Uğur Tekstil işçisi kadınlar: Biz haklıyız, onlar değil!
Sendikalaştıkları için işten atılan Uğur Tekstil işçisi iki kadın yazdıkları mektuplarla seslendi: Haksızlığa uğrayan biziz, yasaları çiğneyen patron. Karşımızda bu kadar jandarma, polis neden var!
HAKSIZLIĞA UĞRAYAN BENİM, YASALARI ÇİĞNEYEN PATRON AMA JANDARMA BENİM KARŞIMDA!

Merhaba ben Uğur Tekstil’de sendika üyesi işçilerden biriyim. Sendikalaşma süreci sonrası ne olduğunu ve neler hissettiğimi anlatmak istedim. Sendikamız yetkiyi almıştı ve biz patrondan geri adım atmasını beklerken 3 Ekim pazar günü çalışanların hepsine işten çıkarılma mesajı geldi. Benim babam inşaat ustası birkaç hafta önce iş kazası geçirmiş, parmakları ezilmiş ve bir tanesi de kesilmişti. Ben o işten çıkarılma mesajını görünce aklıma direkt babam geldi. Babam çalışamadığı için evde sadece ben çalışıyordum. Mesajı okuduktan sonra nasıl geçimimizi sağlayacağımızı düşündüm. Daha hayallerim vardı benim, para kazanıp güzel şeyler başaracaktım. Çok üzülmüş, şoka girmiştim. Sonra birden “Boyun eğmeyeceğim, böyle çıkarılmayı hak etmedik” dedim ve arkadaşlarımla birlik olup diğer günün sabahı hepimiz kalkıp iş yerine gitmek ve hakkımızı aramak için yola koyulduk. Fabrikanın önünde sanki savaş çıkacakmış gibi jandarmaları, polisleri gördük. Ben orada sadece kendi hakkımı aramaya gelmiştim, savaşmaya, kavga etmeye ya da fabrikayı taşlamaya gelmedim. Karşımda bu kadar jandarma polis neden vardı! Haksızlığa uğrayan benim, yasaları çiğneyen patrondu. Jandarmanın benim yanımda durması gerekirken bana engel olmak için karşımda duruyordu. “Bu haksızlık neden” diye düşünürken Vali’nin patronun arkadaşı olduğu söylendi. Evet, ben orada kendimle gurur duydum. Onca jandarma ve polis var karşımda ve hiç korkmadım, çünkü haklıydım ben. Anayasal hak olan sendikaya üye olmuştum sadece, insan öldürmedik ya. Arkadaşlarımla yan yana durunca çok güçlüydük. Jandarmaların elinde silahlar vardı, bizim elimizde haklı ve gururlu duruşumuz vardı. Haftanın 5 günü gelip çalıştığım iş yerinin yanından bile geçemiyorduk. Ekmeğimiz, emeğimiz için direndik direnmeye devam ettik, vazgeçmeyecektik. İş yerimiz açılsın ve biz sendikalı bir şekilde çalışalım istiyorduk. Orada kim karşı gelirse gelsin biz biliyorduk ki iş yerimiz açılacak ve biz tekrar orada çalışacağız. Umutluyduk çünkü tek umudumuz buydu. Umudu olmayan arkadaşlarımız vardı. Benden daha kötü durumda olan işçi arkadaşlarım vardı; birbirimize baktıkça birbirimizden güç aldık. Güçlendikçe direndik; patrona, Vali’ye, jandarmalara sesimizi duyurduk. Birçok kurum, sendika, emek örgütü, siyasi partiler de sesimize ses oldu. Bizim arkamızda durdu. Onlar arkamızda durdukça sesimize ses oldukça hepimiz gururlandık. Çünkü biliyorduk ki birçok yerde bizim gibi haksız bir şekilde emeğinin karşılığını almadan çalışan binlerce işçi vardı. Onlara umut olmak istedik. Hem iş yerimiz açılsın hem de onlara cesaret verelim dedik. Xiaomi’deki kadın arkadaşlarımızın Ekmek ve Gül’de çıkan yazılarını da birlikte okuduk, yaşadıklarımız benzer, onları ve mücadelelerini yürekten selamlıyoruz.

Uğur Tekstil işçisi ve sendika temsilcisi Feride / Urfa


Fotoğraflar: Evrensel

TACİZDEN, YARIŞTIRILMAKTAN BIKTIK!
Merhaba son birkaç haftadır gündeme gelen Uğur Tekstil işçisiyim ben de, yani işçisiydim. Fabrikada çalışmaya 2,5 yıl önce başladım. Fabrikaya ilk girdiğimde hiçbir tecrübem yoktu, olmadığı için canla başla çalışıyordum. Beni beğensinler, işten çıkarmasınlar diye ustalar ne derse itiraz etmeden hepsini yapıyordum. İlk başlarda her şey çok güzeldi ta ki yönetim haksızlık yapmaya başlayana kadar. Ben makineciyim, bana bir iş verilmişti çok zorlanıyordum, yetmezmiş gibi müdür başımda dikilip duruyordu, bağırıp çağırıyordu. Ustama yapamadığımı söyleyince “Yapmak zorundasın” diye o da bana bağırıyordu. Böyle bir baskı altında kalınca daha çok yapamıyordum ve o an elimdeki işi yapmaya çalışarak ağlamıştım, kendimi çok kötü hissetmiştim. Göz yaşlarımı tutamıyordum. Kendimi çok beceriksiz biri gibi görmüştüm. Yönetim bizi sürekli yarıştırıyor, arkadaşlarımızla hep kıyaslıyordu. “O senden daha fazla yapıyor, sen az yapıyorsun, sen aldığın parayı hak etmiyorsun” diye. İtiraz edince de hemen tutanaklar, “İşten çıkarırım” diye tehditlerle karşılaşıyorduk. Hatta birçok arkadaşımızı işten bile çıkardılar, sonra bir gün sendika lafını duydum. Yakın arkadaşım “Gel sen de sendikalı ol” dedi ben sendikayı bilmem. Rahmetli Kemal Sunal’ın filminde duymuştum sendikayı, başka da bilmem, nedir, ne işe yarar… Hakkında hiç bilgim yoktu. Araştırdım, soruşturdum ve sendikalı olmanın kötü bir şey olmadığını, patrona ihanet edilmediğini, her işçinin sendikalı olması gerektiğini öğrendim ve sendikalı oldum. Olmakla da yetinmeyip sendikanın temsilcisi oldum :) Sendika fabrikada yetki aldığında yönetim deliye döndü, yapılan baskılar daha da arttı, tutanaklar, işten çıkarma tehditleri, “Fabrikayı kapatırız da sendikayı kabul etmeyiz”, “Dava açarız” lafları… Bizi sendikadan vazgeçirmek için her yola başvurdular. Bazı arkadaşlarımızın ailelerini aradılar, akraba ve aile baskısını devreye sokmaya çalıştılar ama biz bütün baskılara rağmen dimdik durduk ve sendikadan vazgeçmeyeceğimizi haklarımızı alana kadar direneceğimizi söyledik. Bizi bir mesajla işten çıkardılar, hatta bazı arkadaşlarımıza mesaj atma tenezzülünde bile bulunmadılar. Daha sonra e-Devlet'e girip çıkışının verildiğini öğrenen arkadaşlarımız bile oldu. Bir mesajla işten çıkarıldık, hayatımızın şokunu yaşadık, ne yaptık ki biz işten çıkarıldık, sendikaya üye olmak suç mu, haklarımızı aramak mı suçtu? Biz bir olduk, birlik olduk, sendikamızla birlikte sesimizi duyurduk. Ekmek ve Gül gibi, 108 kurumdan destek aldık sesimize ses olduğunu için minnettarız... 

Uğur Tekstil işçisi Zehra / Urfa
GÜZELDİK BİZ, GÜZELDİK YAN YANA!
Gerçek hakkımızı almak için yaptığımız sendika başvurusunda aslında tüm adalet sistemini karşımıza almıştık. “Adalet var mıydı” derseniz… Adaletin aslı bizdik orada! Ama sorun şuydu ki kimsenin kimseden haberi yok gibiydi ya da yokmuş gibiydi. Çünkü neyin ne olduğunu bilip susan da vardı, çıkıp aslanlar gibi hakkını savunan da. Aslında istediğimiz çok büyük bir şey değildi. Sadece hakkımız olanı istiyorduk ve mücadelemiz bunun üzerine başladı. İyi kötü demeden, el ele verip hakkımızı savunmaya karar verdik. Çünkü artık birilerinin birilerine “Dur” demesi gerekiyordu. 3 Ekim tarihinde her şey gelen ani bir mesajla başladı. Çalıştığımız işyeri Uğur Tekstil’in bize attığı “işten çıkış” mesajı idi. Ne olduğunu anlayamadık bile. Meğerse hepimiz gözden çıkaralı çok olmuş. Ama bunu kazanmalarına izin veremezdik. Daha hayallerim vardı benim. Ve tabii ki evde bizim maaşlarımızla geçinen ailelerimiz vardı. Bunun üzerine hakkımızı savunmak için direnmeye başladık. Büyük küçük, yaşlı genç demeden el ele verdik, yan yana olduk! Ve nihayetinde tekrar bir arada olmaya çalıştık. Tabii ki önümüze bir sürü engel çıkardılar ama bilmiyorlardı ki biz o engelleri aşalı çok olmuştu. Umuda bağlı olan insanların umudunu kesmek bu kadar kolay olabilir miydi? Tabii ki hayır! Günlerce direncimizi sürdürmeye devam ettik. Ve sonunda direncimizi boşa gitmeyeceğine dair umudumuz çoğaldı. Bundan sonrasında bir başarıya ulaşmak gerekiyordu, az kalmıştı. Mücadelemiz sonuç veriyordu. Sendikamız yönetim tarafından muhatap alındı. Şimdi ise tek bir karelik fotoğraf için son noktayı bekliyoruz. Virgüllere inat son noktayı biz koyacağız.

Uğur Tekstil işçisi Fatma / Urfa


İlgili haberler
Uğur Tekstil işçisi kadınlar: Vazgeçmek yok!

Tacize, hakaretlere, emeklerinin sömürülmesine karşı sendikalaştıklarını söyleyen ve işten atılan Uğ...

Xiaomi direnişinden ne öğrendim?

Sendikalaşma hakkı ve işten çıkarılan arkadaşları için günlerce Salcomp Xiomi’de fabrika önünde dire...

Salcomp Xiaomi İşçisi Aysel: Bu mücadele bana özgü...

‘En önemlisi de ne biliyor musun? Ben hayatımda ilk kez hakkımı aramak için bir şey yaptım. Bahçeye...