Eskişehir Organize Sanayide metal iş kolunda çalışan işçi kadınlarla Kovid-19 gölgesinde çalışmanın zorluklarını ve bu salgının arka planında yer alan sorunları konuştuk. Kadınlar mutfak masraflarını, hastalanma korkusunu, çocuklarının eğitimini ve geçim dertlerini anlattılar.
Yaklaşık 9 yıldır hem çalışıp hem evinde mesaisi devam eden 2 çocuk annesi bir arkadaşımız salgın sürecinden bu yana artık hiçbir şeye yetişemediğini anlatıyor: “Eşim de ben de aynı fabrikada çalışıyoruz ve salgın başladığından beri asla ara vermedik çalışmaya. Çocukların bütün gün evde olması ve evde yaşlı anneme bakıyor olmamız bizi hayli yordu. Aslında bizi değil, beni yordu. İş yerinde personel sayısını düşürdükleri için haliyle bizim işimiz arttı. İş çıkışı eve gelip ertesi günün hem akşam yemeğini hem öğle yemeğini yapmak da yine bana düşüyor tabii. Eşim yorgun oluyor ama aynı iş kolunda ben de çalışıyor olmama rağmen ben yorulmuyormuşum gibi davranıyor. Bu salgın üstümdeki iş yükünü maalesef ikiye katladı. Soyunma odalarının kapalı olması o kıyafetlerle eve gelmeme sebep oluyor, çocuklarım için korkuyorum. Ama elden bir şey gelmiyor çalışmak zorundayız.”
‘HASTALANMAKTAN BETER OLDUK’
Henüz 2 yıldır çalışan başka bir kadın işçi ise mutfak masraflarının ikiye katladığından yakınıyor: “Salgından ötürü kısa çalışmaya tabi tutuldum. Yaklaşık 3 haftadır evdeyim. Avansımı alamadım. Devlet ödediğinde bize ödeme yapılacağını söylediler. Biz 4 kişiyiz, herkes her öğün evde yemek yediği için mutfak masrafım 2 katına çıktı ve artık yetişemez olduk. Evdeki 3 kişi çalıştığı halde market alışverişi ve giderler bizi zorlamaya başladı. Bütün giderlerimiz her ay sabit olduğu için 2 hafta geç yatırdıkları para maalesef bizi fena halde zorladı. Ev kirası, krediler, faturalar üst üste gelmiş oldu. Virüs en çok bizi vurdu diyebilirim. Hastalanmadık ama daha beter olduk.”
3 çocuk annesi bir kadın işçi ise; “Her gün artan vaka sayıları maalesef beni çok korkutuyor. Bir anne olarak çocuklarımı koruyamıyorum ve her gün bu duyguyla işe gidip gelirken ‘Acaba çocuklarıma mikrop götürüyor muyum?’ diye düşünerek gitgide paranoyak olmaya başladım. Bekar bir anne olarak çocuklarım için çalışıp savaştığım günlere artık yenileri eklendi. İşe gitmeye korkar oldum, ama buna rağmen işten eve gelince yüzümü yıkamaya bile halim kalmıyor” diye anlatıyor yaşadığı süreci.
‘BİZİM CANIMIZIN KIYMETİ YOK MU?’
Son olarak genç bir kadın işçi ile konuşuyoruz. Böylesi olağanüstü bir süreçte daha fazla çalıştırılmaya tepkili: “Sanki işçilerin canı yokmuş gibi davranılmasını anlayamıyorum. Ben bir beyaz eşya firmasında çalışıyorum. İşçi servislerinde, yemekhanelerde ve soyunma odalarında önlem almış olsalar da sanırım işlerine gelmiyor ama biz yan yana çalışıyoruz, montaj yaparken aramıza mesafe koyamıyoruz. Sürekli duyduğumuz ‘Hadi hadi’ sesleri de cabası. Dünya bu haldeyken beyaz eşya üretmek için mesaili çalışmaya tabi tutuluyoruz, yasak günlerinin açığını kapatmak için. Yemeklerimizi bile ayakta yemek zorunda kalıyoruz. Tüm bunlar olurken ben şunu sormak istiyorum: Canımın hiç kıymeti yok mu? Ben neden kendi karantinamı alamıyorum. Ben neden mesaili çalışa çalışa günlük sayımı iki katına çıkartmak zorunda kalıyorum?”
İlgili haberler
‘Aldığımız tek şey devletin IBAN numarası oldu’
Tam da bu dönemde, ödediğimiz vergilerin karşılığını almamız gerekirken, aldığımız tek şey devletin...
‘Dünyanın çilesini çekiyoruz ama aldığımız fazlada...
Yurtiçi kargo işçisi bir kadın: “Bu kadar çalışmamıza rağmen patron evinde oturuyor, biz saatlerce b...
Korona günlerinde: ‘Olay Şöyle oldu’
Sosyal mesafeler, evde kalmalar bu ay tazecik basılan bir kitabı yazmama engel olamadı. Bu ayki kita...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.