“Sesimizi duyan var mı?” Yok.
“Açlığımızı hisseden var mı?” Yok.
“Üşüyoruz, ısınacağımız malzeme yok mu?” Yok.
Varlığın içerisindeki yokluğu iliklerimize kadar hissettik. Canımızı kurtarmıştık belki ama ne karnımızı doyuracak yiyecek ne içecek su, bu kış gününde ısınmamızı sağlayan hiçbir şey bizlere verilmemişti. Gözyaşlarımıza kaybettiklerimizin acısı doldu ve pınarlarımızdan akan her yaş acı doluydu.
İnsanlar sönüktü, kendilerini göstermediler fakat kendilerini göstermeyen insanların arasından depremin ilk gününden beri gözyaşlarımızı silen eller uzandı. İyi insanlar vardı. Geldiler dudaklarımıza tebessümü kondurdular, yaralarımızı iyileştiremeyeceklerinin bilincinde sarıp sarmaladılar. Bizlere felaketin içerisinde umut oldular.
Kan bağımızı sorgulamadan insana insan değeri göstererek yaşama hakkımızdaki tüm tüketimlerimizde fayda sağladılar. Şimdi onlara, sizlere teşekkürü borç bilirim. Tüm gönüllülerimiz... Acıyla yanan bu şehirde insanları gülümsetmeyi başardığınız için sizlere teşekkür ederim.
Fotoğraf: Ekmek ve Gül
İlgili haberler
Yaşayan anlatıyor: Kendi ellerimizle kazdık enkazı...
Eşim böbrek hastası olduğu için biz Ankara’ya geldik. Kim kendi memleketini bırakıp gitmek ister? De...
Yeniden geleceğiz, yeniden kuracağız, yeniden kent...
Hani insan şehrin en güzel sitesinden milyonluk ev alınca güvenli olduğunu düşünür ya. Para hırsıyla...
Hayatımızı çalanlara hakkımız helal değil!
Değil 1 yıl, verecek bir saniyemiz dahi yok! Bize bu hayatı reva görenlerin hiçbirine hakkımız helal...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.