Yükümüzü taşımaya devam ediyoruz
Ayşe Sarısayın’ın Bir Roman Kadar Uzun kitabını geride kalanların ağırlığını, hatırladığı heyecanları duyumsayarak okuyoruz.

Hayatımda ilk kez tanınan birinin yakını olmam vesilesiyle bir anmaya katılmıştım. Yıllarca beraber çalıştığım Sennur abla, o sabah yaşamını yitirmişti. Bir gün önce hastaneden dönerken gazeteye uğramış, ertesi gün editörü olarak bana teslim edeceği “Perşembe Mektupları” köşesinden bahsediyordu. Hastalığı onu ne kadar yorgun gösterse de her zaman yaptığı gibi dizeleriyle, satırlarıyla hepimize sarılmaktan geri durmuyordu. Sabah gazeteye gelip mailime baktığımda Sennur abladan bir posta olmadığını gördüm, hep erkenden gönderdiği yazısı gelmemişti. Telefonu Adnan ağabey açtı “Sennur gitti” diyebildi. Adnan ağabeyin o sesini hâlâ hatırlarım çünkü, ilk defa “Sennur” derken çınlamıyordu, bir boşluğun içinden konuşuyor gibiydi. Evrensel gazetesi ve Hayatın Sesi televizyonu o gün bütün yayınlarını Sennur abla için ayırdı. Beni de canlı yayın konuğu olarak yayına aldılar.

Ben gecekonduda büyüyen bir çocuğum. Sennur ablanın tüm yanlarıyla anlattığı gecekondulardaki yaşamlar hâlâ öyle… Yayın ne kadar sürdü hatırlamıyorum ama o günden beri aynı gecekonduda büyümüş abla/kardeşin ayrılması gibiydi.

Adına kitaplar, dosyalar, yarışmalar düzenleniyor. Kitapları hâlâ fuarlarda okurlarıyla buluşuyor. Ne kadar anlatsak az/eksik kalan yükümüzü taşımaya devam ediyoruz. Diğer yandan da yeni çıkan kimi yayınlarda yitirdiklerimizin anılarını okuyoruz. En son onunla tanışıklığını, anılarını anlatan Ayşe Sarısayın’dan okudum.

GERİDE KALANLAR, ANILAR

“Bir Roman Kadar Uzun” kitabında Sarısayın, babası Behçet Necatigil’in dostlarıyla tanışmasını, evlerini, ziyaretlerini, yolculukları, onların yazdıklarının kendisinde kalanları derlemiş. Türkiye’nin en önemli yazarlarından Behçet Necatigil’in küçük kızının gözünden okuduklarımız, eve gelen yazarları, şairleri ilk çocukluk hafızasından bugüne demlenen anılarını anlatıyor.

Kitapta kimler yok ki: Kamuran Şipal, Fethi Naci, Edip Cansever, Gülten Akın, Sait Faik, Nezihe Meriç, Sennur Sezer... 50 kuşağı yazarlarının geçidine tanık oluyoruz okudukça. Sarısayın, “Direnç Doğuran Kadına” Sennur Sezer’e diye başlıyor anısına. Sennur ablanın küçük bir çocukken evlerine yaptığı ziyaretleri, babasıyla ve annesiyle olan arkadaşlığını anlatışını aktarıyor. Sarısayın da benim gibi Sennur Sezer’i Gecekondu şiiriyle tanımış. Birkaç dizeyle bütün bir gecekondu yaşamını anlatmasından oldukça etkilendiğini söylüyor. Sezer ile ilk kez yüz yüze tanışmasının 2000’lerde sunduğu Maksat Muhabbet programına konuk olmasıyla gerçekleştiğini aktaran Sarısayın, daha sonraki yıllarda her karşılaşmalarının içtenlikle kucaklaşmalarla başladığını söylüyor. 

Kitap ilk olarak babasına ve annesine yazdığı iki ayrı mektupla başlıyor. Necatigil’in kitaplarla dolu küçük odasında kızıyla beraber nefes aldığımızı hissediyoruz. Ardından annesine yazdığı mektup devam ediyor. Annesiyle olan bağı öyle güçlü ki Didem Madak’ın “Ölüme şiirle gittin sevgili annem/ölünü şiirle yıkadık” dizelerini atfediyor. Kitabın kalan kısmı Oktay Akbal’la açılıyor. “Çocukluğumun Renkli Taşları” başlığını verdiği yazısında Oktay amcasını anlatıyor. Devamında Samatya’daki mor mozaikli apartmanda yaşayan Tahir Alangu’ya babasıyla beraber yaptıkları ziyaretleri okuyoruz. Kitabı oluşturan beş bölümde daha nice usta ismi anlatan anılar yer alıyor. Sarısayın, kitabın adını Gülten Akın’ın “Bir roman kadar uzun bu tümce/sonra işte yaşlandım” dizelerinden esinlenerek vermiş. Her bir isim için yazdığı onca anıyı, geride kalanların ağırlığını, hatırladığı heyecanları duyumsayarak okuyoruz. Yitirdiklerimizin yükünü böylelikle bir kez daha paylaşmış oluyoruz.

KÜNYE
Ayşe Sarısayın
Bir Roman Kadar Uzun, Geride Kalanlar, Anılar
Can Yayınları
376 syf.


Görsel: Kitap kapağı

İlgili haberler
Kız çocukları için cinsiyetçi izleri aşan bir kita...

Amerikalı Psikolog Stephanie Tabashneck hazırladığı boyama kitabıyla kız ve oğlan çocuklarına yöneli...

Aydınlık bir gelecek için Sennur Sezer kitaplığı

Buca’da yaşayan kadınlar Sennur Sezer’in adını bir kitaplıkla ölümsüzleştirdi. BEKEV’in açılışını ya...

GÜNÜN ÖNERİSİ: Kadın mücadelesini merkezine alan k...

Sayfalarca basılan kitap eklerinde en fazla kaç tane kadın kitabı gördük? Dolu dolusu var buyurun...