Altın tozlu kahveler, havuzlar dolusu güller, lüks otomobiller, bir oda dolusu pahalı çanta ve ayakkabılar, her istediğinin her an gerçek olabildiği, milyonlarca kadının sadece telefon ekranından izleyebileceği şaşaalı hayatlar… Hem de halkın içinden gelme, emekleriyle ve akıllı girişimcilik hamleleriyle kısa sürede zenginleşen, üstelik geldiği yeri de unutmayan, kazandığı paraları ihtiyacı olanlara dağıtmaktan da geri durmayan yardımsever insanlara ait hayatlar… Telefon ekranında izlerken hepimize “vay be” dedirten, yoksullukla çevrili yaşamlarına sitem eden milyonlarca kadına “yapan nasıl yapıyor” diye örnek gösterilen, zenginlerin servetlerini sıfırdan ve emekle inşa ettiği fikrini örgütleyen bu hayatlar şimdilerde faş oluyor.
Türkiye’de zengin fenomen olma paketini görgüsüzlüğe varan gösterişine eşlik eden dini bütünlük ile bazen Dubai’ye bazen umreye giden, yaşamının her detayını adeta bir “reality show” çeker gibi sosyal medyada paylaşırken sıkıştığında kıldığı namazı da gösteren, güzellik merkezini kurarken “kadınların hayatına dokunmak istedim” şeklindeki yüce bir hayalle yola çıktığını iddia ederek bu işi asıl manevi bir tatmin uğruna başlattığını ve sürdürdüğünü ima eden tiplemeler oluşturuyor. Değil kişisel bakım ihtiyaçlarımızı karşılamak, kendi özel isteklerimize uygun harcamalar yapmak, bir ped bile almakta zorlandığımız şu koşullarda birbirinin kopyası güzellik merkezleri tabii ki hayatımıza teğet dahi geçmiyor. Bir kadının hayatına dokunmanın gerçekte ne anlama geldiği ise elimizde tuttuğumuz bu derginin dayanışma örneklerini anlattığı sayfalarında yer alıyor.
NE ADALETMİŞ BE…
Magazin programlarının fenomen dosyası yorumcusu haline gelmiş “iletişim uzmanı” ünvanlı müdavim konukları her gün hararetle tartıştıkları yayınlarda “yüce Türk adaleti”ne şükranlarını sunmaktan geri durmuyor. Elbette ki her yere yayılmış bu çürüme noktasına nasıl gelindiği, bu tiplemelerin hangi siyasal figürlerin desteğiyle, iktidar bağlantılarıyla buralara geldiği sorgulanmıyor. Tüm bu zincir, sanki sadece birkaç kahraman gazetecinin ve avukatın aydınlatmasıyla açığa çıkmış, hükümet ve onun bürokratları da gerçeği öğrenir öğrenmez hızla gereğini yapmış gibi konuşuluyor. Oysa iktidar, 2016’dan bu yana Varlık Barışı adı altında çıkardığı servet affı yasalarıyla milyarlarca dolarlık servet sahiplerine kazancın kaynağını sormama, asgari ücretliden bile gelir vergisi alırken servet sahiplerinden vergi talep etmeme, onlara inceleme-soruşturma açmama taahhüdünde bulunuyor. Yani bugün Dilan Polatgillerin pıtrak gibi çoğalması, işledikleri suçlar bakımından Türkiye’nin cazibe merkezi haline getirilmesinden, sistematik olarak yolsuzluk, rüşvet ve kara para aklama trafiğinin yoğunlaştırılmasından bağımsız düşünülemez. Zaten Dilan Polatgiller de tıpkı iktidarın yaptığı gibi, işledikleri suçları örtbas etmek için “Kurban olduğum devlet” biçiminde sözlerle devlet, vatan, bayrak gibi kavramlara sarılmakta geri durmuyor.
‘YÜRÜ YA KULUM’
Dilan Polat’ın suç ortağı avukatı bu kadar kısa sürede nasıl bu kadar zenginleştiklerini soranlara, “Allah onlara yürü ya kulum dedi” diye cevap vermişti. Dilan Polat’ın kendisi de benzer bir soruyu “E aşkım çalışıyoruz o kadar” şeklinde yanıtlamıştı. Ömrünü gece karanlığında uyanıp günün 12 saatini çalışmakla geçiren milyonlarca emekçi Dilan Polat ve türevlerinden daha tembel veya para kazanmak için daha az çaba ve emek harcıyor olmamasına rağmen bırakalım “Yürü ya kulum” denmesini, bir kilo meyve alırken bile iki kez düşünüyor. Dilan Polat ve türevlerinin yanında çömez kalacağı, tüm zenginliğini çeşit çeşit suçlara borçlu dünyaca ünlü Kardashian hanedanlığından, kariyeri yalanlarla dolu Elon Musk’a kadar bir gerçek var: Servetlerini devletin ve siyasi iktidarların olanaklarını kullanarak ayrıcalıklar kazanmaya ve sömürüye borçlular. Yani, Dilan Polat ve milyonlarca emekçi kadının enercisinin kaynağı da farklı, ait olduğu dünyalar da.
Fotoğraf: DHA
İlgili haberler
‘Bu yıl da böyle bitti’ dememek için
Bugün hangi sendikasız iş yerinde daha fazla maaş karşılığında daha fazla hak tanınmıştır ki biz işç...
Aileler geçim, devlet ağır vergi alma derdinde
‘Son bir ayda en az beş tane genç canına kıydı. Bu gençler bizim geleceğimiz, umudumuz değil mi? Ned...
Ekonomik kriz, çocuklarımız, geleceğimiz…
‘Çocuklar da yetişkinler gibi şartların farkında ve etkileniyorlar. Bu ekonomik şartlarda psikolojis...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.