Bizler Özak Tekstil işçileriyiz. Yaşama tutunmak için çalışmak zorunda olduğumuz ancak haklarımızın gasbedildiği, tacize, hakarete ve mobbinge maruz kaldığımız bir yerde; bir tekstil fabrikasında filizlendi mücadelemiz. Haklarımızı korumasını beklediğimiz sendikanın patronla işbirliği yaptığı, itirazlarımızı susturmaya çalıştığı bir fabrika…
Her gün hakarete uğradığımız, sesini çıkaranın ekmeğinden olma tehdidiyle boyun eğdirilmeye çalışıldığı bir fabrika... Nefesini ensemizde keskin bir bıçak gibi hissettiğimiz patron-sarı sendikacılar ortaklığından kurtulmak için aradığımız çare apaçıktı: İşçinin sendikasında, işçinin haklarının savunucusu bir sendikada örgütlenmemiz gerekiyordu. Ve örgütlendik de.
Sendika değişikliği yapıp BİRTEK-SEN’e geçmemiz sebebiyle içerde yoğun baskıya, tehdide, mobinge maruz kaldık. Kadın olmayı kul olmaya, köle olmaya, susmaya, boyun eğmeye denkleştirenler, korkutarak bastırıp, eşitsizlikten kâr edenler, biz kadın işçilere yönelik baskıyı da kat be kat arttırdı; öyle ki ailesi öğrenecek olsa kadın cinayetlerine varabilecek boyutta sonuçlar doğurabilecek olan “özel hayata dair bilgilerin ailelerle paylaşılması” ile tehdit edildi kadınlar.
27 Kasım’da patron sendikasına dönmeyi reddeden bir arkadaşımız bu nedenle işten atıldığında bu haksızlığın karşısında durmak ve patronların hakkını arayan işçileri tek tek tasfiye etmesini engellemek için iş bıraktık. Devletin tüm aygıtları ile işçilerin karşısında, patronun yanında olduğu 80 günlük haklı
bir mücadeleye giriştik.
Mücadele bizim için bir okul oldu. Bizler bu süreçte birlik olmanın ve dayanışmanın gücünü öğrendik. Kadınlar olarak işçi kimliğimizin yanında kadın kimliğimizden dolayı da ayrımcılığa maruz kaldığımızın farkında vardık. Direniş boyunca kolluktan valiliğe, müftülükten patronlar ordusuna; karşılaştığımız tüm zorluklar bizi daha da güçlendirdi. Kadın ve işçi olarak ne kadar güçlü olduğumuzun farkına vardık.
Mücadelemiz, sadece Özak Tekstil'deki işçilerin değil, tüm işçilerin sesi oldu. Bu süreçte, haklarımız için birlikte hareket etmenin, sesimizi daha yüksek çıkarmak için bir araya gelmenin ne kadar önemli olduğunu anladık. Ülkenin ve dünyanın dört bir yanından özellikle kadınlar "Bize umut oldunuz" dediler bize. Bu sözlerin her biri de bize umut oldu, bizi güçlendirdi.
8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü'nde, bizler, Özak Tekstil'deki kadın işçiler olarak, tüm kadınlara sesleniyoruz: Birlik olalım, gücümüzün farkına varalım ve haklarımızı savunalım. Bizim hikayemiz, tıpkı 8 Mart’ı yaratan tekstil işçisi kadınların hikayesi gibi, mücadele etmenin ve birlik olmanın ne kadar önemli olduğunu göstermektedir.
Fabrikalarda, sokaklarda, mecliste ve belediyelerde, var olduğumuz her yerde kadınlar olarak, haklarımızı savunmak ve adaleti, eşitliği sağlamak, insanlığımızı geri kazanmak için bir araya gelmeliyiz. Bu mücadelede yalnız olmadığımızı unutmayalım. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün tüm coşkusuyla bir kez daha haykırıyoruz:
VARDIK, VARIZ, VAR OLACAĞIZ! KURTULUŞA KADAR SÜRECEK SAVAŞIMIZ!
Fotoğraf: Evrensel
İlgili haberler
Tarihin tozlu sayfalarında değil işçi kadınların m...
8 Mart geldi çattı. Tüm takvimlerden, yer kürenin her bir parçasından biriktirdiği eşitlik türküsünü...
Özak işçisi kadınlar yaşamlarını ve direniş süreci...
Direnişlerini İstanbul'a taşıyan Özak Tekstil işçisi kadınları ziyaret ettik. Kadınlar, direniş süre...
Özak Tekstil işçisi yazdı: ‘Kadınlar olarak imkans...
Her gün yüzlerce işçinin zorla gece 3’e kadar çalışması, sosyal hayatının yok oluşu, ailesinin yüzün...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.