Boşanmalarda arabuluculuk yine gündem: ‘Hızlı’ ve ‘gizli’ olması kimin yararına?
Boşanmalara arabuluculuk uygulamasının beyannamelerde yer alma biçimi ise bu uygulamanın kadınları nasıl baskı altına alacağını apaçık ortaya seriyor…

Arabuluculuk, İş Mahkemeleri Kanununda yapılan değişiklik ile ilk önce işçilik alacakları ile ilgili yargılamalarda zorunlu hale getirildi. Giderek tüm hukuk dallarında dava açmadan önce arabulucuya başvurmak zorunlu hale getiriliyor. Arabuluculuğun, şu ana kadar uygulanmadığı aile hukukunda da uygulamaya konulması AKP ve Cumhur İttifakı partilerinin seçim vaatlerinden.

Arabuluculuk ilk kez zorunlu hale getirildiğinde adliyelerde bir broşür dolaşıyordu: “Mahkemeler uzun sürüyor, mahkemeler pahalı ama arabuluculuk öyle mi? Ucuz, hızlı, gizli.” İşin özü, arabuluculuğu övmek için yargılama sistemi olabildiğince kötüleniyordu. Mahkemelerin iş yükünün azaltılması adına getirilen, “uzlaşma kültürümüz artsın” denilerek uygulamaya konulan arabuluculuğun aile hukukunda boşanma davalarında da uygulanması uzun süredir AKP’nin gündeminde. Seçim beyannamesinde bu yönde değişiklik yapılacağı ifade ediliyor. Sadece seçim beyannamesinde değil Çocuk Hakları Eylem Planında da araya sıkıştırılan maddelerden, boşanmalarda arabuluculuk uygulanması.

KİMİN YARARINA?

Gerek AKP’nin gerekse Yeniden Refah Partisi’nin seçim beyannamesinde aile arabuluculuğunun getirilmesine yönelik en önemli gerekçe, arabuluculuğun “hızlı olması.” Yargı mekanizmasının en önemli sorunlarının başında mahkemelerin uzun sürmesi geliyor. Hatta uzun yargılama, adil yargılanma hakkının ihlali sayılıyor ve Anayasa Mahkemesi bu konu ile ilgili sayısız ihlal kararları veriyor. Ancak, bu gerekçeyle aile hukukuna getirilecek olan arabuluculuğun “hızlı” olması, bunun kadınların lehine olacağını kendiliğinden getirir mi?

Biz kadınları asıl endişeye sürükleyen ise “hızlı” olmasının yanında arabuluculuğun “gizli” olması ve kendisini bir avukat aracılığıyla temsil edemeyen kadınların, bu hızlı ve gizli arabululucuk sürecinde hangi haklarını, nasıl savunacakları…

YRP’nin seçim beyannamesinde aile hukuku açısından arabuluculuk, “Boşanma sürecinin en hızlı ve sıkıntısız bir tarzda sonuçlanmasını amaçlayan mevcut arabuluculuk sistemine, aile birliğinin devamı noktasında önemli katkılar sunma potansiyeline sahip olan kültürel normlarımızdaki Aile Uyuşmazlık Hakemliği Sistemini dahil edeceğiz” şeklinde yer alıyor. Bu uzun cümle aslında aile arabuluculuğunun kadınlar açısından neyi gizleyeceğini de ortaya koyuyor. “...aile birliğinin devamı noktasında önemli katkılar sunma potansiyeline sahip” olan bu hızlı ve gizli aile arabuluculuğu kadınlara evliliği “bozmamasını”, bu doğrultuda bir hakemlik yapılacağını gösteriyor. Ayrıca, Milli Eğitim politikamız başlığı altında, “Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi öğretmenlerimizin gelecek KPSS öğretmen atamalarındaki kontenjanlarını, kamudaki ihtiyacın (açık oranın) en az yüzde 70’ini karşılayacak şekilde belirleyeceği”ni seçim beyannamesinde belirten bir siyasi partinin, bu adı geçen hakemleri kimlerden oluşturacağını ise az çok tahmin edebiliriz. Müftülerin nikahtan sonra boşanmalarda da yetki sahibi olmalarının önünde AKP’nin icraatlarına dayanarak söyleyebiliriz ki bir engel görünmüyor. Özellikle Mayıs 2016 tarihinde yayınlanan Boşanmaların Önlenmesi Komisyonu’nun raporunda yer alan uygulamaların peyderpey hayatımıza sokulmasından sonra...

Eski Adalet Bakanı Abdülhamit Gül’ün, “Temel felsefemiz uyuşmazlıkların mahkeme kapılarında değil de mümkünse taraflarla bir kez daha iş ciddiye geldiğinde, köprüden önceki son çıkış anlamında bir kez daha müzakere edilmesine imkân sağlama anlamında bir düşünce var. Bu aile müessesesini ayakta tutmaya yönelik çalışmamız. Aynı zamanda çocukların adliye kapılarında, duruşma kapılarında uyuşturucu kullanan ya da katillerle aynı koridorda olmamasını, bir travma yaşamamasını amaçlıyoruz” diyerek arabuluculuğun duyurusunu yapmıştı. Tabii burada bir Adalet Bakanı’nın, adliyeler hakkında “mahkeme kapısı”, “duruşma kapısı”, “katillerle aynı koridor” diyerek bu kapı ve koridorların yapımında hiç sorumluluğu yokmuş gibi adliye binalarını kötülemesini de bir kenara not edelim.

AKP beyannamesinde, aile arabuluculuğunu, “Boşanma sürecinde özellikle kadın ve çocukların örselenmelerini önlemek için uluslararası sözleşmelerdeki standartları da dikkate alarak mahkeme temelli aile arabuluculuğu müessesesi oluşturacağız” diye gerekçelendiriyor.

İlk aklımıza gelen, uluslararası bir sözleşme olan İstanbul Sözleşmesi’nden tek adamın kararı ile çıkan bir siyasi iktidarın, hangi uluslararası sözleşmelerdeki standartları dikkate alacağı sorusu. Zira İstanbul Sözleşmesi, aile arabuluculuğunu onaylamayan bir sözleşmedir ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi de konu ile ilgili bir düzenleme içermemektedir. Mahkeme temelli aile arabuluculuğunun ise nasıl bir sistem olacağı belirsiz.

MAHREMİYETE SIKIŞTIRILMAK

Konu ile ilgili daha önce yapılan açıklamalara göz attığımızda ise, “aile mahremiyetinin korunması” teması ön plana çıkıyor. Oysa biliyor ve yaşıyoruz ki, aile içinde yaşanan sorunlar “aile mahremiyeti” adı altında görünmez kılınacak, konuşulmayacak. Dolayısıyla, aile mahremiyeti denilerek konu “özel” bir mesele haline getirilip, kadınların binbir zorluk ve mücadeleyle yasalara geçirdikleri, “devletin şiddet konusundaki sorumluluğu ve önlem alma yükümlülüğü”, “özel alanın konusu” haline getirilecek.

Her ne kadar, “Şiddet varsa arabuluculuk olmayacak” denilse de buradaki şiddetin sadece fiziksel şiddet olarak ele alınması da bir başka sorun. Oysa kadınların boşanma kararı almalarında etkili olan sadece fiziksel şiddet değil, pek çok farklı şiddet türü var. Ayrıca, görüşme bahanesiyle kadınların öldürüldüğü, şiddete uğradığı birçok olay yaşanırken kadını arabuluculuk masasına oturtmak kadının can güvenliğini tehlikeye sokması bir yana, buna yönelik nasıl tedbirlerin alıncağı yine belirsiz.

Aile arabuluculuğu, Cumhur İttifakının kadınlara yönelik “hızlı, ekonomik” gibi süslü beyanları ile hayata geçirmeye çalıştıkları ancak beraberinde birçok belirsizlik getiren bir uygulama.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül