'Kestane kebap acele cevap'
Yağmur Su, annesinin küçük bir kız çocuğu iken 'namus bekçiliğine' nasıl maruz kaldığını esprili bir dille, annesinin ağzından anlatıyor.

Eskilerin deyimiyle ortaokul 7. Sınıftayım. Eril yaşamın erkekliğin nirvanaya ulaştığı bir ailenin kız çocuğu olmanın, akla gelebilecek her türlü olumsuzluğunu yaşadığımız dönemler. 7 kardeşiz, 5 kızdan ortanca olanım.

Kendi hayatlarımızın, bedenimizin, giyim kuşamımızın, arkadaşlarımızın kararlarını erkeklerin belirlediği karanlık hatıralardan bir tanesi…

Kırık yılın başında herhangi bir resmi iş için (muhtemelen okul kayıtları içindir bizi düşündüklerinden değil) çektirilen vesikalık fotoğraf değişimi olurdu kendi aramızda. Annem ‘’Aman, sakın ha arkadaşlarınıza vermeyesiniz, sizi kötü yola sürüklerler’’ derdi her seferinde.

Bir fotoğrafla!!!

Çok güzel güneşli bir günde, sabahçı- öğlenci olduğumuz dönemlerdeyiz. Okula gitmeye hazırlanırken annem çantamı uzattı. Tam o sırada çantamın içinden bana ait olmayan bir not düştü ki eyvah ne düşsün. İçeriğini tam hatırlayamıyorum ama kağıttan el emeği yapılmış bir zarf ve üzerinde şöyle yazıyor "Kestane Kebap, Acele Cevap".

Elbette ki üzerinde isim yok. Eyvah namusumuza laf gelecek, oldukça elem verici bir olay. Ben o namus baskısıyla, 11-12 yaşında bir çocukken, yarım saatlik korkunun içinde yırtık pırtık önlüğümde ecel terleri döküyor, boğuşuyorum. Önce sağlam bir fırça yedim. Muhtemelen kuyruk salladığım düşünüldü, 11 yaşındayım.

Sonra annem dahiyane bir çözüm buldu. Gittiğim okulun müdür yardımcısı, kapı komşumuz Kamil abi olaya el koydu. Bravo Kamil, bravo anne! Olay yeri inceleme göreve hazır, vaka çözülüyor, gizem bozulacak.

Okula gittik.

Babam şehir dışında çalıştığı için çok şanslıydım galiba o gün.

Derse girdik.

Namusumu kurtarma çalışmaları Kamil abi tarafından üstlenildi. Sınıfa nöbetçi girdi. "Müdür yardımcısı bütün erkek çocuklarının defterini istiyor." dedi.

"Kestane kebap acele cevap" yazısı, kriminolojik araştırmaya doğru gidiyordu.

Ben... Ben korkuyordum. Bir yandan da notu yazan, yazık, küçük ergen arkadaşı düşünemiyordum bile. Masumca, sonu düşünülmeden yazılmış not bütün sınıfa bomba gibi düştü.

Yan masamda oturan erkek bir arkadaşımın suratının kıpkırmızı olduğunu hatırlıyorum.

Neyse kestane kebap acele cevap geldi. Kamil abi olayı çözdü, helal be sana! Anneme rapor verildi.

11-12 yaşındaki erkek çocuk ise toplum normlarını zedeleyerek duygularını yazdığı genç kız yüzünden, tabi ki de tokatlar yiyerek cezasını aldı.

Annem, namuslarını korumakla yükümlü olduğu kızlarını koruma iç güdüsüyle rahatladı. Kamil abi üstüne düşen (?) abi, komşu, müdür vazifesini yerine getirmenin mutluluğunu ve erkeklik gururunu yaşarken, ben üstümdeki ağır baskı ve sıkıntılarla hayattaki adımları nereye atacağını bilmeden büyüyüp gittim işte.

Demem o ki, Kamil abi tokat attığı için değil, keşke ben o notu yazan arkadaşıma bir tane gülümseseydim de yanakları o yüzden kızarsaydı.

Fotoğraf: prostooleh/ Freepik

İlgili haberler
Ağlak değilim, kompleksliyim

Ben dört yıl önce eşimden ayrılsam da anneanneme bunu bir buçuk yıl önce söyleyebildim. Ne dedi bili...

Envanter kaydı

‘Kaç aşk, kaç savaş, … kaç hüsran, kaç umut? Envanter kaydı tutmuyorum… Ömrüm bir şiire teğelli. Onu...

UYUMSUZ

Sınıfta herkes susarken herkesin sormaya can attığı soruları sorup gelen azarı göğsüyle karşılayan u...