Latife Tekin, ilk romanı için şöyle der: “Kendi öz değerlerimi dilimi ve birlikte doğup büyüdüğüm insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki bu roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır.”
Bir ilk romandan nasıl başarıya ulaşılırın bir manifestosudur aslında bu roman. 1983’te polisten kaçarak yazdığını Mehmet Fuat’a götürdüğünü anlatır söyleşilerinde yazar.
Kayseri’nin bir köyünde yaşayan Aktaş ailesinin oğlu şehirden bir kız getirir köye. Huvat, yeniliklerle ünlü olsa da en büyük yeniliği bu olur Atiye. Bu kız, köydeki kızlara hiç benzemeyen (giydikleri ve konuşması ile) daha sonra onlardan biri olacak öyle ki onların tutum ve inançlarına yön veren doğal bir lider haline gelecektir. Fakat dilinden düşürmediği öte dünyadan gelenler ile önce kocası Huvat’ı sonra oğullarını en sonunda da evin baş eğmez kızı Dirmit’i çevirecektir bu düşüncelerle. Dirmit ise köyde adı “Cinli Kız’a” çıktığı için insanlardan kaçan, evin tulumbası ile konuşarak zaman geçiren (bu yanı ile Şeker Portakalı’ndaki Zeze’ye çok benzemiş) annesinin sıkı sıkı tembihleriyle küçücük dünyası korkularla geçen küçük kız.
Aile daha sonra İstanbul’a gelecek; burada işsizlik, sıkıntı çekecek. Dirmit dış dünyayı tanıyacak, okuyacak, bol bol okuyacak ve başkaldırmayı öğrenecektir. Babasına, annesine, bu dar yobaz çevreye , tutsaklığa. O hep elleri kırmızı bayraklı bağıran insanların yanına kaçacak, onlarlayken çokluğu, sevgiyi, dostluğu görecek, kendini onlarla özgür hissedecektir.
Palu ailelerinin ülkemizde boy gösterdiği şu sıralarda insanları, büyü, yalan, dolan, din istismarı ile şekillendirmeye çalışan mevcut ideolojinin kadınları nasıl ezdiğini, tutsaklaştırdığını, dar bir çevrede zapturapt altına almaya çalıştığını görüp, bunu daha iyi kavramak istiyorsak “Sevgili Arsız Ölüm” bunun en güzel yolu. Yazar, Korku toplumunu anlatırken bunu muzip fantastik bir dil kullanarak, romanın başından sonuna ironik bir üslup ile okuyucuya anlatıyor. Her ne kadar Marquez’in büyülü diline benzetilse de bu aslında Anadolu’nun Anadolu insanının dili. Onların korkularının, duyduklarının, anlatılanların, masalların, efsanelerin kısacası tüm folklorun dili. Kendilerine öğretilen sıkışmışlığın, çevresini saran cehaletin de dili aynı zamanda. Soluksuz, hızlıca okunan bir kitap “ Sevgili Arsız Ölüm”.
Yoksullara çizilen bu dayatmacı cahil, bilgisiz rolüne karşı aydınlığı da savunan bir roman bu. Romanın sonunda Dirmit’in annesinin öldüğü gün duvarda açan kıpkırmızı bir karanfili göğsüne takması bu yoksul halkın önüne konanları elinin tersi ile iteceği güzel günlere, hep birlikte çıkılacağının da bir manifestosu aslında.
Bir yandan da aileyi ayakta tutmaya çalışan kadının gücüne, onun neler yapabileceğine, şeytan ile bir tutulan kadın aklının dogmalara inat korkusuz, cesur ve zekice, annesini saçlarını bir bayrak gibi taşıyıp kalabalığın arasında nasıl da apak, nasıl da öncü oluverdiğine dair tüm kadınlara adanmış bir roman.
İleri hep ileri dedirtiveren, her birimizin yakasına kırmızı karanfil taktırıveren.
İlgili haberler
GÜNÜN KİTABI: Sevgi Korkuyu Yendi
Frances Trollope’un 1840’ta yazdığı çocuk işçileri konu alan romanı Sevgi Korkuyu Yendi’yi biliyor m...
GÜNÜN KİTABI: Ne zaman ki içime kurt düştü
“Evet... Kadın olmaktan doğ(urul)an sorunlarımız var ve bunlar ancak kadın kadına verilecek bir sava...
GÜNÜN KİTABI: Sarmaşık
Perdelerimizi çekip dolandığımız sarmaşıklara başka bir gözle, daha iyi görmek adına Şebnem İşigüzel...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.