Dicle Üniversitesi konumu dolayısıyla bölgedeki gençlerin ilk tercihlerinden biri. Ancak öğrenciler pek çok sorunla karşı karşıya. Şehirde sadece iki kız yurdunun bulunması barınmayı oldukça zorlaştırıyor. Kampüste bu sene ulaşımı kolaylaştırmak yerine daha da zorlaştıran bir sisteme geçiş yapıldı. Ulaşım zaten başlı başına çok önemli bir sorun. Geçen sene bir arkadaşımızın yurda giderken tacize uğradığını düşünürsek bu konuda çözüm getirmelerini bekliyorduk. Okulun geçen sene kampüsteki taciz olaylarına karşı aldığı tek önlem ise güvenlik görevlileri. Güvenlik görevlisinin de alabileceği maksimum önlem kampüsten atmak. Ama tacizciler tabii ki daha sonra kampüse tekrar gelebiliyorlar.
Sınav dönemlerinde akşama kadar kütüphanede kalmak bir kadın için, özellikle Süleyman bin Halid yurdunda kalan kadınlar için güvenli değil. O saatlerde otobüs artık kalmamış oluyor ve yurda giden dolmuş sayısı da çok az. Yurda giriş saati kısıtlaması kız yurtlarında daha katı bir şekilde uygulanırken erkek yurdunda daha esnek. Yani bir kadının sınav döneminde merkezi kütüphanede kalırken aldığı riskler, hem ulaşım sıkıntısı hem de yurtta tutanak verilmesi olurken erkek bir öğrencinin ise tek sıkıntısı sınavı oluyor.
Cezasızlığın şiddetin önünü açması kadın yurtlarının çevresini ve kampüs içini güvensiz hale getiriyor. Yurtların çevresinde dolanıp kadınları sürekli taciz edenler, yurdun önünde tüm akşam arabasını park edip kadınları izleyenler… Burada istisnalardan bahsetmiyorum, onlarca arabanın bunu yapmasından bahsediyorum.
Kampüsün içinde kalan arkadaşlarımın en büyük şikayeti sabah ve akşam saatlerinde yabancı insanların onları taciz etmesi. Bunun için güvenliğe ya da kampüsteki polise başvurduğumuzda güvenlik eğer ki yakalayabilirse uyarıda bulunuyor. Fakat en geç bir saat sonra tekrar aynı şeyleri yapıyorlar. Çünkü kampüse herkes rahatlıkla girebiliyor. Polislerin bu konuya dönük bir korumasına hiç rastlamadım, onların kampüsteki amacını da kimse doğru düzgün anlamadı. Eğer ki amaçları öğrencileri korumaksa bunda başarılı olduklarını düşünmüyorum.
Rojin’in kaybolmasından sonra ailelerimiz daha endişeli ve bunda haklılar. Rojin’in başına gelen olayın benzerinin buradaki yurtta kalan bizlerin de başına gelmemesi için hiçbir neden yok. Öncelikle yurtların çevresinin korunması için bazı değişiklikler yapılabilir, örneğin taciz suçuna karışanlar cezalandırılabilir.
Biz kadınlar için en önemli olan haklarımızı bilip mücadele etmemiz gerektiği. Bu mücadelenin yeri değişebilir. Yeri gelir aile içinde olur, yeri gelir iktidara karşı olur. Değişmeyecek olan mücadelenin kazandıracağı gerçeği.
Fotoğraf: DHA
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.