İşyerinde cinsel taciz ve kadınların yaşadığı şiddet konuşulamaz halde ne yazık ki. Kadınların kendini güvende hissetmediği en temel yerlerden biri işyerleri. Yaşadıklarını anlatmak, patrona iletmek önlem almasını talep etmek zorlu. Bir şey yapmayacaklarını, size inanmayacaklarını ve tam tersi zarar göreceğinizi düşünürsünüz çoğunlukla. Bu nedenle ister küçük bir işyeri olsun ister binlerce kişinin çalıştığı bir fabrika, bir kamu kurumu ya da okul fark etmez kadınlar susmak, saklanmak zorunda hisseder kendisini.
Oysa hiç istisnai bir durum değil sözünü ettiğimiz. Rakamsal bir veri sunamıyorum ancak hemen her kadının ne iş yapıyor olursa olsun yaşadığı ve çoğunlukla kendi başına çözmeye çalıştığı bir sorun sözünü ettiğimiz.
Kadınların işyerlerinde bu nedenle yaşadıklarının sonuçları ise son derece ağır. Bu koşullarda çalışmaya devam etmek ağır bir şiddet anlamına geliyor ve kadının her anlamda yıpranması, hayatı sürdüremez hale gelmesi ve iş yaşamında erkeklerle eşit bir biçimde yer alamaması anlamına geliyor.
Netflix’teki Intimacy isimli diziden söz etmek istiyorum tam da bu esnada. İspanyol yapımı olan dizi İspanya’da Belediye Başkan Yardımcılığı görevinde sürdüren ve belediye başkanlığı adaylığı söz konusu olan bir kadın ile metal işçisi bir kadının yaşadıkları cinsel şiddeti anlatıyor.
Kadınların görüntülerinin, video ve fotoğraflarının medyaya ya da iş arkadaşlarına sızdırılmasının ardından yaşadıkları cehennem eş zamanlı olarak aktarılıyor. Siyasetçi olan kadını partisi bir anda tek başına bırakıyor, hemen görüntülerin yayınlandığı akşam, bu büyük rezaletin arkasından adaylıktan çekilmesi konusunda ikna turları başlıyor ve ertesi gün adaylıktan çekildiği konusunda basın toplantısı yapılmaya zorlanıyor.
Fabrikada görüntüleri yayılan kadın işçinin yaşadıklarını ise an be an geri dönüşlerle izliyoruz. Kadın görüntüleri fark ettikten itibaren fabrika yönetiminden destek istiyor ancak hiçbir şey yapılmıyor, işyerinde cinsiyet eşitliği yazılı afişlerin olduğu odadaki görüşmeler erkek yöneticilerin kendisiyle dalga geçmesi, incitmesi, hatta patronların fabrikayı kapatıp herkesi işsiz bırakmasına neden olacak bir sürecin söz konusu olabileceği tehditleriyle sonuçlanıyor.
Cinsel şiddete dair polis birimi gibi ifade edebileceğim bir merkez dizinin en önemli parçası. Belediye Başkan Yardımcısını arayıp şikayetçi olması için cesaretlendiren kadın polis, kadın işçinin mesai arkadaşının başvurusu ile her iki olayda da devreye girmiş oluyor. Kadın polisin kadınları hiç yargılamadan ve sürekli ‘unutmayın burada kurban, mağdur sizsiniz’ sözleri, uzun süre şirketçi olmayı bir rezalete dönüşür diye reddeden siyasetçi kadını cesaretlendirip kadınlar arası dayanışmanın ağlarını da örüyor.
Dizi bir metal fabrikasındaki az sayıda kadın işçinin yaşadıklarını ortaya koyması açısından çarpıcı. Bir fabrikada yönetim kademesinden başlayarak teşvik edilen kadına yönelik şiddet çok net ortaya konuyor. İşten çıkarılma korkusu az sayıdaki kadın işçinin dayanışmasını engelliyor.
İşyerindeki cinsel şiddetin kadınlar için ne kadar ağır sonuçlar doğurduğu da çok net ifade edilmiş durumda. Aslında hayatın her alanında yaşamımızı sürdürme sebebimiz olan kadın dayanışması da dizinin temeli.
İstanbul Sözleşmesi tartışmaları eşliğinde sürekli sözünü ettiğimiz kadınları şiddete karşı koruyacak kamusal mekanizma da dikkat çekici bir şekilde ortaya konuyor.
Her gün yaşadıklarımızın, her gün gördüklerimizin, her gün mücadelesini verdiklerimizin bir özeti aslında dizi. Mesela benim yaşadığım bir haftanın özeti gibi de. “İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz” diyen kadınlar olarak salı günü Danıştay’daydık yine. Bitmek tükenmek bilmez bir ısrarla, dirençle, tane tane, tek tek İstanbul Sözleşmesi’nden neden çıkılmayacağı anlatıldı gün boyunca. Yine kalabalıktık, çok hem de.
Ertesi gün bir cinsel saldırı duruşmasındaydık, beş kadın avukat yerel mahkeme kararının ardından istinaf mahkemesinin son derece olumsuz kararına karşı hem müvekkilimizi korumak hem de heyete geri adım attırmak için mücadele ettik. Aynı gün akşam işyerinde cinsel tacize maruz kalan bir kadın işçi ile buluştuk. Aylar önce yaşadığı cinsel tacizi işyerine bildirme cesareti bulduğunda işyerinden gördüğü korkunç muamele üzerine neler yapabileceğimizi konuştuk. İşinden olma tehlikesi altında yanındaki kadınlarla patrona kafa tutma anlarını dinleyip kadınların birbirlerinden aldığı gücü konuştuk büyük bir gururla.
Hayat dizilerdeki gibi mi yoksa diziler mi hayatın tam da kendisini anlatıyor? Galiba hepsi birlikte. Kadınların birbirinden güç alarak çıkardığı ses İspanya'daki bir diziye konu oluyor. Burada yaşadıklarımız aynı İspanya'da da öyleymiş demek, diye izliyoruz.
Bildiğim, gördüğüm, anladığım tek bir şey var. Yan yana olmak zorundayız, birbirimizin elinden tutmak, yanındayım, hadi gel birlikte atalım o adımı demek zorundayız. Bunu yapabildiğimiz oranda nefes alıyoruz, bunu yapabildiğimiz zamanlarda “kurtulacağız” duygusuna daha çok yaklaşıyoruz. Dizilerde de gerçek hayatta da...
Fotoğraf: Intimacy fragmanından ekran görüntüsü
İlgili haberler
GÜNÜN FİLMİ: Alice artık burada oturmuyor
Eskilerden bir film izleyip nostalji yapmaya ne dersiniz? 1974 yapımı ‘Alice artık burada oturmuyor’...
Cart: Gerçek bir direniş hikayesi…
Cart, fazla mesaiye zorlanan, hakları gasbedilen, patronun kârı için kapı önüne konan işçi kadınları...
Yeniden üretim ve Ari Venüs
Kadınların faşizmde doğurganlığa hapsedilerek, ‘milletin yeniden üretilmesinde’ nesne haline getiril...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.