Bir tatil gününde farklı iş kollarında çalışan fabrika işçisi kadınlarla Esenyalı Kadın Dayanışma Derneğinde bir araya geldik. Kadınların çoğu, uzun yıllardır çalışıyor, çoğu sendikal mücadele içinde yer almış. İşyerlerinde maruz kaldıkları hak gasplarından işten atmalara, mobbingden tacize kadar pek çok sorunu paylaştılar.
Metal işçisi bir kadın; çalıştığı fabrikanın kapanmasıyla eşinin işsiz kaldığını, kendi fabrikasında da “gönüllü” çıkışların başladığını anlatıyor. “Patron kadınların daha yoğun olduğu bölümlerde üretim yapılmadığını, bunun da tüm üretimi etkilediğini söylüyor. Aslında işçiyi işçiye kırdırmaya çalışıyor. İşçileri gönüllü çıkışa zorluyor. Sürekli eften püften sebeplerle tutanak tutuluyor. Herkes atılmaktan korkuyor” diyor.
Bu konuşmanın ardından başlayan tartışmada bazı kadın işçiler, fabrikada bant usulü çalıştıkları için lavaboya bile zor gittiklerini, gereksiz yere tuvalette uzun kalan işçiler yüzünden zor durumda kaldıklarını söylüyor. Patronların uyguladığı baskının, işçileri birbirini kontrol eder hale getirdiğini gözlemliyoruz.
Aktardıkları, sendikalı işyerlerinde işçilerin kriz ve gönüllü/gönülsüz işten çıkışlar karşısındaki durumunu da ortaya koyuyor aslında.
Patronların ekonomik kriz bahanesiyle üretimin azaldığını söyleyerek işçileri gönüllü çıkışa zorladığını, 10 yıldan fazla süredir çalışan işçilere tazminat ödememek için performans düşüklüğü gerekçesiyle ya da çeşitli asılsız suçlamalarla haksız yere işten attığını anlatıyorlar. Bir işçi kendi işyerinde, işten çıkmaya teşvik için tazminatlarına ‘bonus’ eklendiğini söylüyor farklı olarak. Patronlar, nispeten yüksek ücret alan, belli haklara sahip eski işçilerden kriz ortamında kurtulmaya çalışıyor belli ki. Bunun farkında olduklarını ama yine de işçilerin “gidişat kötü, ne olacağı belli olmaz” diyerek, borçlarını ödemek kaygısıyla bunu kabul eden işçiler bulunduğunu, hatta onlardan birinin sendika temsilcisi olduğunu belirtiyor. İşçilerin sorunlarının çözümünde sendika adına başvuracağı ilk kişinin tutumu bu olunca, diğer işçilerin krize karşı mücadele inancı da bundan olumsuz etkileniyor haliyle.
İşçilerin “kriz” gerekçesiyle işten çıkarmaları, “olağan” karşıladığını gözlemliyoruz. Oysa yine kendileri anlatıyor: “Patronlar fabrikayı kapatacağını söylediği halde teknolojisini yenilemeye devam ediyor. Kriz var diye işçi atıyor ama yerlerine daha düşük ücretle yenilerini alıyor.”
Kadın işçilerin karşılaştıkları ya da tanık oldukları taciz olaylarına ilişkin paylaştıkları deneyimler ise sendikalı işyerlerinde bile tacize karşı gereken tutumun alınmadığını ortaya koyuyor. Yer yer gündeme gelen şikayetlerin gereği yapılmıyor. “Oysa” diyor bir kadın işçi, “Patronun aleyhinde en küçük bir durumda disiplin kuralları işletiliyor. Bizden ise susup kabullenmemizi bekliyorlar.” Zaten tartışmanın bağlandığı en önemli yer de burası “Susup kabul etmeye devam mı edeceğiz, bir şeyler yapacak mıyız?” Bu sorunun doğru yanıtını örgütlemek için daha fazla bir araya gelmeliyiz gibi görünüyor.
İlgili haberler
Dünya kadınlarının krize karşı mücadele deneyimler...
Ekim ayı sayımızda dünya kadınlarının kriz karşısında yaşadıkları sorunları ele almıştık. Bu sayımız...
KESK’li kadınlar: Krizin bedelini biz ödemeyeceğiz
KESK ‘Kadın Emeği ve İstihdamı Çalıştayı’nın sonuç bildirgesini açıkladı. Kadınlar bildirgede; ‘makb...
AKP’li kadınlar krizin faturasını ödemekten ve kri...
AKP'li kadınlarla sohbetimizin gösterdiği çok önemli şeyler var; Kadınlar yaşamlarından memnun değil...
Bursa’da kadınlar kahvaltıda buluştu, krizi konuşt...
Bursa’da kadınlar kahvaltıda bir araya geldi, krizin kadınlara etkisini konuştu. 25 Kasım’a da çağrı...
Hükümetin krize karşı emniyet supabı: Aile
Aile Bakanlığı bütçe görüşmelerinde ortaya çıkan tablo: Hükümet ‘aileyi’ krize karşı emniyet supabı,...
Kriz, kadın emeği üzerinden derinleştiriliyor
Doç. Dr. Emel Memiş ve Dr. Melda Yaman: Kriz ortamında eşitsizlik derinleşerek kadın emeği üzerinden...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.