Bir kitap: İnsanları Seveceksin
'Yazar akıcı bir dil, sürükleyici olay örgüsüyle savaş karşıtlığına ve mülteciliğe, sığınmacılığa dikkat çeker...burjuvazinin zalimliğini olanca yalınlığıyla anlatır.'

Müfredat değişecekse eğer insanları sevmek, hayvanları korumak, doğaya saygılı olmak adı altında bir ders eklenmeli; etik, evrensel değerler uygulamalı olarak gösterilmeli. Hiçbir dinsel temele dayandırılmadan kardeşçe, barış içinde yaşam; emeğe ve ötekine saygı işlenmeli. Çocukların ve gençlerin özellikle adalet algısıyla beraber hak, görev ve sorumluluklarını öğrenmeleri sağlanmalı. Bireysel yetenek ve yaratıcılık da bilimsel veriler içinde desteklenmeli. Aksisi suya yazılıyor. İnsanları Seveceksin’in ben de düşündürdükleri…

Savaş karşıtlığıyla tanınan Alman asıllı Erich Maria Remarque’nin İnsanları Seveceksin romanıyla okuma yolculuğumuz savaşa, mülteciliğe, sınırları aşmak; nefes almak için insanların ‘vize’ adı altında ölesiye ihtiyaç duyduğu kağıt parçasına. Hani hep bugüne kilitleniriz ya, ekonomik durumumuz zil çalıp oynamasa da iyi kötü başımızı sokacağımız ev, üstünde ekmek zeytin de olsa soframız var ya, ötesini anlayamayalı uzun yıllar oldu. Neden insanlar memleketinden gitmek ister? Bir yerde yabancı olmak ya da istenmemek nasıl bir duygu bilemeyiz. Son zamanlarda fazlasıyla mülteci kitapları okuduğumun farkındayım, hani insanın acıyan yerine eli gider ya belki öyle bir şey.

Josef Steiner 40 yaşında 1. Dünya Savaşı’nda cephelerde olan emekli asker, Naziler tarafından istenmeyen adam. Politik bir sığınmacı. Ludwig Korn ise 21 yaşında tıp öğrencisi, yarı Yahudi, dolayısıyla istenmeyen insan. Bunlar binlerce sığınmacıdan sadece ikisi. Sınırdan sınıra kovalanırlar. İstedikleri ekmek, iş ve kalabilecekleri bir yer. Uzun süre hiçbir yere sığamazlar. Tıpkı günümüzde de dünyaya sığmayan sığınmacılar gibi.

Yazar akıcı bir dil, sürükleyici olay örgüsüyle savaş karşıtlığına ve beraberinde mülteciliğe, sığınmacılığa dikkat çeker. Her yazar biraz kendini yazar gerçeğinden hareketle kendisi de sığınmacı olan yazar Alman faşizminden kaçan, başka ülkelere sığınan on binlerce insanın dramını, sınırlar arasındaki kovalamacayı okuyucuya yansıtır. İnsanın insana yapabileceği kötülüklerinin sınır tanımamasını, burjuvazinin zalimliğini olanca yalınlığıyla anlatır. Milliyetçilik maskesinin arkasındaki Alman faşizminin içyüzünü anlatır. Duvarların yıkılacağı dünya dileğiyle…

Fotoğraf: Kitap kapağı/ Nebat Bukrek

İlgili haberler
Bir kitap: Uyanış

Kendisine biçilen rolü üstlenmek istemeyen, kendinin ne olduğunu sorgulayan kadınlar için Uyanış...

Bir kitap: Çalınan Hayatlar

'Alman gazeteci yazar Wolfgang Bauer 2015’te Nijerya’ya gider, Boko Haram’ın elinden kaçmayı başarmı...

Bir kitap: Dostluk Üzerine

'Cicero’nun Dostluk Üzerine eseri bencilleşen dünyada, yalnızlaşan insanlar açısından mutluluğun kay...