23 Ocak 1897| Kolektif mutfaklar hayali kuran Mimar Margarete Schütte-Lihotzky doğdu
Avusturya’nın ilk kadın mimarı Margarete Schütte-Lihot, ‘Büyük gruplar halinde, konut veya ev topluluklarında birlikte yaşayacağımız zamanlar gelecek’ inancını taşıyarak kolektif mutfaklar hayal etti.

Avusturyalı mimar, direniş savaşçısı, komünist Margarete Schütte-Lihotzky 23 Ocak 1897’de doğdu, 18 Ocak 2000’de öldü. Kadınların ev içi yaşamını kolaylaştırmayı amaçlayan Frankfurt Mutfağı’nın mucidi olduğu gibi Sovyetler Birliği’nin mimari inşasına da katıldı.

Viyana Uygulamalı Sanatlar Okulundaki mimarlık öğreniminin üçüncü yılında, bir işçi dairesi tasarımı için birincilik ödülünü kazandığında daha 20 yaşındaydı. Profesörünün tavsiyesi üzerine, bundan önce orta sınıf entelektüel bir aileden gelen genç kadın, yoksul işçilerin barınaklarındaki sefaleti kendi gözleriyle görmüştü. (Birinci Dünya Savaşı’nın sonunda, kötü sağlık koşullarında bir odada yedi ila sekiz kişi yaşıyordu.) Bu izlenimlerden edindiği sosyal tutumu hayatı boyunca sürdürdü.

22 yaşında, mimarlık eğitimini Avusturya’da tamamlayan ilk kadındı ve hemen belediye konut ofisinin baş mimarı Alfred Loos tarafından işe alındı. 4 buçuk metre kenar uzunluğuna sahip tamamen ahşaptan yapılmış bir küp olan “Siedlerhütte”nin prototipini tasarladı ve mekânı mükemmel bir şekilde kullanırken gerekli tüm mobilyaları içinde barındırdı. Bu kulübe, savaşın sonunda binlerce mülteci aile ve yüzyılın başından bu yana iş aramak için kırsal bölgelerden şehre taşınan birçok evsiz işçi için ilk makul sığınak oldu.

FRANKFURT MUTFAĞININ MUCİDİ

Ebeveynlerinin ölümünden sonra, 1926’da Frankfurt am Main’e taşındı ve burada toplu konut alanındaki yenilikler için şehir plancısı Ernst May’le çalıştı. Çalışan kadınların ev işlerini kolaylaştırmak için özellikle zaman ve yerden tasarruf sağlayan olanaklar önemliydi, Onun eseri “Frankfurt mutfağı” ideal hazır mutfak olarak mimari tarihe geçti.

SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN İNŞASINA KATILDI

Ancak 1920’lerin sonunda, Almanya’daki siyasi durum küresel ekonomik kriz nedeniyle daha da kötüleşti. Ernst May, 1930’da Sovyetler Birliği’nden bir teklif aldığında, 17 kişilik bir planlamacıyla doğuya gitti. Bu arada Alman meslektaşı Wilhelm Schütte ile evlenen Lihotzky, gruptaki tek kadındı. Ülke inşa edilme sürecindeydi, tüm şehirler apartmanlar, okullar ve anaokulları ile sıfırdan inşa edildi, 1937’ye kadar SSCB’de kaldı. Paris’teki kısa bir ara dönemden sonra, mimar çift, tanınmış Alman meslektaşları Bruno Taut’un arabuluculuğunda Türkiye’de bir iş buldu. Orada artık Komünist Parti üyesi olan Margaret Schütte Lihotzky, Avusturya direnişine katıldı.

Aralık 1940’ta yoldaşlarıyla temas kurmak için gizli bir göreve Viyana’ya gitti. Bir muhbirin ihanetine uğradı, tutuklandı, haftalarca sorguya çekildi, aylarca hücre hapsinde tutuldu, sonunda “vatan haini” olarak mahkûm edildi ve 1945’te Amerikalılar tarafından kurtarıldığı Bavyera’daki bir kadın hapishanesine gönderildi. Daha sonra Direnişten Anılar kitabında bu korkunç zamanın deneyimlerini anlattı.

Savaştan sonra, Lihotzky ailesinin Viyana’daki evine döndü, ancak bir komünist olarak kamu ihalelerine katılma şansı çok azdı. Bununla birlikte, uluslararası alanda çok takdir gördü, Küba’da ve Doğu Almanya’da çalıştı ve barış hareketine katıldı.

KOLEKTİF MUTFAKLAR HAYALİ
Bugün Frankfurt mutfağını, kadını tek başına fabrika bandı çalışanı gibi kurguluyor diye eleştirebiliriz elbette. Ancak, kadını mutfaktan çıkaramasa da temizlik ve kullanışlılık açısından emekçilerin yaşam kalitesini düşünerek tasarladığını bilmek gerekiyor. Üstelik, gelecekte insanların “büyük konutlar veya ev topluluklarında daha fazla birlikte yaşayacaklarını” düşünen Margarete’a kalsa, bu mutfaklardan her eve birer tane koymak yerine, temiz, düzgün, konforlu ve güzel tasarımlı, insanların işi de aşı da paylaştıkları toplu yemekhaneler tasarlamak isterdi. Nitekim gittiği Sovyetler Birliği’nde yaptığı da buydu. Hatta "Ev işinin tümüyle rasyonel hale getirilmesi meyvesini ancak bir sonraki jenerasyonda verecektir" sözleriyle kadının mutfak işlerinden kazanacağı vakti başka bir hayatı kurmakta harcaması için bir niyet taşıdığı bile söylenebilir.
BARINMA HAKKI TEMEL İNSAN HAKKIDIR

Ancak 1980’lerde kendi ülkesinde yeniden tanındı, dört fahri doktora, medyada röportajlar ve nihayet Viyana’daki Uygulamalı Sanatlar Müzesi’nde hayatının çalışmaları hakkında bir sergisi açıldı. 100 yaşında bile, her zaman olduğu gibi siyasetle yakından ilgileniyordu, hâlâ geleceği düşünüyordu: “Büyük gruplar halinde, konut veya ev topluluklarında birlikte yaşayacağımız zamanlar gelecek” sözleri onun inancıydı ve barınma, konut hakkını en temel insani hak olarak görüyordu. 103. yaşına girmesine bir hafta kala Viyana’da öldü.

Fotoğraf: Margarete Schütte-Lihotzky, gezeichnet von Lino Salini. (Historisches Museum Frankfurt)

İlgili haberler
Mutfağın mantığını değiştiren hayal

Bugün Frankfurt mutfağını, kadını tek başına fabrika bandı çalışanı gibi kurguluyor diye eleştirebil...

İsimleri erkeklerin gölgesinde kalan kadınlar...

Bu filmlerin ortak noktası ne mi? Tabii ki ‘tarihte yer alan kadınların, kadın olarak verdikleri kim...

İlk kadın mimarlardan Leman Cevat Tomsu

Türkiye'de mimarlık diploması alan ilk iki kadından birisi (diğeri Münevver Belen ) olan Leman Cevat...