NOT: Yazının içinde tetikleyici unsurlar olabilir.
Ülkenin birinde yaşayan çok sevimli güzel bir kız çocuğu varmış. Adını ülkesindeki saraylardan almış… Kalbi de güzelmiş, kimse kötü olsun istemezmiş. Herkes iyi olsun, mutlu olsun istermiş. Kız çocuğu yedi yaşına geldiğinde (aslında yaşını da hatırlamıyormuş ya, çünkü unutmak istediği şeyleri, ona acı veren şeyleri çok kolay unutan bir hafızası varmış) uzaklardan akraba olan bir adam gelmiş evlerine. Evde kimsecikler yokmuş kızdan ve o uzak akrabadan başka… Küçük kız onu tanıyor ya, gitmiş yanına. Adam küçük kızın her yerini öpmeye başlamış. En çok da annesinin “Kapa, ört, ayıp” dediği yerlerini... Sonra küçük kızın üzerindekileri çıkarmış... Çok korkmuş ağlamış küçük kız... Çok canı yanmış... Sonra o adam ağlamasın diye, şeker alması için para vermiş. Küçük kız da canının acısı geçince gitmiş şeker almış... Canı çok acıyormuş, ama şekerin tadı güzelmiş...
Küçük kız birazcık büyüyünce uzaktan tanıdığı adamın ona ne yaptığını anlamış, kendini çok sorgulamış, hırpalamış. Bir daha asla şeker yememiş... Sonra bütün bunları silmiş hafızasından... Unutmak istemiş sadece...
Büyüyormuş küçük kız; alkolik babası, ona inanmayan basiretsiz annesinden kurtulmak için gitmiş, beyaz atlı prens bulup evlenmiş. Prens iyiymiş hoşmuş ama o uzaktan tanıdığı adamın hissettirdiklerini hissettirmiş genç kadına… “Yapma” demiş, “ben şeker istemiyorum” demiş… Prens onu dinlememiş hiç. Sonra çocukları olmuş; bir kız ve bir oğlan, tıpkı masallardaki gibi değil mi? Prens ha bire artık büyüyen küçük kıza şeker vermek istemiş, artık büyük bir kadın olan küçük kız prense hiç söyleyememiş şekeri neden sevmediğini… Sonra vazgeçmiş prensten kadın… Tutunmak istemiş hayata, ama insanlar hep kötü kalpliymiş. Artık bitsin istiyormuş kadın çektiği acılar… Bitsin... Yeniden küçük bir kız olsun ve o şekeri gidip hiç almasın.
Ama kadının biraz daha dayanacak gücü kalmamış. Kızına sarılmış öpmüş koklamış onu, hayatında onu en çok seven oğluna sarılamamış, o hep içinde kalacakmış... Çoooook derin bir uykuya dalmış... Uykusunda bir bir anlatmış herkese uzaktan gelen adamın ona yaptıklarını. Anlatırken büyümüş büyümüş, kendi gözleriyle kendini görmüş. İçindeki küçük kız el sallamış ona, demiş ki “Küçük kız, etrafındaki herkes seni şuna inandırdı ‘Sen kadınsın, kadim kitaplarda da erkeği baştan çıkaran… Lilith dururken, sen kendini tek suçlu mu sanıyorsun? Bir tek sen mi varsın sanıyorum bunları yaşayan. Senin suçun yok, sen değilsin yaşadıklarının sorumlusu. İçindeki kor yıllardır yaktı içini, görmüyor musun? Küllerinden doğmak ne demek en iyi sen bilirsin, önce kendini sevmelisin.”
Bir daha da o küçük kızın ellerini hiç bırakmamış kadın, eğilmiş kendi yanağından kendini öpmüş... Sonra da bu masalı yazmış.
İlgili haberler
Her yara iyileşir, yeter ki birbirimize sarılalım
Bu bir ‘şifalanma’ mektubu, hem mektubu Ekmek ve Gül ile paylaşan Hatice için hem de benzer hikayele...
Tesettürlü kadınlar tacize uğramaz mı?
Annemin verdiği tepki beni çok şaşırttı; ‘Kızım niye bağırmadın, kızım niye tokat atmadın, niye tepk...
‘Direnmekten vazgeçmeyin’
Ceren Özdemir’in ölümünün ardından bir şarkı yazan 16 yaşındaki Arjinnes her sokağa çıktığında ölüm...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.