Dedeyazı köyü kadınları köklerine sahip çıkıyor
Malatya Doğanşehir ilçesine bağlı Dedeyazı köyünde demir madeni çıkartılıyor. Yaşam alanlarını, sağlıklarını, geleceklerini altüst eden madene karşı en önce kadınlar direniyor.

Her şeyin kâr, çıkar üzerinden değerlendirildiği günümüzde malesef en büyük darbeyi doğamız, yaşam alanlarımız alıyor. Nükleer enerjiden zehirli kimyasallara, HES’lerden madenlere kadar. Sınırsız büyüme hırsı ve teknolojik gelişmeler hayatı ve geleceğimizi tehtit ediyor. Dağlar, dereler, sular talan edilirken çevre zehirleniyor. Bu yıkıma her geçen gün bir yenisi ekleniyor. Elbetteki yaşam savunucuları bu saldırılara karşı mücadele veriyor, yaşam alanların sahip çıkıyorlar. Bu mücadelenin en önünde kadınların yer aldığını hepiniz görmüşsünüzdür. Malatya’nın Doğanşehir ilçesine bağlı Dedeyazı köyünde de bir maden şirketi yıllardır köylülerin tüm itarazlarına rağmen çalışmaya devam ediyor. Köylüler madenin kapatılması için sesini duyurma çalışıyor. Bizler de bir grup olarak bu köye destek ziyaretinde bulunduk. Gittiğimizde bizi önce jandarma karşıladı. Köylülerle sohbetimizde sıkıntılarını anlattılar. Görüşme boyunca jandarma her şeyi kayıt altına aldı.

Köyden çıkarılan maden demir ve maden ocağı köyün içinde denilebilecek bir yerde. Madenden gelen gürültü insanı gerçekten rahatsız ediyor. Maden şirketi buraya ilk geldiğinde köylüler hayatlarını böyle olumsuz etkileyeceğini, bu kadar sorun yaşayacaklarını düşünmemişler. Madenin kendilerine verdikleri zararları, yapmış oldukları calışmaları bizlere birer birer anlatıyorlar. Bu arada bizim geldiğimizi duyan köyün kadınları giriyor içeriye. Gelen kadınların çoğu hayatını burda geçirmiş yaşlı teyzeler. Yaşamlarının tüm zorluklarına rağmen “Hiç olmazsa temiz havası, temiz suyuyla bağ bahçeyle geçinip gideriz” diyerek bu topraklara demirleyip kalmışlar. “Siz ne diyorsunuz madene?” dememizle birlikte anlatmaya başlıyorlar. Öylesine öfkeliler ki jandarmadan çekinmiyorlar. Kadınlar erkeklere göre daha öfkeliler, daha ayrıntılı anlatıyorlar her şeyi. “Suyumuz kayboldu, şimdi artezyen kuyusunun suyunu içiyoruz. Onun üzerinde demir tozundan herkes hastalanıyor. Hastalık çoğaldı...” Adını söylemekten korktukları hastalık kanser. Bu hastalık son zamanlarda çok artmıştı ve maden ocağının kanser hastalığına yol açacağını düşünüyorlardı.

‘KORKMUYORUZ, ÖLÜRÜZ DE VERMEYİZ TOPRAĞIMIZI’
“Önceleri dışarıya Dedeyazı köyünden su götürürlerdi, şimdi biz şişe suyu alıyoruz, çamaşırımızı yıkıyamıyoruz, yemek yapamıyoruz. bulaşıklarımız sanki kirli gibi birisi geldiğinde utanıyoruz. Gürültü de cabası. Psikolojimiz bozuldu” diyerek devam ediyorlar anlatmaya. Bildiğiniz gibi sağlık, beslenme, temizlik hepsi birbiriyle çok bağlıdır ve bu işlerin de kadınlar üzerinden çözüldüğünü düşünürsek bir taraftan suyun azalması bir taraftan da suyun sağlıksız olması her anlamda kadınların yaşamını çekilmez hale getirmiş.

Yapılan bu haksızlığa karşı “Bunlar ne yapmak istiyor. Bizi buradan atmak istiyorlar. Bağımız bahçemiz kurudu” diyor kadınlar. Onlarca yıl emek vermiş, geçimini topraktan sağlamış; kaysı, elma, armut, üzüm yetiştirmiş, buğday hasat etmiş kadınlar topraklarından edilme korkusu yaşıyor, dişiyle tırnağıyla kazıyarak ürettikleri göz göre göre yok ediliyordu.

Şirketin köylüleri tehtit ettiğini ancak bu tehtite karşı boyun eğmeyeceklerini söyledi kadınlar. “Bu ne zorbalıktır, korkmuyoruz, ölürüz de vermeyiz toprağımızı. Çoçuklarımız, torunlarımız için izin vermeyeceğiz” diyorlardı.

‘BİR FIRTINA OLACAKSA KADINLARIN MÜCADELESİYLE OLACAK’
Dedeyazı köyü kadınlarının duruşu bize başka yaşam alanlarına yapılan müdaheleye karşı kadınların mücadeleci, direngen, kararlı tutumlarını hatırlattı. Tıpki Cerattepe’deki siyanürlü altına karşı. Tıpkı Karadeniz’in dört bir yanında HES’lere karşı mücadelede olduğu gibi. Ne bu kadınlar oraya gitmişti ne de o kadınlar buraya gelmişti, ama tüm sözler de kararlılık da ortaktı. Ve kadınlar biliyorlardı topraklarından sökülen, çıkarılan, üzerinde tepinilen kendilerinin kökleri, gelecekleridir. Birilerinin çıkarları uğruna yok ediliyor, kazınıyordu. Kadınların yaşamlarına dokunmak arı kovanına çomak sokmak gibidir. Kadınlar bu saldırıya karşı olağanüstü bir dirençle cevap verirler. Elbetteki kadınlar örgütlendiği oranda da yaşamlarını savunuyor; emeğe sahip çıkıyor. Eğer bir fırtına olacaksa bu kadınların mücadelesiyle olacaktır.

İlgili haberler
Neslihan büyük bir adım attı

Hem eşinden hem ailesinden, hem ekonomik hem fiziksel şiddet görüyordu Neslihan. Çocukları da böyle...

Eşiği aşınca değişim başlıyor

Ekmek ve Gül Kadın Dayanışma Derneğinden kadınlar: Buraya geldiğimizden beri özgürleştiğimizi, güçle...

Derneğimizi heyecanla açtık, hepinizi bekleriz...

Sabahtan kapıyı açtık açmasına ama, bir de bize sorun! Acaba kimse gelecek mi, kadınlar burayı fark...