1 Mayıs yaklaşıyor. Daha 1 ay var, çok zaman var gibi görünebilir. Ancak zaman sular seller misali uçup gidiyor. Mesela aylardır seçimi konuşuyoruz, “Geçse de bitse şu yaygara” diyoruz, geçti. Geçen sene “Bir an önce bu yıl bitsin. Deprem, yoksulluk derken çok yıprandık” diyorduk, yıl bitti. Ben bir metal işçisiyim, 2 ay öncesine kadar “Şu sözleşme bitse de zam alıp rahat etsek” diyordum. Sözleşme bitti ama biz rahat edemedik.
“Daha ikinci ayda yüzde 20’ye girmemizin şoku, şaka mı ya?” diyerek kaldık öyle. Zaten zam alacağız deyip yaptığımız borçlar da aynı şekilde kalmaya devam etti doğal olarak.
Diğer yandan bir işçinin sözleşmeden beklentisi sadece para mıdır? Bence olmamalı, keşke olmasa. Çünkü hem kadınların hem de tüm işçilerin sadece cebi değil, bütün bir hayatı gasbediliyor. Zam aldığımızda güvence sorunumuz, evde bekleyen işlerimiz, bakmamız gereken çocuklarımız, ayda bir sancısını çektiğimiz regl ağrılarımız, fabrikada uğradığımız taciz ve psikolojik şiddet, cinsiyet eşitsizliği gibi sorunlarımız bitmiyor. Sözleşme ücretten ibaret değil, bizim de hayatımız, büyük bir bölümünü belirlese de paradan ibaret değil!
Zaman su gibi akıp giderken biz kadınların talepleri de sorunları da yerinde duruyor. Bu sorunlar ve talepler ne taslaklarda ne sözleşmelerde asla yer almıyor. Verdikleri 3 kuruş çocuk parası bile erkekler tarafından gözümüze sokuluyor. Doğum izni lütufmuş gibi gösteriliyor.
Akan zamanda, sorunların karşısında biz kadınlar için 1 Mayıs kadar güzel, zaten çok az şey var.
Bugün taleplerimiz dinlensin, kadınlar olarak biz de varız diyorsak haklarımız için hep beraber savaşmaktan öte yol yok.
Resmi tatil diye o günü temizliğe ayırmayacağız, kafa dinleyeceğimiz daha çok pazar olacak. Bu yüzden gerekirse çocuğumuzu da toz bezlerimizi de alacağız ve o alanda olacağız, olmalıyız!
Biz metal işçisi kadınlar ve tüm işçi kadınlar için o alanda taleplerimizle buradayız dememiz gerekiyor!
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.