‘Anlaşılmaz’ kadınları anlamak...
Vahşete verilen olağan tepki onu akıldan çıkarıp atmaktır. Sosyal anlaşmaların belli ihlalleri, yüksek sesle söylemek için fazlasıyla korkunçtur; bunun kelime karşılığı “dile getirilemez”dir.

"Kocamla sevişiyorduk. Ortalarda bir yerde kendimi üç yaşında gibi hissettim. Çok üzgündüm odanın içine baktım ‘Emily (terapisti) gel beni bu üzerimdeki adamdan kurtar’ diye düşündüm. Üzerimdeki adamın kocam olmadığını biliyordum ama henüz ‘baba’ diyemiyordum." 


Sharon Simone (Çocukluğunda maruz kaldığı istismarı hatırlamaya başladığı an…)

Vahşete verilen olağan tepki onu akıldan çıkarıp atmaktır. Sosyal anlaşmaların belli ihlalleri, yüksek sesle söylemek için fazlasıyla korkunçtur; bunun kelime karşılığı “dile getirilemez”dir.

Alanında devrim yapan Travma ve İyileşme kitabının önsözüne yazar Judith Herman işte bu cümleyle başlamış. Travma ve İyileşme şiddete maruz kalmış bireylerle yapılan 20 yıllık bir klinik çalışmanın ve çok daha uzun bir kadın özgürlük mücadelesinin ürünü.

1890’larda Fransa’da Pierre Janet ve Viyana’da Joseph Breuer ile birlikte çalışan Sigmund Freud birbirlerinden bağımsız olarak yüzyıllardır aşağılanan, mundarlaşan histerik kadınların ve histerinin sırrını çözme konusunda dev bir adım attılar. Histerinin kaynağının çocuklukta yaşanmış travmatik olaylara dayandığını ortaya koydular ve bu olayı anlamak için konuşma terapileri ile hafızanın ipini sonuna kadar takip etmeyi önerdiler. İpin ucundan çıkan düğüm psikoloji bilimi dünyasında buz gibi bir sessizlikle karşılanacak olan Freud’un “çocuğa karşı sapık eylemler” olarak nitelendirdiği çocuk istismarı ve ensestten başkası değildi. Histeri kadınlar arasında o kadar çok yaygındı ki, Viyana’nın ‘saygın’ burjuva ailelerde de ipin ucundaki malum düğümden olduğu onlar açısından kabul edilebilir değildi. Sınıfına ve hemcinslerine ihanet etmeye gönlü razı olmayan ve bilim dünyasının baskılarına dayanamayan Freud, bir yıl içinde kendisini yalanlayarak, bu cinsel istismar hikâyelerinin tamamının histerik kadınların “fantezilerinden” ibaret olduğunu iddia edebildi.

Biz kadınlar için tecavüze karşı mücadelede önemli bir dönüm noktası olan tecavüz ile “travma sonrası stres bozukluğu” tanısı arasındaki bağlantıyı, bundan 80 yıl sonra, 1970’lerde kadın özgürlük hareketi, büyük mücadeleler sonucu kabul ettirmeyi başardı. Eril söylemlerle sürekli “anlaşılmaz” olarak nitelendirilen kadını 1980’lerde sosyolog ve insan hakları aktivistleri anlamaya başladı. Her dört kadından biri tecavüze, her üç kadından biri çocukluğunda cinsel istismara maruz kalmıştı.

Kitapta konu edilen travmaya sebebiyet veren dehşetengiz olaylar sadece cinsel travma ile sınırlı değil. Tecavüz ve istismarın yanı sıra ev içi şiddet, ev içi tutsaklık, siyasi tutsaklık, işkence ve savaş, kitapta değinilen diğer travma sebepleri. Ancak bu kitabı bir kadın dergisinin sayfalarına taşıyan, saydıklarımızın çoğunun kadına yönelik şiddet biçimlerinden olmasıdır.

Yazar, kitaba travma kavramının kadın mücadeleleri ile psikoloji bilimi içinde kabulü ile başlıyor, travmanın ve etkilerinin tanımlanması, etkilerine göre travma çeşitlendirilmesi ile devam ediyor ve sonlarında travma tedavisi ve terapi teknikleri üzerinde duruyor. Çoğunluğu cinsel şiddet olmak üzere yüze yakın terapi-birey anlatıları ile teorik psikoloji bilgileri somutlaşıyor ve kitabı psikoloji eğitimi almamış bireyler için de kolay anlaşılır kılıyor.

Travma bir güçsüzlük acısı, bir çaresizlik halidir. Travma anında kişi yoğun korku, çaresizlik, yok olma korkusu, kontrol kaybı yaşar, hafızada ve bilinçte kalıcı ve derin değişiklikler oluşur; suçluluk, kirlilik ve aşağılık hissi oluşur, kendi olma inancı tahrip olur. Temel insani ve ailevi ilişkileri zarar gören kişinin, kendini savunma sistemi tamamen çöker, kişi ürkek ve korkaklaşır, kişi kendi değilmiş gibi hissetmeye başlar.

Bir ebeveynin bakım ve şefkatine muhtaç olan çocuğun maruz bırakıldığı cinsel travma içinse durum daha vahimdir. Çocuk bir yetişkin olurken kişiliğini travma belirleyecektir. Yetişkin kadının çocukluğuna dair unutulan (bastırılan) acı gömüsü 30 ile 40’lı yaşlarda yeniden gün ışığına çıkacaktır. Kronik vücut ağrıları, uyku ve yeme bozuklukları, intihar eğilimi, kendine zarar verme davranışları… Travma anına geri dönüş, ikili benlik, ikili kendilik, hipnoz, çözülme... Bunlar, kitapta örnekleri ile uzun uzun anlatılan travmanın etkilerinden sadece bazıları.

Kaynak: Ekmek ve Gül arşivi / Başak Sopacı
Fotoğraf: Freepik

İlgili haberler
GÜNÜN BİLGİSİ: Travma yaşayan çocuklar oyunları ay...

Çocukların hep aynı oyunu oynaması yaşadığı bir travmanın dışa vurumu olabilir. Travma yaşayan çocuk...

Psikolojimiz bozuk da sor bakalım neden?

Emine Akçay’dan İsmail Devrim’e... Bu ülkenin yoksulları canından vazgeçecek noktaya gelirken asıl s...

GÜNÜN BELLEĞİ: Psikoloji tarihindeki önemli kadınl...

Erkeklerin çoğunlukta olduğu bir alanda olmalarına rağmen çalışmalarını devam ettirmiş, şimdi bile k...