Ve kızlar annelerinin kaderini yaşar mı?
Çiğli’den bir işçi kadından öykü: ‘Ne olursa olsun kızlar annesinin kötü kaderini yaşamamalı ve çocuklar her zaman sevgiyle büyümeli. Sevgiyle büyümeli ki geleceğe umutla bakabilmeli…’

Sabah uyandığında kendini çok yorgun ve bitkin hissediyordu. Gece bir türlü uyuyamamıştı çektiği acıdan dolayı. Yataktan güçlükle kalkıp acı içinde banyoya gitti. Şu an istediği tek şey sıcak bir duş almaktı. Böylelikle az da olsa kendine gelebileceğini umuyordu. Ağır adımlarla odadan çıkıp etrafı sessizce kolaçan ettikten sonra evde kimsenin olmadığını görünce rahatlamıştı. Yavaşça banyoya gitti ve duşa girdi. Kendini sıcak suyun altına bıraktığında biraz rahatlamıştı. Bu rahatlıkla kendisini derin ve acı düşüncelerin içinde buluverdi.

Eşiyle tanıştığı ilk zamanları hatırladı. Selman kendine o kadar kibar ve sevecenlikle yaklaşmıştı ki bu ilgi onun hoşuna giden ilk şey oldu. Zira evde babasından bu ilgiyi hiç görememişti. Babasından hiç sevgi görmemiş ve sıcaklık hissedememişti. Oysa ne kadar sevgiye ihtiyacı vardı. Annesi sürekli çalıştığından onunla da vakit geçirme imkânı pek bulamıyordu. Okuldan eve gelince boş evin duvarları içinde biraz daha yalnızlığa gömülüyordu. Akşam olup da annesi ve babası eve geldiğinde ise ev cehennem yerine dönüyordu. Sürekli kavga etmelerinden ve babasının annesine şiddet uygulamasından bıkmıştı. Annesi ve babası sanki iki zıt kutup gibiydi. Bir türlü bu kutuplar birleşmiyordu. İki cümlelerinden sonra sürekli atışıyorlardı. Bu atışmalar zamanla yerini büyük kavgalara bırakıyordu. Hakaretler havada uçuşurken o ise kendisini odasına gömüyordu. Annesi; Sevinç diye her bağırdığında yüreği ağzında odasından çıkıp onların arasında buluveriyordu kendisini. “Sevinç yemek hazır gel de yiyelim beraber” dedi annesi yine. Odasından korkuyla çıktı her zamanki gibi. Yine annesini yüzü gözü morarmış bir şekilde görünce sinirlendi. Babasına öfkeli gözlerle baktı ve sesini çıkaramadı. Biliyordu ki babasına bir kelime dahi etse aynı duruma kendisi düşecekti. Babasının öfkesiyle baş edebileceğini düşünmüyordu. Bir keresinde babasına şiddetle bağırıp durması gerektiğini söylediğinde yüzünde derin acı hissetmişti. Babası ona öyle bir vurmuştu ki gözü kararıp yere yığılmıştı. Oysa henüz 17 yaşındaydı ve istediği tek şey ailesinde sevgi ve huzurdu.

Artık evde durmak istemiyordu. Evde ne kadar az zaman geçirebilirse kendisini şanslı hissediyordu. O yüzden okuldan sonra arkadaşlarıyla birlikte saatlerce dışarda geziyordu. Yine arkadaşlarıyla bir gün kafede otururken Selman’la tanışmıştı. Selman hem yakışıklı hem de çok kibar biriydi. Kendisine ise iyi davranıyordu. Bu da çok hoşuna gitmişti. Zamanla Selman’a aşık olmuştu. Selman da bu aşkına karşılık vermişti. Her fırsatta buluşuyor ve çok eğleniyorlardı. Selman’ın sevgisi ona o kadar iyi gelmişti ki evdeki huzursuzluğu unutuyordu. Artık zamanının çoğunu Selman’la geçiriyordu. Eve geç gitmeye başladı. Ders çalışıyorum bahanesiyle evden uzaklaşıyordu. Aklındaki tek şey Selman’la beraber olmaktı. Selman kendisini çok sevdiğini söyleyip duruyordu. Aynı zamanda o kadar kibar, saygılı ve sevgi doluydu ki insan kendini onun yanında huzurlu hissediyordu. Babasından görmediği sevgiyi onda buluyordu sanki. Sevinç artık o evde yaşamak istemiyordu. Selman’a evde yaşamak istemediğini ve kendisiyle yaşamak istediğini söyledi. Selman da o zaman evlenelim dedi. Yaşı küçük olduğu için beklemesi gerektiğini söyledi. Sevinç 18 yaşına girmeyi bekledi. Bir yıl boyunca Selman’la görüşmeye devam etti. Bir yıl sonra Sevinç ailesine hiç haber vermeden eşyalarını topladı ve Selman’la birlikte kaçtı. Artık evdeki mutsuzluktan ve şiddet ortamından kurtulduğunu düşünerek çok seviniyordu. Selman kendisini çok seviyordu ve çok saygılıydı. Mutlu bir beraberlik yaşayacağına çok sevinmişti.

Ailesi kendisini geri gelmesi için ne kadar ikna etmeye çalışsa da Sevinç gitmemeye kararlıydı. Ailesinin tüm çabaları sonuçsuz kaldı ve Sevinç Selman’la evlendi. İlk zamanlar her şey çok güzel gidiyordu. Sevinç huzurlu ve mutlu bir evde yaşadığı için kendini çok şanslı hissediyordu. Sevinç belli bir süre sonra hamile olduğunu öğrendi. Mutlulukları ikiye katlandı Selman ve Sevinç’in. Sevinç bebeğini sevgiyle büyütmek istiyordu. Selman’a her fırsatta bebeğine sevgi göstermesini ve kendisi gibi sevgisiz kalmaması için elinden geleni yapmasını tavsiye ediyordu.

Fakat hamile kaldıktan kısa bir süre sonra Selman’ın hareketleri değişmeye başladı. Artık çabuk sinirleniyor ve Sevinçle kavga ediyorlardı. Zamanla hakaret etmeye de başlamıştı Selman. Sevinç artık Selman’ı tanıyamıyordu. Neden böyle davrandığına anlam veremiyordu. Bu tartışmalar zamanla büyümüş ve kavgalara dönüşmüştü. Sevinç bu kavgalarda Selman’a karşılık vermeye başladığında da iş çığırından çıkıyordu ve tüm mahalle bu kavgalara şahit oluyordu. Her seferinde kavganın sebebi bile belli olmuyordu. Kimi zaman yemek bahane oluyordu, kimi zaman temizlik. Kimi zaman ise Selman’ın eve geç gelmesi. Selman Sevinç’in hamile olduğunu bile umursamadan şiddet uyguluyordu. Sevinç mutlu bir aile beklerken kendisini böyle bir ortamda bulduğuna inanamıyordu. Onlar her kavga ettiğinde aklına annesi ve babasının yaptığı kavgalar geliyordu. Sevinç yağmurdan kaçarken doluya tutulduğunu hissediyordu. Ne yapmalıydı bir çözüm bulamıyordu. Annesini çok kere aramak istemişti ama yapamamıştı. Ailesi kendisiyle evden kaçtığı için görüşmüyordu. Ama karar vermişti. Bebeğini böyle bir ortamda büyütmek istemiyordu. Akşam olunca Selman’la konuşacak ve ayrılmak istediğini söyleyecekti. Biraz düşündü. Okulu bıraktığı için çok pişman olmuştu. Eğer bir geliri olsaydı daha kolay ayrılabilirdi eşinden. Şu an ise büyük bir çıkmazın içindeydi. Ne yapacaktı ve nereye gidecekti bilemiyordu. Aldığı kararın arkasında duracak bir ailesi yoktu. Yine de her zorluğa katlanıp ayrılmalıydı eşinden. Akşam Selman gelince yemek yediler. Yemekten sonra Selman’la konuştu ve kendisinden ayrılmak istediğini söyledi. Selman çok öfkelendi ve buna keskinlikle izin vermeyeceğini söyledi. Neticede karnında bebeğini taşıyordu. Sevinç ise kararlı olduğunu söyledi ve o an yüzünde derin bir acı hissetti. Selman sinirle kendisine vurmaya başlamıştı. Sevinç hemen elini karnına koyup bebeğini korumaya çalıştı. Fakat Selman durmak bilmiyordu. Kendisini asla bırakamayacağını söyleyerek vurmaya devam ediyordu. Gürültüyü duyan Selman’ın annesi aşağı inerek Selman’a engel oldu. Bebeğe zarar vereceğini söyledi. Selman öfkeyle evden çıktı ve gitti. Sevinç ise korkudan ağlıyordu. Selman’ın annesine öfkeyle baktı ve ona gitmesini söyledi. Evde yapayalnız kalınca kendisini güvende hissetti. O gece Selman eve gelmedi. Sevinç ise ne yapacağını bilmeden öylece saatlerce koltukta bekledi. Sonra yatak odasına gitti ve uyumaya çalıştı.

Acı düşüncelerden sıyrılıp duştan çıktığında epey bir zaman geçtiğini fark etti. Duştan çıkıp üzerini giyindi. O esnada annesi aklına geldi. Ne olursa olsun annesinin gibi bir hayatı yaşamayacağına dair kendine söz vermişti. Evleneceği kişi babası gibi olmayacaktı. Sevgisiz büyümek zorunda bırakılmayan çocuklar yetiştirecekti. Baba sevgisini yanlış yerde aradığının çok geç farkına vardı. Belki de bu sevginin eksikliğini doldurmak için yanlış seçim yapmıştı. Annesini düşündü acıyla. İçinde bulunduğu durumu şimdi daha iyi anlıyordu. Ve kızlar dedi annelerinin kaderini yaşarmış… Bu düşünce zihninde şimşek gibi çaktı. Hayır dedi kızlar annelerinin kaderini yaşamamalı. Dün akşam aldığı kararı uygulamak için harekete geçti. Önce evden ayrılmalıydı. Annesini aradı ve durumu anlattı. Annesi ne olursa olsun kendisine yardım edeceğini ve eve gelmesi gerektiğini söyleyince Sevinç ağlamaya başladı. Birkaç eşya alıp evden gizlice gitti. Çocuğunu şiddet ortamından uzak sevgiyle yetiştirmek için ne gerekiyorsa yapacaktı. Kendisinin yaptığı hatayı kızı yapmamalıydı. Aile sevgiden yoksun yetişen çocukların nasıl bir duygu içinde olduğunu en çok kendisi biliyordu. Ne olursa olsun çocuğunu sevgiyle büyütecekti.

Çocuklar sevgisiz büyümemeli dedi. Kadınlar mutsuz bir aile ortamında şiddetle baş başa kalmamalı dedi. O bu tabuyu yıkmaya kararlıydı. Elinde çantası ve karnında bebeğiyle zorlu bir mücadele içine gireceğini ve bu konuda her ne olursa olsun savaşmak için elinden geleni yapacağına inanarak evden çıktı. Böylelikle zorlu mücadelenin ilk adımını atmıştı. Kalbinde sevgiyle ve umutla evden uzaklaştı. Giderken aklında şu vardı. Ne olursa olsun kızlar annesinin kötü kaderini yaşamamalı ve çocuklar her zaman sevgiyle büyümeli. Sevgiyle büyümeli ki geleceğe umutla bakabilmeli…

Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
GÜNÜN ÖYKÜSÜ: İncir çekirdeği

Bir kadının çığlığını gökyüzüyle, bulutlarla, baharla tasvirlemek... Bir kadın yitirdiği baharını ar...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: Kum gibi

“Annem kitap okumazdı. İşi, gücü temizlik. Bizi, iki kızını sevmeye vakti yoktu. Ev, onun komuta ala...

GÜNÜN ÖYKÜSÜ: 13

Kulağına söylenmişti, bir gün bunun başına geleceği. Büyüdüğüne hem seviniyor hem de korkuyordu; lek...