Kaybedilen ilk aşkın hikayesi: Gül Mevsimidir
‘Mesaadet, dönüştüğü huysuz ve yaşlı kadın olarak tüm gün bir başına bırakılıyor. İlk aşkını kendi kendine yad ettiği, İzmir’in gül bahçelerinin hayalini kurduğu, birbirinin aynı günler yaşıyor.’

Size Füruzan’ın ilk akla gelen eserlerinden biri olmayan, zengin bir ailenin tek kızı Mesaadet’in hayat hikayesinin anlatıldığı “Gül Mevsimidir” isimli kitabından bahsedeceğiz.

Füruzan, çağdaş Türk edebiyatının önemli isimlerinden biriydi. Öykü, roman, şiir, gezi yazısı, deneme ve çocuk edebiyatı gibi farklı türlerde değerli eserler verdi. Öykülerinin kimi tiyatro sahnesine kimi sinema perdesine taşınan Füruzan’ın yönettiği Benim Sinemalarım filmi, Türkiye sinema tarihinin en başarılı eserleri arasına girdi. Yakın zamanda, 11 Şubat’ta kaybettik Füruzan’ı.

İlk kitabı Parasız Yatılı ile 1972 Sait Faik Hikâye Armağanı'nı kazanan ilk kadın yazar olan Füruzan, kariyeri boyunca soyadı hiç kullanmamasını; “Ben o yıllar çok ünlü bir soyadı taşıyordum. Çok ünlü, çok saygıdeğer iki adamın kendi akıllarıyla, emekleriyle ve yetenekleriyle ünlendirdiği saygıdeğer bir soyadıydı. Ben, o ünlenmiş soyadının bana sağlama ihtimali olan kolaylıklarına hiç yanaşmak istemedim. Ben, yazarlığımın sınanmasını öyle bir şekilde tek başıma yapıp bu büyük addan yararlanmamalıydım” şeklinde açıklar.

Çok farklı sanat dallarında birbirinden değerli eseler vererek ölümsüzleşen Füruzan, öykülerinde genellikle "küçük insanlar" diye adlandırılan toplumun ezilmiş, hakkı yenmiş insanlarını yazmıştır.

‘UĞRUNDA SAVAŞILMAYAN KAZANILMAZ’

Füruzan’ın Gül Mevsimidir isimli kitabı ise ilk olarak 1973 yılında yayınlanan Kuşatma isimli kitabın içindeki öykülerden biriyken Erdal Öz’ün önerisi ile 1985 yılında ayrı olarak basılıyor. Erdal Öz’e ithaf edilen kitabın sonunda da Erdal Öz’ün Füruzan’la Gül Mevsimidir üzerine yaptığı bir söyleşi yer alıyor.

Gül Mevsimidir, İzmir’de yaşayan varlıklı bir ailenin kızı Mesaadet’in unutamadığı ilk aşkının öyküsü. Gençliğinin, güzelliğinin en vurucu çağında gönlünü ailesinin dava vekilinin oğlu Rüştü Şahin’e kaptıran Mesaadet, ilk aşkının gittiği savaştan dönememesi ile yıkılıp ailesinin kendisi için yaptığı planlara kendini bırakıyor. Rüştü Şahin’e savaşa gitmesinden dolayı öfkelenen genç kadın, onunla kaçmayı bile göze almışken Rüştü Şahin bambaşka bir ideale, en az sevdasına olduğu kadar yüreğini koyuyor. Neden gitmesi gerektiğini ise şöyle anlatıyor Rüştü Şahin:

“Gitmeliyim Mesaadet, sevdiğim, gitmeliyim. Babamın, annemin ezilmişliğine, yoksulluğuna, ikiyüzlülüklerine karşı koymak için, seni savaşın sonunda elinden tutup götürmek için gitmeliyim. Sen çocuksun. Üstelik zengin kızısın. Bu daha da çok çocuk olmaktır. Anadolu baştan aşağı savaşıyor. Bizim gibiler katılıp da dövüşmezse neyi hak edebilirler? Yepyeni, yoksulların arka kapılardan savulmayacağı bir yurt kuracağız. Katılmak gerek. Uğrunda savaşılmayan kazanılmaz. … Mesaadet, böylece kaçsan evlensek, zengin kızı yoksula kaçtı olur. Eğer savaştan sonra asıl hak sahipleri yerine gelirse, sevdiği adamla evlendi, doğruyu yaptı diyeceklerdir. İlk söz gerçi önemli değil ama ikincisi çok önemli. Bunu dedirtmeliyiz. Anca sevilenle yaşanılacağını da öğreteceğiz bilmeyenlere, birçok yapacaklarımızla birlikte. İzmir'in dört bir yöresinde dağ ateşleri yanıyor. Orta Anadolu'da kadınların, çocuklarının ölümüne ağlamaya vakitleri yok. Sen bir beni tutturmuşsun. Canının çektiğine, her şeyin hemen olmasına alışmışsın. Bekleyeceksin, herkesle birlikte mutlu olacağız.”

YA HER ŞEY FARKLI OLSAYDI?

Rüştü Şahin’in ölümünden sonra ailesinin uygun gördüğü biri ile evlenip onların öğrettiği şekilde yaşayan Mesaadet, dönüştüğü huysuz ve yaşlı kadın olarak tüm gün bir başına bırakılıyor. İlk aşkını kendi kendine yad ettiği, İzmir’in gül bahçelerinin hayalini kurduğu, birbirinin aynı günler yaşıyor. Ömrünün son demlerinde hayatının bir muhasebesini de yapan Mesaadet, Rüştü Şahin savaştan sağ çıkabilseydi ne olurdu diye de düşünmeden edemiyor. Zengin ve soylu bir kadın olarak yoksullara, emekçilere hep hor gözle bakan ve onları aşağılayan Mesaadet, onlardan biri olan ve insanların eşit olduğu bir düzeni savunan ilk aşkına kavuşabilseydi ne olurdu, karakteri bundan nasıl etkilenirdi, doğrusu insan merak ediyor. Kurtuluş Savaşı yıllarına bir bakışı da içeren bu öyküyü okurken insan çoğunlukla Mesaadet’e öfke duyuyor.

FÜRUZAN'IN DİĞER ESERLERİ
ÖYKÜ
    • Parasız Yatılı (1971, Bilgi)
    • Kuşatma (1972, Bilgi)
    • Benim Sinemalarım (1973, Bilgi)
    • Gecenin Öteki Yüzü (1982, Adam)
    • Gül Mevsimidir (1985, Can)
    • Yedi Öykü (1992, Gendaş)
    • Sevda Dolu Bir Yaz (1999, YKY)
    • Toplu Öyküler (2004, YKY)
    • Haraç (2008, Notos)
    • Yaz Geldi - Seçme Öyküler (2009, YKY)

ROMAN
    • Kırk Yedi'liler (1974, Bilgi)
    • Berlin'in Nar Çiçeği (1988, Can)
    • Kırk Yedi'liler 40 Yaşında (2014, YKY)

GEZİ VE RÖPORTAJ
    • Ev Sahipleri (1981)
    • İşte Bizim Rumeli (1994, Can)
    • Balkan Yolcusu (1996, YKY)
    • Yeni Konuklar (1977, Bilgi)

OYUN
    • Kış Gelmeden (1997)
    • Redife'ye Güzelleme (1981, Bilgi)

ŞİİR VE ÇOCUK KİTABI
• Lodoslar Kenti (1991, Can)
• Die Kinder Der Türkei (1979, Türkiye Çocukları)

Fotoğraf: Kitap kapağı
                   DHA (Füruzan)