Biber gazı yanımda, yaşam hakkım eksik
"Yıllardır kadınlara savunma dersleri veriliyor: 'Şöyle tut, böyle kaç, şöyle kurtul.' Peki ya üç kişi saldırırsa? Hepimizin bir anda Jackie Chan’a dönüşmesi mi bekleniyor?"

Hafta içi bir gündü. Çocuğumun okulundaki veli toplantısından çıkıp birkaç ihtiyacımı almak için AVM’ye uğramaya karar verdim. Evden çıkarken hava durumundan çok güvenlik ihtiyacımı düşündüm. Çantama biber gazımı atmayı yine ihmal etmedim; ne yazık ki bu ülkede kadınların “ihtiyaten” böyle önlemlerle yaşaması gerekiyor.

Evimden AVM’ye yürümek gündüz 20 dakika. Gündüz sorun yok ama gece artık aynı güvenle yürüyemiyorum. Aklımda hep aynı soru: Aydınlık yerler daha güven vericiyse neden sokak lambaları yetersiz? Kış aylarında tenha ara sokaklarda işe gidip gelmek kadınlar için bir cesaret sınavı hâline geliyor.

Tam da burada bir parantez açmak istiyorum:

“Güvenlik” diyerek sokak köpeklerini toplatıp yok eden sistem, aynı kararlılığı kadınları öldüren erkeklere göstermiyor. Hayvanları koruyamayan, kadınları da koruyamıyor. Cezasızlıkla ödüllendirilen bir şiddet düzeni içinde yaşıyoruz; bu gerçek, hepimizi güvensizliğe mahkum ediyor.

Parantezi kapatıyorum ama mesele kapanmıyor.

‘Başınıza bir şey gelirse biz geliriz’

Düşüne düşüne vardım AVM’ye. Döner kapıdan içeri girdim fakat bu kez AVM’ye değil, biber gazım yüzünden bir tartışmaya girmiş oldum. Güvenlik görevlisi çantamda “şişe” olduğunu söyledi. Kolonyayı gösterdim. “Hayır, diğeri” dedi. Biber gazını çıkarınca da içeri alamayacaklarını söyledi. Ya çöpe atacakmışım ya da bırakacak bir yer bulacakmışım.

“Başınıza bir şey gelirse biz geliriz” dedi. Bu cümleyi yıllardır kolluk güçlerinden duyuyoruz ama her defasında iş işten geçtikten sonra…

Münakaşa uzayınca amiri çağırdı. Amir de kuralları tekrarladı. “O halde kurallar değişsin,” dedim. Kurallar, kadınların gerçek yaşam şartlarına göre güncellenmeli. Sonunda amir biber gazımı teslim aldı, çıkışta geri vereceğini söyleyerek içeri almama izin verdi. Küçük bir başarıydı ama beni asıl düşündüren bu değildi.

Mesele AVM’ye biber gazı sokmak değil; mesele kadınların biber gazına ihtiyaç duymadan, korkmadan, özgürce sokaklarda yürüyebilmesi.

Yıllardır kadınlara savunma dersleri veriliyor: “Şöyle tut, böyle kaç, şöyle kurtul.” Peki ya üç kişi saldırırsa? Hepimizin bir anda Jackie Chan’a dönüşmesi mi bekleniyor?

Kadınlara sürekli kendi güvenliklerini sağlama yükümlülüğü hatırlatan bir sistemde yaşıyoruz. Oysa çözüm; bireysel savunmada değil, etkin, caydırıcı yasalarla şiddetin kökünü kazımakta. Caydırıcılık olmazsa, toplum bilinçlenmezse, biz kadınların aldığı tüm önlemler havada asılı kalıyor.

Biber gazımı AVM girişinde tartışarak koruyabildim belki…

Ama asıl korunması gereken şey, kadınların yaşam hakkı.

Kolay: Canva Pro

İlgili haberler
Biber gazının sıkıldığı yerde adalet olmaz

Deniz Poyraz’ı katleden Onur Gencer’in yargılandığı davayı takip eden Evrensel muhabiri Eda Aktaş, izlenimlerini aktardı.

Şiddete karşı mücadelenin esası ‘özsavunma’ olabilir mi?

Şiddetin yalnızca suretine karşı değil esasına karşı da mücadeleyi odağa koymazsak, kadınların ölmemek için öldürmek zorunda kalacağı “orman kanunlarının” en büyük zararını yine kadınlar yaşayacaktır.

Sokakta özgürce yürüyebilmeliyiz

Karanlık sokaklar işçi kadınlar için güvensizlik yaratıyor, kadınlar arkalarına bakmadan yürümek istiyor.


Editörden