Bu memlekette an’da kalmak mümkün mü?
Ölüm gelir Allah’tan, hastalık olur kaderimiz, taciz olur fıtrattan, zam gelir dış güçlerden, tren gelir hoş, adam gelir boş, bir yar gelir uzaktan. Niye diyen yok…

— Şimdi senden dikkatle masadaki çileğe bakmanı ve onu görmeni istiyorum, dedi koçum.

— Bakıyorum hocam.

— Ne görüyorsun bana tarif et.
Şimdi elbette ki ona çileğe bakarken aklıma kilosuna otuz lira verdiğimin geldiğini söylemeyecektim. Üstelik de markette yirmi beş liraya satıldığını görüp kahrolduğumu da.

— Olgun ve lezzetli bir çilek görüyorum hocam.
İnşallah ilaçlı değildir.

***

Mindfulness (fark’andalık, anda kalmak) koçum olsaydı aramızda buna benzer bir diyalog gelişebilirdi. Fakirlikten fasfakirliğe geçiş yaptığımız günümüz Türkiyesi’nde ben bu koçları da orta ve üst orta gruba hitap etmeleri için rahat bırakıyorum. Hâlihazırda zaten acılar koridorundan geçerekten Sırat’a doğru ilerleyen biz paryalar kalabalığının bunca ziyanlığımızı absorbe edecek bir çilek henüz üretilmediği için tedavi olmamız ancak self farkındalığımızla mümkün. Kendin pişir kendin ye. Belki soğana filan bakabiliriz. Ne bileyim kendiliğinden çıkmış semizotu olur, komşunun ağacından yere düşmüş dutlar olur. Ucuza ya da daha ucuza odaklanmak bizim genetik çekirdeğimizde var.
Misal ben pazara girdiğimde elf gözlerim ve spaydırpleb sezgilerimle yarım kilometre uzunluğundaki koridorda sıralanan fiyat etiketlerini dakikalar içerisinde tarayıp fiyat performans karşılaştırması yapabiliyorum. Kalabalıkların yığın olduğu tezgâhlardan uzak durmanızı tavsiye ederim. Bakınız bu da az bir farkındalık değildir. Yarım kilo ezik domates alıcam diye de kimseden dirsek yemeyin. Daha iyi ve nitelikli bir ömür sürmek için de varlıklı olanları koçlarına, olmayanları Allah’a emanet ediyorum.
Şimdi baştan başlayalım da yazdığım yazı bazı kavramları karikatürize ettiğim için onları küçümsediğim gibi istenmedik bir sonuç çıkarılmasın.
“Dikkati maksatlı bir biçimde ve yargısızca içinde bulunulan an’a vermek olarak tanımlanan fark’andalık, kişinin bilinçlilik halini şimdiki gerçeklikte tutma halidir.” Tanım bu.
“Fark’andalık, kişinin yaşadığı durumu iyi-kötü, olumlu olumsuz, güzel-çirkin gibi etiketleyici olmadan ve kategorileştirmeden, yargılamadan kabul eden bir ruh haline ulaşmaktır.”
Şimdi bu ayağıma kadar gelen pasla gole gitmemek kendime ihanet olacağından sormak isterim. Allah aşkına bir süredir zombi sürüsü gibi gezen vatandaşlar zaten mayndlarını fullememişler mi? Gök taşı düşse ayağıyla dürtmeyecek bir kabulleniş içindeki yurdum insanına koç mu lazım? Ölüm gelir Allah’tan, hastalık olur kaderimiz, taciz olur fıtrattan, zam gelir dış güçlerden, tren gelir hoş, adam gelir boş, bir yar gelir uzaktan. Niye diyen yok. İşten güçten yamulmuş bedenine uygun ruh mu arayacak zaten. En büyük zaferi indirimli tuvalet kağıdı bulmak olan insanlardan bahsediyorum. Ki bu insanlar bir şekilde internet sağlayıcılardan edindikleri yalan yanlış bilgilerle bırakın kendilerini komşularını dahi tedavi etme gayreti içindeler.
— Necla abla, geçen gün okudum hani sen durmadan kaynananı anlatıyon ya anlatmazken de ona vereceğin yanıtları düşünüyon. Hah ona ruminasyon mu ne deniyomuş. Aklına geldikçe perdelere bakacakmışsın anda kalmak için.
— Kız perdelere bakarsam çıkarır yıkarım ben koca kışın pisi var üzerlerinde.
— Ne alakası var abla yaa, aklını şimdiye getirmen içinmiş bu alıştırma.
— Kızım aklımı şimdiye getirsem doksan tane işim var, bırak rahat rahat içimi döküyorum işte.
***
— Füsun, oğlana LGS için mentör tutmuşsun diye duyduk.
— Evet canım. Bizimkinin öz disiplini hiç yok. Seninki gibi değil. Ne yaptınız, ikinci dönem dershaneye gitti mi bari?
— Yok, babası asgari ücrete zam geldi diye işten çıkarılınca onu da hafta sonu çalışsın diye tanıdık bir marangozun yanına verdi. Maşallah kendi kendine çalışıyor yavrum.
— Doğru değil ama çocuğa sınav senesi yaptığınız.
— Yok yok, notları da netleri de yükseldi o gün bugün. Acılardan korumayıp gerçeği yaşamasına izin vermeliymişiz geçen gün “filizin defteri” diye bi sayfada okudum. Uyduruk kaydırık ama bana iyi geliyor.
Böyleyken böyle.
Karikatürize etmeyeyim dedim ama mindfulness koçum olmadığı için yine dürtüsel davrandım sanırım. Bir gün acılardan kaçmak adına alaysamadan vazgeçersem o gün zengin olmuşum demektir. Muhtemelen terapistim, sağlık danışmanım ve yaşam koçum olmadan tek cümle de kurmam. Selametle ve anda kalın hemşirelerim.

*[email protected]

Görsel: Freepik

İlgili haberler
Gençleri Kutu Park karanlığına bırakamayız!

Mekanizmalar el ele vermiş ve bu gençliği yok etmek istiyor. Aile içinde başlayan şiddet sokağa yans...

Ne yapacaksınız seneye ev işini?

Yan yana gelmiş beş altı kadın sohbet ederken bir soru atılıyor ortaya, suratlarda belli belirsiz bi...