Salgından korumak için çaba sarf ettiğimiz bu günler herkes için çok zor geçiyor. Peki, maddi manevi zorlandığımız salgın günleri hamileler için nasıl geçiyor dersiniz? “Korona bana bulaşır mı, bulaşırsa bebeğe geçer mi? Doğuma kadar bulaşmaz da doğum sırasında bulaşabilir mi? Doğum yapacak hastane bulabilecek miyim?.. Kafalarında onlarca soru var. Oysa daha birkaç ay önceye dek belki de tek sıkıntıları “Biraz fazla mı kilo alıyorum” olan pek çok gebe kadın, bugün bebeklerinin yaşamından endişe ediyor. Öyle ki, doğum sırasında en yakınlarının yanlarında olamaması bile o kadar büyük dert değil artık! Yaşadıklarını kendilerinden dinleyelim...
‘EŞİMLE AYRI ODALARDA OTURUYOR, AYRI YATAKLARDA UYUYORUZ’
Eylem Güler, ilk bebeğine hamile. Haziran ayının ilk ya da ikinci haftasında Kartal Ege doğacak. Eylem, özel bir hastanede takip ediliyor. Salgın başladığından beri iki kere gitmiş hastaneye, sıkı önlemler varmış, girişte ateşini ölçüp, maske ve dezenfektan vermişler. Buna benzer daha pek çok önleme rağmen, yine de virüs kapma endişesi duyuyor.
Bir araştırma şirketinde çalışan Eylem, gündemi çok sıkı takip ediyor, hele hamilelikle ilgili haberleri... Koronavirüsün bebeğe geçip geçmediği ile ilgili fazla bir çalışma olmaması kaygılarını artırıyor. “Bana bir şey olurdan ziyade bebeğe bir şey olur mu korkusu var hep. Ona geçer mi, ona bir şey olur mu diye endişe ediyorum” diyen Eylem’in kaygısını daha da büyüten şey eşinin çalışmak durumunda olması. “Eşimle ilişkimiz şu şekilde: Ben bütün gün evdeyim. Hakan eve gelir, montunu balkonda çıkarır, üzerindeki bütün kıyafetleri makineye atar, oradan duşa girer. Geldikten yaklaşık yarım saat sonra birbirimize merhaba diyoruz. Sadece yemeklerde birlikte oturuyoruz. Onun dışında ayrı odalarda oturuyor, ayrı yataklarda uyuyoruz. Çünkü, dışarı çıktığı için virüs kapma olasılığı yüksek” diye anlatıyor.
Doğumda kendisine eşlik edecek, çocuk bakımı konusunda tecrübe sahibi yakınlarının yanında olamaması da üzüyor Eylem’i. “Benim ve eşimin ailesi doğumda yanımda olamayacaklar. Birçok arkadaşım, akrabam yanımda olamayacak” diyen Eylem, yine de hamile olmaktan pişman olmadığını dile getiriyor: “Çünkü bu çok güzel bir şey. Gece ne kadar mutsuz yatarsam yatayım, sabah bir şekilde onun tekmesiyle uyanıyorum. Bu tekme için teşekkür ediyorum ve iyi ki varsın diyorum. O nedenle pişmanlık değil de talihsiz bir dönem olarak görüyorum.”
DOĞUMDA NE EŞİ NE YAKINLARI OLACAK
Nadire Topal’ın ikinci hamileliği. İki buçuk yaşında bir kızı var, haziranda gelecek olansa erkek. Eşinin 72 yaşındaki babası ve kızıyla evde üç kişiler. Eşi ise Tanzanya’da çalışıyor. Aslında doğuma göre ayarlamış iznini ama şimdi gelebilecek mi belli değil. “Eşimin durumu iyi” diyor, oralarda çok vaka olmadığı için kendilerine göre onun daha güvende olduğunu düşünüyor.
Alışverişi internet üzerinden yapmaya çalışıyor. Kardeşleri, bazen de komşuları yardımcı oluyormuş. Hastaneye yine onların yardımıyla gidiyor. Mecbur kaldığında, gerekli önlemleri alarak kendisi çıkıyor. Neyse ki bebek alışverişini salgından önce yapmış.
Hamilelik iyi gidiyor da, en korktuğu şey salgın. “Virüs bulaşırsa bebeğimin ve benim durumum ne olur? Diğer taraftan küçük kızıma ne olur? Bunları düşündükçe kaygım artıyor. Salgın uykularımı bölüyor, rüyalarıma giriyor. Rüyalarımda bile her yere eldivenle, maskeyle gidiyorum. Ama kendime bir taraftan da psikolojik olarak destek vermeye çalışıyorum. Bebeğim için iyi olmam gerektiğini düşünüyorum” diyor.
HASTANE RANDEVULARIM İPTAL EDİLDİ, SAĞLIK OCAĞI KARANTİNADA
Fatma Öztürk ikinci çocuğuna yedi buçuk aylık hamile. Bir kız çocuğu bekliyor. Gebeliğinin ilk dönemleri yaşından dolayı riskli geçmiş. Bebekte down sendromu olma ihtimali araştırılmış, sorun çıkmayınca rahatlamış. Fatma ilk bebeği doğduğunda bir hayli sıkıntı yaşamış. Bebek menenjit geçirmiş, aylarca hastanelerde kalmışlar. Dört ameliyat geçiren çocuğunun kafasında şant diye bir aletle yaşadığını söylüyor. O dönem psikolojik destek aldığını ve bu gebeliğe ancak 10 yıl sonra karar verebildiğini söyleyen Fatma, “Ama bu da talihsiz bir döneme denk geldi” diyor. Gerisini ondan dinleyelim: “Bebeğiyle ölen hamile kadın haberini gördüğümde ne yaşadığımı anlatamam size. (Haber yalanlandı.) Nerede doğum yapacağıma dair karar veremiyorum. Özel hastaneye mi gitsem daha güvenli olur, devlete mi? Ama özelde normal doğum 4 bin liradan başlıyor. Asgari ücretle çalışan bir aile için çok fazla. Üstelik benim doğumum sezaryen olacak. Zeynep Kamil Hastanesinden üç defa randevu aldım iki ay içinde. Üçü de iptal edildi. Herhangi bir açıklama yok. Randevularımız doktorların mecburi değişiminden dolayı iptal ediliyor. Kadın doğumdaki doktorlar diğer vakalara bakıyor. Gebeler için ayrı bir şey yapılması gerekmiyor muydu? Sağlık ocağımız da bir vaka çıktığı için karantinaya alındı. Gebelik başında ve doğumdan üç ay sonra kullanmam gereken kan ilacını aile hekiminden ücretsiz alıyordum. Marttan beri kan ilacı göndermiyorlar, ben de sağlık ocağına gitmeye korkuyorum. Eş dost, ilacı yazdırıyor, eczaneden alıp bana getiriyor. Ayrıca eşim işçi, şeker hastası olmasına rağmen Serapool fabrikasının deposunda çalışıyor. Hem onun virüs kapmasından hem bana bulaştırmasından endişe duyuyorum. Her gün yıkanıyor, her gün üst baş değiştiriyor, ayrı yataklarda yatıyoruz. Ama bu önlem değil. Herkesin canı kıymetli. Bir an önce sokağa çıkma yasağı ilan edilmeli. İşçilerin ücretleri karşılanmalı.”
‘ÇOCUK YAPMAYA KARAR VERDİĞİMDE SANKİ DÜNYA BU KADAR DA KÖTÜ BİR YER DEĞİLDİ’
Gizem Örnek: Doğuma yaklaşık 35-40 gün kaldı. Salgının hızla yayılıyor olması herkes gibi beni de endişelendiriyor ve yaklaşan doğum da açıkçası endişelerimi artırıyor. Hastanelerin yoğunluğu, sağlık çalışanlarının yoğunluğu doğum için dezavantaj yaratacak mı, sağlık personeli aracılığıyla ya da hastane ortamından virüs kapar mıyız, doğum planımızı değiştirmemiz gerekir mi, ilk hafta ve aylardaki doktor kontrolleri nasıl olacak gibi birçok soru sürekli aklımı meşgul ediyor. Bir de iller arası seyahat yasağı var ki o da baya can sıkıcı. Normalde Ankara’da yaşayan annemin doğum sırasında ve sonrasında bana yardımcı olmak için yanımıza gelmesini planlamıştık, hatta bütün planımızı buna göre yapmıştık diyebilirim. Annem valilikten seyahat izni almaya çalışıyor ve henüz başaramadı. Bu yüzden bütün planımızı yeni doğacak bebekle baş başa kalmaya göre yapmaya çalışıyoruz; bol bol bebek bakım videoları izleyip kitaplar, makaleler okuyoruz.
Bir taraftan da “evde kalmak”tan kaynaklı psikolojik etkiler var tabii. Ama işin bu kısmında biraz şanslı olduğumu söylemeliyim. Zaten kendimi doğum iznine, dolayısıyla da evde daha fazla kalmaya epey hazırlamıştım. Evde ya da en azından işe gitmediğim zamanda neler yapacağımla ilgili kalabalık ve keyifli bir liste hazırlamıştım. Şimdi onu hayata geçiriyorum. Üstelik bunları yaparken yalnız olacağımı düşünmüştüm ama şimdi eşimle birlikte yapıyoruz, bu da işi biraz daha keyifli hale getirdi. Ama yine ülkenin ve dünyanın gidişatına dair kaygılar keyifle geçirmeye çalıştığımız zamanlara çokça gölge düşürüyor. Hamileliğim boyunca ne yazık ki çok fazla tekrarlamak zorunda kaldığım bir cümle “Bu dünyaya nasıl çocuk getireceğim” olmuştu, her geçen gün bu sorunun daha da ciddileştiğini hissediyorum. Ben çocuk yapmaya karar verdiğimde sanki dünya bu kadar da kötü bir yer değildi.
EN BÜYÜK ENDİŞE SAĞLIKLI DOĞUM YAPACAK HASTANE BULAMAMAK
Jinekolog OPR. DR. Medet Yılmaz, hamile kadınların en başta gelen ‘bebeğime virüs bulaşır mı’ kaygısına yanıt olarak, aralık ayından bu yana yaşanan tecrübelerin virüsün bebeğe bulaşmadığını gösterdiğini, bir tek Kore’de bir bebeğin hasta doğduğunu belirtiyor. Kovid-19’un hamile kadınlarda özel bir seyri olmadığını söyleyen Yılmaz, “Ancak gebeliğin altıncı ayından sonra solunum kapasitesi biraz düşer. Bu hastalık da solunum yollarını etkilediği için bu aylarda gebelerde biraz daha ağır seyredebilir” uyarısında bulunuyor.
Hamilelerin yaşadığı diğer endişelerin ise toplumun genelinin yaşadığı endişelerle benzer olduğunu ifade eden Yılmaz, şunları söylüyor: “Toplumun genelinde en büyük endişe hastalandıklarında gidebilecekleri hastanenin olmayışı, gidebilirlerse yeterli bir sağlık hizmeti alamayacaklarını düşünmeleri. Hamileler de en çok doğum için pandemi hastanesi olmayan bir yer bulabilecek miyim, doğumu sezaryen yapmak zorunda kalırsam ben ve bebeğim virüsü kapar mıyız, sorularına cevap alamadıkları için endişeliler. İnsanlar bu virüsü kaparsam ölürüm diye düşünmüyor. Hastalanırsam bana nerede nasıl bakılır, iyi bakılır mı, ilaç bulur muyum, yatak bulur muyum diye düşünüyorlar. Bu güven çok önemli. Hamilelerde ‘Gittiğim her hastanede ücretsiz ve en iyi şekilde tedavi olabilirim’ duygusu olsa kendilerini güvende hisseder. Sağlık Bakanlığının bu planlamayı yapması gerekirdi. Kovid-19 hastalığı dışında insanların acil durumlarda gidebilecekleri, enfekte hastaların gitmediği hastanelere rahatlıkla ulaşabilmelerinin planlanması gerekirdi. Ve bunun olmaması elbette gebe kadınların endişesini daha da artırıyor.”
EŞLERİNİN ÇALIŞMASI RİSK FAKTÖRÜ
Hamile kadınların eşlerinin çalışmasının büyük risk taşıdığını vurgulayan Yılmaz, şöyle devam ediyor: “Çalışan kişilerin eve gelince banyo yapmaları, kıyafetlerini yıkamaları, ayakkabılarını poşete koyarak içeri almaları önemli ama aileden birinin enfekte olması demek bütün fertlerin enfekte olması demek. Yine de morallerini yüksek tutmaları iyi beslenmeleri, C vitamini açısından bol beslenmeleri gerekir. Yapabilenler için spor yapmak, evi havalandırmak önemli. El hijyenine dikkat edilmeli. Ama en önemli şey, zorunlu yerlerin dışında bütün işletmelerin kapatılması. Yani izolasyon, izolasyon...”
İlgili haberler
GÜNÜN BİLGİSİ: Çizimlerle Koronavirüs ve korunma y...
Çin’den yayılan ve tüm dünyanın gündemine oturan koronavirüs nasıl bulaşır, koronavirüsten korunmanı...
Koronavirüs teşhisi konulan 7 aylık hamile Şeyma B...
Kocaeli’nin Başiskele ilçesinde ikamet eden resim öğretmeni Şeyma Batmaz’ın (25) Kovid-19 testi pozi...
Kocaeli'de 7 aylık hamile kadının Kovid-19 testi p...
Kocaeli’de resim öğretmenliği yapan Şeyma Batmaz’ın Koronavirüs testi pozitif çıktı. Batmaz, Derince...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.