Perdeleri yırtanlar, kapıları açanlar: Tahere ve Pervin
Hazırladığımız dosyanın ilk yazısında 1800'lerde İran edebiyatına yön vermiş, kadın hareketine önemli etkiler yaratmış Tahere Qürretüleyn ve Pervin İtisami'yi kaleme aldık.

Tarihte geriye gidelim. Tahere Zerrin Tac veya bilinen adıyla Tahere Qürretüleyn. Tahere’nin 1800’lerde İran’da yarattığı etkiyi anlatmak kolay değil. Tahere şair, yazar ve kadın hakları savunucusuydu. İran’da “Ahlaksızlığı yayma” hükmüyle idam edilen ilk kadın olarak biliniyor Şair Tahere. Dertten, kederden yazar, aşkı yazar, cesareti yazar.

“Yüz yüze gelince, seni fark ettiğimde

Anlatırım üzüntünü, harfi harfine

Vefalı saki, bardak bardak şarap ver”

Tahere 1817 yılında İran’ın Qazvin ilinde Kaçar döneminde doğdu. Ailesi Şii Müslümandı. Babası Molla Mohammad Saleh din adamıydı. Annesi kadınlar içinde “tebliğ” yapardı ve bir sosyal statüye sahipti. Tahere küçük yaşlardan itibaren babasından ilim, fıkıh, Kur’an ve Arap edebiyatının temellerini öğrendi. Gençliğinde Usuli mezhebinin ünlü din düşünürlerinden birinin oğlu olan kuzeni ile evlendi. Şeyhiye alimleri ile Usuli alimleri arasında rekabetin kızgın olduğu o günlerde Tahere, Şeyhiye’ye katıldı.

O dönem kadınlar siyah çarşaf giyer, kara peçe takardı. Örf ve yasalar öyle buyuruyordu. Kadınların toplumla iletişimi araya çekilen perdenin arkasından konuşmaktı. Tahere ise geliştikçe perdeleri tek tek yırtıyordu.

YOLUM KENDİME EY PADİŞAH

Tahere ileriki yıllarda “Bab” dinine katıldı. Bab’a katılanlara Bahai diyorlardı. İran’da 1847 sonrası Kaçar Dönemi, Nasıreddin Şah Hükümetinin baskıcı bir yönetim anlayışı ve halkın ekonomik olarak giderek yoksullaşmasıyla anılıyordu. Bu koşullar insanları bir kurtarıcı arayışına itmişti. O dönem halk, ülkedeki huzursuzluktan oldukça rahatsızdı ve bu durum ulemanın halk üzerindeki etkisinin artmasına sebep olmuştu. Irkçılık, sınıf ayrımı ve dini grup taassuplarının hakim olduğu o dönemde renkleri, sınıfları, ırkları ve dinleri ne olursa olsun bütün insanların bir olduğu iddiasıyla ortaya çıkan Bahailiğin dikkatleri üzerine toplaması olağan.

Tahere o dönemlerde şiir yazmaya, edebi yönünü geliştirmeye devam ediyordu. Dönemin Şahı Nasıreddin’in kendisine olan ilgisini duyunca, padişaha bir dizi şiirle cevap verir ve onu reddeder.

“Sen, mülkün ve İskender gibi kibrin

Ben ve mütevazı yolum

İyi olanlara sahipsen ne mutlu sana

Benim yolum kötüyse cezası bana”

Bu şiir sonrası Tahere’nin hayatı değişmiştir. 1848 yılında İran’ın Şahrud ilinin yakınında Bab dininin öncüleri birkaç günlük bir toplantı düzenlendi. Tahere o gün perde arkasından değil, perdenin önünden seslendi. Çarşafını, peçesini çıkardı ve insanları eşitliğe, beraberliğe ve özgürlüğe çağırdı. Tahere’nin yaptığı, Bab dini mensupları arasında da bir tartışma ve ayrışmaya neden oldu. Bu olay sonrası Nasıreddin Şah’ın ajanlarına yakalanmamak için saklanarak yaşamaya devam etti. Ancak sonunda yakalandı.

TAHERE İDAM EDİLDİ, DÜŞÜNCELERİ KALDI

Tahere yaklaşık üç yıl Tahran’da bir evde hapis hayatı yaşadı. Bab’ın bazı müritlerinin Nasıreddin Şah’ın hayatına yönelik suikast girişimleri ve ardından Şah’ın Bahailerin öldürülmesine yönelik emrinin ardından Tahere henüz 35 yaşındayken Tahran’ın İlhani bağında idam edildi.

Bahailerin katliamı sonrası onlara ait birçok yazılı belge yok edildi. Bu nedenle Tahere’nin şiirleri daha çok kulaktan kulağa aktarılarak sözlü hafızada yer edindi.

Dünden bugüne baktığımızda Tahere’nin o dönemdeki ilerici adımları İran’da süren mücadelenin farklı bir görünümü. İran’da şah iktidarının devrilmesinden sonra bile hâlâ Bahai dini mensuplarının okula gitmesi, üniversite sınavına katılması yasak. Bugün hâlâ birçok Bahai kadın inancından ötürü İran rejiminin hapishanelerinde yaşam mücadelesi veriyor veya idam ediliyor.

İsmi az bilinse de Tahere,şüphesiz yaptıklarıyla etkisini bir sonraki nesillere bıraktı.

MEŞRUTİYETİN BAHARINDA PERVİN

İran tarihinde makarayı biraz ileri sarıyoruz. Yıllardan 1907, Kaçar Dönemi. İran’da dört yıllık mücadelenin ardından meşrutiyet devrimi gerçekleşmiş ve şahın yetkileri kısıtlanmıştır. İran’ın ilk anayasası hazırlanmış, meclis kurulmuştur. İran’da meşrutiyetle siyasi ve sosyal gelişmelere odaklanan yeni bir edebiyat dalgası başladı. Yeni edebiyat dalgasının artık ‘siyasi’ bir rengi vardı.

Pervin İtisami, devrimin gerçekleştiği 1907’de Tebriz’de doğdu. Babası Yusuf İtisami (İtisamül Mülk) Meşrutiyet Dönemi yazarlarından. Tahmin edebileceğiniz üzere annesiyle ilgili pek bir bilgi yok.

Pervin, küçük yaşlardan itibaren şiir ve edebiyat tohumlarını içinde büyüttü ve filizlendirdi. 1924’te okulunun mezuniyet töreni için dönemin kadınlarının yaşamını anlattığı bir şiir yazdı. Henüz 17 yaşındayken yazdığı bu şiirde kadınların Kaçar Döneminde yaşadığı baskılar ve geri itilme yansıtıldı.

BU ŞİİRLERİ YAZAN BİR KADIN MI?

Pervin, ileriki yıllarda yazdığı ‘İran’da Kadınlar’ şiirinde ise İranlı kadınların sıkışmışlığını ve ataerkinin tahakkümünü yazdı. Bu şiirin bir kısmında Pervin şöyle diyor:

“Yüzyılların karanlığı çekilmedi kadının üzerinden

Adliyede bir tanığı bile yok

Yaşam çemberinde kadına,

Baskıdan başka kader yok”

Bu dönemlerde şiir alanında neredeyse kadının yeri yoktu. Şiirler, babasının çıkardığı Bahar dergisinde Pervin imzasıyla yayımlanınca şairin bir kadın olduğuna kimse inanmadı.

Şiirlerinde kendine has bir üslubu vardı. Kasidelerinde “Kralları ve şehzadeleri övme” tabusunu kırmış, gazellerinde alışılagelmiş romantik tutkulardan eser yoktu. Mesnevilerinde kendine has, yeni bir dile sahipti. Pervin şiirlerinde bir yandan emekçi halkı savunurken bir yandan da onların dertlerine ortak oldu.

EMEKÇİLERİN ŞAİRİ PERVİN

Pervin’in ürünleri münazara şiirlerinde kendini daha net gösteriyor. “Şimşeğimiz, zenginin zulmüdür” şiirinde şimşeği harman mevsimindeki çiftçiler için felaket olarak nitelendiren babaya çocuğu üzerinden “Asıl zenginlerin zulmü, çiftçilerin harmanını yakan şimşektir” diye yanıt verir. Bu şiirin birkaç dizisi bile Pervin’in duruşunu ve düşüncesini göstermeye yetiyor:

“Onlara düşen rahatlık ve uyku

Bize düşen acı ve ıstırap

Emeğimizi onlar alır

Boştur soframız ekmeği, yemeği yoktur

Köyümüzde aç çoktur

Emekçi neden emeğinin karşılığı alamıyor?

Yoksulun kanı neden yerde kalıyor?

Burada eşitlik ve adaletten eser yok

Zulüm, baskı ve adaletsizlik her şeyden çok”

Pervin’in eserleri Divane Ghasayed, Masnaviyat, Temsilat ve Moghatta’at Divanı ile birlikte 248 şiirden oluşur. Bunların 65’i ise münazara şiir tarzındadır. Pervin 1941’de tifo hastalığına yakalanarak 35 yaşındayken Tahran’da hayatını kaybetti.

Erkek egemenliğinin gölgesindeki İran edebiyatı ve şiirine pençe geçiren Pervin mücadeleden, yazmaktan ve yaşamaktan vazgeçmedi.

Pervin o dönem yaşamış ve mücadele etmiş birçok kadın gibi ileri nesillere ışık tuttu.

* Şiirlerin Türkçe çevirileri E.Ava’ya ait.

Dosyaya ait tüm yazılara ulaşmak için TIKLAYINIZ

Fotoğraflar: Wikipedia

İlgili haberler
İranlı şair Furuğ Feruhzad’un sesi hâlâ bizimle...

Kısacık ömrüne isyan dolu şiirlerini sığdıran ve o şiirleriyle hala bugünümüze ışık tutan İranlı şai...

Leyla’nın kardeşleri: Bir aile dramının ötesinde

Yönetmenliğini Saeed Roustayi üslenen Leyla’nın Kardeşleri filmi İran’da yaşayan yoksul bir ailenin...

GÜNÜN ŞARKISI Khooneye Ma

Evini özleyenler, evini arayanlar, yolunu bulamayan, yoldan çıkanlar, O'nu arayanlar, O'na kavuşanla...