‘Ama kadının hiç mi suçu yok canım, şimdiye kadar niye ayrılmamış?’
‘Kadın neden şimdiye kadar ayrılmamış?’, ‘Nasıl böyle biri ile birlikte olabiliyor?’… gibi soruları ele alışımız göstereceğimiz dayanışmayı, şiddetin karşısında alacağımız net tutumu da belirliyor.

Geçtiğimiz ay kadına şiddet uygulayanı da “annelerin” yetiştirdiği düşüncesinden yola çıkarak kadınların da suçlu olduğuna ilişkin söylemleri değerlendirmiştik. Başka bir mesele de bir şiddet olayında okun sivri ucunu kadına çevirip “Kadın neden şimdiye kadar ayrılmamış?”, “Neden hâlâ ayrılmıyor?”, “Nasıl böyle biri ile birlikte olabiliyor?” gibi sorulara ağırlık verilmesi.

Bu soruları ele alışımız, göstereceğimiz dayanışmayı, şiddetin karşısında alacağımız net tutumu da belirliyor. Bu nedenle bunların üzerinde durmak, dayanışmayı ve mücadeleyi güçlendirecek tutumlar geliştirebilmek için oldukça değerli. Ekmek ve Gül’ün bu sayısında ve devamında gelecek sayıda bu sorulara, cevaplara ve cevapların sonuçlarına bakacağız. Hadi başlayalım!

UNUTMA: ŞİDDETİN SORUMLUSU ŞİDDET UYGULAYANDIR!

* Şiddete, özellikle de uzun süre tekrar eden şekilde maruz kalan kadınların temel ihtiyaçları arasında “şiddet uygulayanı şiddetten mesul tutma” önemli bir yer tutar (güvende olmak, korunma, şiddetin sonlanması, tıbbi-hukuki ve sosyal hizmet desteği vb. ihtiyaçlara ek olarak). Bu ne anlama gelir? Şiddeti uygulayan şiddetten sorumludur, sorumlu tutulmalıdır. Kadın bunu duyma ve hissetme ihtiyacı duyar. Yargılanmamak, suçlanmamak da ihtiyacın diğer parçalarıdır.

* Şiddeti uygulayanı sorumlu tutma, sadece şiddete uğrayanın ihtiyacı değil. Dayanışma göstermeye çalışanın da ihtiyacı, şiddetle mücadelenin ise gerekliliğidir.

* Şiddet karşısında bazen şiddet uygulayanı sorumlu tutma ve şiddet görene destek vermenin şarta bağlandığını görebiliyoruz. Kadının ya da erkeğin konumu, tutumu, ilişki geçmişi ya da başka özellikleri etkili olabiliyor. “Makbul” durumdaki kadınlara yönelik şiddet daha geniş kesimlerden tepki çeker ve şiddeti uygulayan daha kesin şekilde şiddetten sorumlu tutulurken, resmi evlilik içermeyen birliktelik, kadının nerede, ne zaman, nasıl şiddete uğradığı, cinsel yönelim ve cinsel kimlik şiddet uygulayanın sorumluluğunu muğlaklaştırıp, dikkatin mağdurun pozisyonuna odaklanmasına neden olabiliyor. Şiddet uygulayanı sorumlu tutma ve kadınla dayanışma da sekteye uğramış oluyor.

* Destek vermenin şarta bağlanmasında bir kadının şiddet karşısında ne yapması gerektiğine dair kendi beklentilerimiz, isteklerimiz, ön yargılarımız, şiddete dair bilgi eksiklerimiz de belirleyici olabiliyor. Özellikle sosyal medyada “Ama kadının hiç mi suçu yok canım, şimdiye kadar niye ayrılmamış” minvalindeki tutumların altında çoğu kez şiddetin toplumsal-politik ve iktidarla ilişkili yönlerine, şiddetin karmaşık ve uzun süreli etkilerine, cinsiyet eşitsizliğinin ve sonuçlarının kuşaklar boyunca aktarılmasının kadınlar üzerinde oluşturduğu etkilere, çocukluk ilişkilerimizin yetişkinliğimize devrettiği zorluklara dair bilgi eksikliklerimiz yer alır.

ŞİDDET: ANLIK DEĞİL, UPUZUN BİR SÜREÇ

* Ev içinde ya da ilişki içinde var olan şiddet ve şiddet ilişkisi anlık-tekil bir durum değil, bir süreç olarak işler. Nedenleri de sonuçları da bir süreci kapsar. Bir ilişki salt şiddetten oluşmaz. Erkek, şiddetle birlikte ilgi, sevgi ve şefkat içeren davranışlar da gösterir ve bunları dönüşümlü olarak kullanır. Hatta şiddet anında dahi bunları birlikte kullanabilir. Ağır bir şiddetin ardından yarayı sarmak, ölmesine izin vermemek, şiddeti bir yerde sonlandırmak vb. kadının yara almış dünyasında erkeği “kurtarıcı” haline dönüştürebilir. Gerçekliği zedeleyen bu durum şiddetin etkisini kadın için daha ağırlaştırır.

* Uzun süreli şiddet sarmalı, ilk başta kabul edilemez ve tahammül edilemez şiddetin kadın için sonunda sıradanlaşmasına, kabul edilmesine, şiddetten başka bir şey olarak görülmesine, hatta savunulmasına dönüşebilir. Kadın için bir değersizleşme süreci olarak işleyen bu uzun süreç, kadının erkeğin kendisinden beklentilerini içselleştirmesine, kendisini erkeğin gözünden görmesine, değişmesi gerekenin kendisi olduğuna inanmasına neden olabilir. Yani kadının kendi gerçekliği kaybolur; erkeğin gerçekliği onun gerçekliği olur, zorlu ve ağır bir zihinsel ve psikolojik yükle karşılaşır.

* Şiddetin olabilecek etkilerine dair (elbette ki çok daha kapsamlı ve karmaşık bir süreçtir bu) bu spot hatırlatmalar, şiddetin belki hiç düşünmediğimiz boyutları ve olası sonuçları üzerine daha çok düşünmemize yardımcı olması ve bir kadın ile ilgili bir yargıda bulunurken çokça kez düşünmeye vesile olması için paylaşıldı. Her şiddet bu sonucu doğurmaz, her kişi aynı süreci geçirmez ama sistem tarafından da desteklenen şiddetin sonuçlarının varabileceği noktanın çarpıcılığı açısından bu noktalar önemli.

AMA’SIZ… FAKATSIZ…

Bu tabloya kuşaklar boyu devam eden ve kadınlar olarak sonuçlarını devraldığımız cinsiyet eşitsizliğinin ve ezilmenin etkilerini ekleyebiliriz. Çocukluk sürecimizi, burada kurduğumuz ilişkileri, travmalarımızı, öğrenilmiş çaresizlik durumlarımızı, sağlıklı yetişkinlik ilişkileri ve sınırlar kurmadaki zorluklarımızı bunlara ekleyebiliriz. Şiddet bireysel ya da psikolojik bir süreç değil elbette, ama bu yaşadıklarımız da içinde bulunduğumuz sistemden azade değil.

Kadınların hem sistem tarafından hem ev içindeki şiddet aracılığı ile kontrol altında tutulmaya çalışıldığı, kamu tarafından yeterince desteklenmediği ve yalnızlaştırıldığı bir süreçte şiddete maruz kalan kadınları yargılarken daha dikkatli olmaya ihtiyacımız var. “Neden?”” sorusunu önce kadınlara değil şiddet uygulayan ve buna göz yuman için sormaya ihtiyacımız var. Kadınların ihtiyacına yanıt vermeye çalışırken, dayanışma ve destek olmaya, amasız fakatsız şiddet uygulayanı sorumlu tutmaya ihtiyacımız var.

Gelecek sayı: Şiddet ilişkisinden uzaklaşmak sadece “cesaret” işi mi?

Görsel: freepik

İlgili haberler
Bize yalan söylemişler…

2022’de bir dileğimiz olacaksa bu dilek eşit bir hayat talebindeki ısrarımızdır. Öldürülmediğimiz bi...

‘Duyduğumuz en küçük kaygı dahi politik’

‘İnsanlık tarihi şunu da gördü ki diktatörler de beslediği şiddet de biriken öfkenin karşısında yıkı...

Açlığına okumak…Verilen burs neye yetiyor ki?

KYK bursları ve kredileri açıklandı açıklanmasına da kaç kişi burs alabildi? Burs/kredi miktarı öğre...