Dünyadaki kapitalist düzenin çok daha yıkıcı olduğu ülkelerde baskıdan, zorbalıktan, kötü çalışma koşullarından kurtulmak ve en önemlisi daha çok para kazanmak için ülkemize gelen Türkmen, Özbek ve Kırgız kadınlar...
Çalıştıkları alanlar genel olarak günlük temizlik işleri; ülkesinde doktorluk yapmak yerine Türkiye’de hasta bakıyor ya da memleketinde öğretmen olanlar burada çocuk bakımı işlerinde çalışıyor. Göç ettikleri ülkemizde güvencesiz ve ucuz iş gücü olarak sömürülüyorlar.
Bu durum akla hemen “Türkiye bir avukat kaybetti, Amerika bir motor kurye kazandı” tweetlerini getiriyor.
SİGORTA İSTEMİYOR ÇÜNKÜ...
Ben göçmenlerin iş bulmasına aracılık eden bir kurumda çalışıyorum. İlk başlarda sigorta istemeleri gerektiğini hatırlatıyordum. Baktım hiçbiri beni dinlemiyor, hatta geçen biri “ben istemiyorum” dedi, sebebini sordum. 7 yıldır burada çalışmasına rağmen son işten çıkarılmasıyla çalışma izni de oturma izni de feshedilmiş. Sonra aldığı oturma izni 3 aylık çıkmış ve ülkesine girip çıkış yapması gerektiği için bunun fazladan masraf olduğunu söylüyor. Bu angarya masrafı kimse göze alamıyor. İşverenler için de sigorta vergi masraflarından kaçınarak daha düşük ücrete işçi çalıştırmak çok daha cazip. Bunun tercih sebebi olması da bunda mutlaka etkili oluyor. Tabi bu durum kayıtsız çalışmayı ve güvencesizliği beraberinde getiriyor. Bu şekilde çalışan kadınların maaşsız işten çıkarılma, eksik maaşla çalıştırılma vb. hikayeleri sık karşımıza çıkıyor.
Türkiye’deki hayat pahalılığından kaynaklı göçmen kadınlar gündüzlü işler yerine yatılı ev işlerini daha çok tercih ediyor. Çünkü ulaşımın pahalı olmasından dert yanan göçmen kadınlar ülkelerinde geride bıraktıkları ailelerine biraz daha iyi şartlarda imkan sunabilmek için burada çalışıyorlar. Fakat Türkiye’deki hayat pahalılığı ulaşımla da sınırlı değil. Kiraların, elektrik, su, doğalgaz faturaların altından kalkıp bir de temel ihtiyaçlarını karşılayıp birikim yapmak artık mümkün olmadığı için yatılı işler daha cazip.
GÜVENCESİZ, HAKSIZ, MECBUR
Çoğu zaman bir iş tanımı mevcut değil ya da mevcut iş tanımı günler geçtikçe sıklıkla esnetiliyor. Bu durumda yatılı olarak kaldıkları için evde 7 gün 24 saat işverenin tüm isteklerini, verilen işleri yapmak zorundalar. Uyku dışında herhangi bir dinlenme zamanları bulunmadan çalışıyorlar.
Yapılan iş sözleşmeleri de işvereni koruyor. Çalışandan memnun kalınmaması durumunda hemen işten çıkarabilir. Bu memnuniyetsizliğin kaynağı işveren ne derse odur. Çoğu zaman işçinin hukuki hakları tanınmıyor, hatta sözlü iletişimlerde bile işçinin söylemleri ciddiye alınmadığı için patron her zaman haklı çıkıyor. Bunların yanında işveren çalışanı beğenirse şartlarını iyileştirmiyor, pasaportuna el koyuyor. Çalışanın en ufak bir serbestliği kalmıyor. Kendisini çalıştıran kişilerin bütün taleplerini karşılamak durumunda kalıyorlar. “Kaçmasın diye aldım pasaportu ne olacak” diyen patronlar çalışan kadınların neyden kaçtığını çok iyi biliyorlar aslında.
Karşılaştığım bir örnekte işverenin “Çalışanımdan çok memnun kaldığım için pasaportuna bile el koymadım” söylemi bunun ne kadar da normalleştiğini anlamamı sağladı. Yani yasal olmamasının işveren için bir yaptırımı olmadığı sürece pek bir önemi de kalmıyor.
TACİZ TEHLİKESİ BÜYÜK
Göçmen kadınların görünüşleri de işveren için tercih sebebi haline gelmiş durumda. Çok yemek yiyor mu, evdeki adamı “ayartır mı”, “hizmet ederken düzgün görünmesi lazım misafirlerimize ayıp olmasın.”
Aranan elemanda yaş, tecrübe konularından sonra böyle sorular sıklıkla soruluyor. Tabi işverenler için göçmen kadınlar ucuz köle ama çalışan kadınların yaşadıkları ve anlattıkları meselenin boyutlarını gözler önüne seriyor. Göçmen bir kadının çalıştığı yerde bir gün aç kaldığında “Evde ekmek bile yok” diye beni aradığına tanıklık ettim. Çocuk bakımı isteyen bir aile “Çocuğumun sağlıklı beslenmesini istiyorum hatta gelecek çalışan da çocuğum için yaptığı yemekten yiyebilir benim için sorun olmaz” söylemi ile “ne kadar iyi bir işveren” olduklarını gösterdiler! Maalesef ki bunlar şahit olduklarımızdan sadece birkaç örnek. İnsanlık dışı çalışma koşulları ve artık modern köleliğin dahi ötesinde, temel ihtiyaçların bile sorun teşkil ettiği bir duruma göçmen kadınlar mahkum bırakılıyorlar. Bir işverenin ısrarla genç Ukraynalı temizlik elemanı ihtiyacının olması şaşırtıcı değil mesela. Yatılı olması ve hatta hafta sonu da kalması konusunda da ısrarcı davranabiliyor. Bununla beraber bir göçmen kadın “Arkadaşım böyle çok yüksek ücretli bir eve gitti. Tecavüze uğradı ama kimseye söyleyemedi. Zaten devlet inanmaz biliyoruz ama oğlum katil olmasın bari dedi. Sustu, şimdi kadınsız evlere gitmiyor” diye anlattı.
GÖÇMEN KADINLAR KENDİLERİNİ NASIL KORUYACAK?
Kadının iş yaşamında hem ekonomik anlamda ucuz işgücünün sömürülmesi ve işverenin tacizi, tecavüzü, yoğun sömürüsü, hakareti, şiddeti söz konusu olabiliyor. Peki bu kadınlar kendilerini nasıl koruyacak?
Şiddet önleme ve izleme merkezleri (ŞÖNİM) gibi Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından düzenlenen, yerli kadınların başvurabileceği mekanizmalardan yaralanabilir. Polise şikayette bulunabilirler ancak burada kolluk güçlerinin de eşit olmayan uygulamaları söz konusu olabiliyor. Göçmen kadınlar kolluk güçleri tarafından da bir kez daha ayrımcılığa ve eşitsizliğe maruz bırakılabiliyor. Göçmen kadınlardan bağımsız olarak Türkiye’de kadına şiddet ve kadın cinayetleri konusunda caydırıcı cezai yaptırımlar zaten yok.
Bu nedenle Türkiye sınırlarında yaşayan her kadının İstanbul Sözleşmesi’ne; eşit yasalara ihtiyacı var. Yaşananlar uzakta değil yanı başımızda. Bu baskı ve zulüm hepimizi etkiliyor. Göçmen kadınlar kız kardeşimizdir diyoruz ya onun için bütün alanlarda onların taleplerini söyleyeceğiz. Yan yana duracağız.
Fotoğraf: Freepik
İlgili haberler
15 yaşında mülteci bir işçi: Emine
Çocuk o daha. Çağlayan’da taş dizimi yaptığı atölyede onun kadar uzun saatler çalışmaya büyük bir in...
5 soruda mülteciler, kadınlar ve çözümler
Çeşitli sorunların kaynağını görünmez kılacak bu söylemlerle mülteciler, yoksulluğun, şiddetin, sosy...
GÜNÜN KİTABI: Yakından Geçen Mülteci Öyküler
Kadın yazarlar ‘Yakından Geçen Mülteci Öyküler’ kitabında ‘mülteci olma’yı kaleme aldı. 20 öyküde ye...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.