni bir hayat kurma mücadelesi veren bir kadın. Onu bizimle buluşturan; Fatma’nın yaşadıklarını ona sorgulatan gerçekler ve kendi hayatının iplerini eline alma serüveni oldu.

Kendisi şöyle özetliyor bugüne kadar olan yaşamını: “Koca bir ömür nasıl da boşa gitmiş. Yıllarca inancım için itaat ettiğim gerici bir dergah ile ‘kocamdır sever de döver de’ diye önünde el pençe durup, ömrümü önünde secde ettiğim bir erkek… Uğurlarına her türlü fedakarlığı yaptığım evlatlarım… Canıma tak eden dayaklar… Dayanamayıp ‘Yeter artık!” dediğim zamanlarda, o mahsun gözlerle bana bakan evlatlarımın ‘gitme anne’ diye yalvaran bakışları… İşte böyle bir hayatım vardı benim. Çocuklar büyüdü, koca evi terk etti. İşte benim hayatımın dönüm noktası da bu oldu. Bu ana kadar ne zaman çalışmak istesem dergah ve inandığım o yolda tanıdığım insanlar bana hep ‘Kadınlar çalışmaz, eğer başlarında bir erkek varsa’ dediler. Çalışmama izin vermediler. Ama ne zaman ki kocam evi terk edip, ben ve iki çocuğum öylece kaldık; gittim hoca efendiye bana bir yol göstersin diye. ‘Artık başımda bir erkek yok çalışabilir miyim?’ dedim. Hoca efendiye göre artık çalışmaya mecburmuşum, başkalarının eline bakmamalıymışım. Allaha sığınıp en hayırlı iş için gece istihareye yatmam gerekirmiş. Kendisi de benim için bunu yapacaktı. ‘Allah’ım nasıl büyük bir lütuf! Bu ne büyük bir destek’ diye düşünüp mutlu olmuştum. Yıllarca çektiğim eziyetin artık bir mükafatı olacaktı. Ben de kendi hayatımda bir şeyleri yoluna koyabilecektim artık. Birkaç gün sonra dergahta büyük bir huzur içinde hoca ile sohbet etmeye başladık. Benim için en hayırlısının çalışmak olduğunu ama yeri bana kendilerinin bulacağını söyledi. Çok zaman geçmeden elime bir atölyenin adresi verildi. Başvuru yaptım. Hemen o gün işbaşı yaptırdılar.”

İşçi olmak Fatma’nın hayatını yönlendiren ilişkileri anlayabilmesini, çelişkileri görebilmesini sağlamış. İşbaşı yaptığı o günün ardından, tüm hayatını sorgulamasına sebep olan bir ağı fark etmiş Fatma. Ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı atölyede ne sigorta ne servis varmış. Üstelik asgari ücret bile verilmiyormuş. Hayatında ilk kez çalışan Fatma tüm bunları çok sonradan fark etmiş.

‘DERGAH, PATRON, OY VERDİĞİM PARTİ KARŞIMDA BÜTÜNLÜK İÇİNDE’

Ama fark ettikleri bununla sınırlı kalmamış. Bir de bakmış; sadece usta başına asgari ücret veriliyor. Bir de bakmış ustabaşı da Fatma’nın gittiği dergahın üyesi. Bunu sorguladığında ise dergah tarafından nankörlükle suçlanmış. Bakın “nankörsün!” suçlamalarının ağırlığı altında evine girdiğinde ne ile karşılaşmış:

“İşittiğim sözlerin hem ağırlığı hem çelişkisi ile evimin yolunu tuttum. Eve gidene kadar düşünüp durdum. Kiram 14 bin lira. Bana verdikleri maaş 12 bin lira! Evin diğer giderleri, çocukların eğitim masrafları, bir de boşanma süreci... Kapıya anahtarı takıp içeri girdiğimde cemaatten bir arkadaşım beni bekliyordu. ‘Fatma sen çok yanlış yoldasın bacım. Ne demek sana buldukları işte paranın lafını etmek?’ dedi. Aslında elçiliğe gelmiş. Hoca abla en münasibi Fatma’nın evlenmesi diyerek göndermiş bu kadını evime. İşte o an bir şey oldu bana. İçinde bulunduğum hayatın tamamını net bir şekilde sorguladım. Dergah, atölye patronları, hatta başımızdaki severek oy verdiğim parti. İşte hepsi birden karşımda bir bütünlük içinde duruyordu. Ayağa kalktım; önce dergahtan arkadaşımı nazikçe evden çıkardım. Sonra da interneti açıp kendime gidecek bir il seçtim.”

İŞTE ŞİMDİ BAŞLIYOR MÜCADELE

Fatma, yaşamanın daha az maliyetli ve iş bulmanın daha kolay olabileceği bir il seçip çocuklarını da yanına alıp ayrıldı buradan.

“İşte şimdi başlıyor mücadele. Yıllarca körü körüne inandığım bu düzen meğer ne menem bir şeymiş. Girdiğim tüm işlerde sömürü had safhada ve haktan adaletten insanlıktan bahseden kimse yok. Artık açtım gözümü, eskiden tek tek insanların vicdansız oluşu yüzünden yoksulların iki yakası bir araya gelmez diye düşünüyordum. Oysa karşımızda kocaman bir sınıf var, onları koruyanlar ise benim oy verdiklerimmiş bunu anladım. Bunu düşününce aklıma gittiğim dergah geliyor. Bence onlar da bu düzenin bir parçası. Hala inançlı biriyim. Ama bu inancımı bir grup insanın peşine takılıp ziyan etmişim” diyor Fatma.

Fatma bir yandan boşanmaya uğraşırken diğer yandan geçinebilmek için çalıştığı fabrikanın şartlarının ağırlığı karşısında isyan ediyor. “Bu kadar insanlık dışı çalışma olmaz. Adımlar sayılıyor. Tuvalete gitme süresi 5 dakika. Zorunlu mesai ve klimasız, havasız ortam. İnsanca çalışacak bir hayat mümkün mü?” diye soruyor. Tek kelime ile cevap veriyorum ona; “Mümkün!” “Peki nasıl?” diyor. “Sana ne oldu da tüm bunları fark ettin Fatma?” diye soruyorum. “Sorguladım” diyor. “O zaman yanındaki işçinin sorgulamasını sağlamalısın” diyorum. “Evet anladım” diyor.

Onun bu zorlu hayatında yaşadığı kırılma noktaları, sorguladığı çelişkiler sadece ona ait değil. “Ara zammı geçtim abla, adımlarımızı hesaplıyorlar. Daha fazla nasıl üretim yaparız diye makineleri birbirine yaklaştırıyorlar. Biz yokuz, bizim canımız yok gibi davranıyorlar” diyen başka bir genç metal işçisi kadın da “Sanırım 5 makineye birden baktıracaklar. Bu ne vahşet, bu ne kâr hırsı” diye veryansın ediyor. Sömürü koşullarının içinden soruyor kadın işçiler aslında “İnsanca yaşamak mümkün değil mi?” diye.

Üstelik her birinin yaşamı Fatma’nın deyimiyle; patronları, oy verdikleri parti, inandıkları cemaatler tarafından kuşatılmış. Kimisi henüz fark edemeden bu kuşatmanın içinde bir çıkış yolu arıyor kendine, kimi de Fatma gibi kırmaya çalışıyor, soruyor, harekete geçiyor.

Fatma ile devam edecek sohbetlerimiz. Ben Fatma’ya sendikalardan, işçilerin talepleri için sergiledikleri direnişlerden bahsedeceğim; o bana yaşadıklarını, fark ettiklerini anlatacak. Kadın işçilerin verdikleri mücadelenin, insanca yaşama inadının hepimizin kurtuluşu için taşıdığı önemde buluşacağız onunla. Bu sayfalarda daha nice emekçi kadının zorlu hikayelerinde buluşacak, hayatın gerçeklerini birlikte ortaya koyacak, birlikte değiştireceğiz. 

Fotoğraf: Pixabay

İlgili haberler
İşte iktidarın vergi adaleti

Açıkladıkları paketlerde milyonlarca işçi ve emekçinin ciddi ücret kaybı yaşamasına neden olan vergi...

Aile Bakanı’ndan düşen doğum hızına öneri: ‘Kadını...

Göktaş ülkede doğum hızının azalmasının ve demografik değişimin “alarm” niteliğinde olduğunu NTV'de...

‘Tasarruf’ diye karanlık dayatılırsa…

‘Yolumu uzatıyorum ve iki araç yapıyorum. Halbuki metro ile gitmek hem daha uygun hem daha hızlı ama...