Uzun zamandır Tayaş’ta çalışan bir işçi olarak yazıyorum bunları. Size birkaç örnek (gerçek) ile birkaç hikaye üzerinden durumunuzu anlatmaya çalışacağım. Öncelikle iş durumumuz içler acısı. Çünkü bir köle nasılsa biz de öyleyiz. Fabrikada tanımlı bir iş alanımız yok nerede ihtiyaç var ise orada çalışıyoruz. Hatta öyle ki, yeri geliyor ofis kısmında çay servisi yapan personel olmadığında onların yerine bile çalışıp çay servisi, temizlik yaptırabiliyorlar. Sabit bir bölümde iseniz de şanslı olmuyorsunuz. Sabitseniz lavaboya, sigara içmeye veyahut namaza giderken ya hakarete maruz kalıyorsunuz ya da bekletilmeye.
Belki başta bu kadar psikolojik olarak kötü muamele görmedik ama şu son zamanlarda hakaret, saygısızlık başını almış gitmiş durumda.
Şu an bizden adeta bir makine gibi çalışmamız isteniyor. 8 saat boyunca bir kadın olarak 4.5 ve 6 ton arasında ürün elimizden geçiyor. Sizin durumunuz, belinizin, boynunuzun veya kollarınızın ağrıması kimsenin umurunda değil. Yeter ki iş yürüsün, Tayaş büyüsün!
Birçok olayın başladığı yer de sert şeker bölümü. Kadınlara en kötü muamele orada yapılıyor. İki makineye bir kişinin bakması isteniyor. Belki basit görünebilir fakat durumu açmak istiyorum. Önce hazneye 11 kg olan kasalardan şeker boşaltıyoruz ki boşalttığımız hazneler boyumuzun çok üstünde (yaklaşık 8 kasa hazneyi dolduruyor). Makinenin poşetlemesini yaptıktan sonra alttan alacağı kasanın ağırlığı ise 16 kg. Ve 8 saat boyunca (makineler 1000 devirde, bazen aştığı da oluyor) iki makineye bakmak zorunda bırakılıyoruz. Şimdi bunu yapan kadınların ne maaşına yansıma oluyor ne de psikolojisini düzeltecek bir destek. Kadınlarda sürekli bel fıtığı ve boyun fıtığına rastlanıyor. Bunlar meslek hastalığı sayılmıyor. Ama patron “Ben ne diyorsam o olacak, isteseniz de istemeseniz de. İstemeyen insan kaynaklarına gidip çıkışını versin” diyor. Orada patron ve vekilleri istediği gibi hakaret edebiliyor. Yapılan haksız uygulamalara ses çıkaran işçileri ise “Burada örgütçü militan çok. Vatan hainleri çalışmak istemiyor” diyerek rahatlıkla vatan haini olarak gösteriyorlar.
Zaten tüm sosyal haklarımız elimizden alındıktan sonra başlayan sendikal faaliyetlerden dolayı birçok arkadaşımızı işten çıkardılar. Ve o zaman da bize “vatan haini bunlar” dememişler miydi? Birçok bölümden arkadaşımıza ‘Şükredin ki buradasınız diğer yerleri görseniz değerini bilirdiniz’ lafları ediliyor. Burada çalışan insanların çoğunun “cahil” olduğunu savunan bir yönetim. Ah ne yazık ki işçi kardeşlerimizin çoğu borçlu ve buradaki bu şartlara rağmen çalışmaya mecbur...
Öte yandan ikinci konu çok yakın zamanda sert şeker bölümünde asit patlamasından dolayı yaşanan iş kazası. İki arkadaşımız bu patlamadan dolayı yanarak ağır zarar gördü. Kazanın yaşandığı yerde herhangi bir koruyucu önlük, gözlük, eldiven verilmediğini biliyorum çünkü çok uzun zamandır orada çalışıyorum. İş kazası geçiren arkadaşlarımız 3-11 vardiyasından çıkıp biri İzmit’e biri Çayırova’ya, nereden baksanız saat 12’den evvel varamıyor. Ertesi gün mesaiye gelmek için de sabah 05.30’da kalkıp 6’daki servise yetişmek durumundalar. Neden? Çünkü üretim haddinden fazla yapılıyor durumda. İşçiler dinlenmeden, iki vardiya arasındaki yasalara uyulmadan fazla mesaiye (zorunlu) getiriliyor ve o gün iş kazası yaşanıyor. Ve duyduk ki birkaç gün içinde gözlük eldiven ve ortak kullanmak kaydıyla koruyucu önlük verilmiş. Bu ortak kullanıma işten çıkarılma korkusuyla kazaya rağmen kimse ses çıkaramadı. Çok ama çok yazık. Bir yıldan fazladır sert şeker her hafta sonu olmasa da çok yoğun biçimde çalışıyor. Üstelik makinelerin devirleri arttırılmış durumda. Bu yüzden yumuşak şekerde bir hat açıldı. Sözde küçülmeye giden fabrikamıza iki de yeni makine geldi ve makineler 1500 devirden aşağı çalışmıyor. Şeker yetişme sorunu oldu diye tüneller hızlandırıldı. Normalde iki hat çalışan tüneller üçüncü hatla beraber çalışıyor. Şimdi düşünün tünelin başındaki kadın 8 saatte 9 palet ürün çıkarıyor, makinelere dağıtılıyor, kasa değerlerini zaten söylemiştim. Yönetim özellikle sert şeker üzerine baskı kurmuş durumda çünkü en çok üretim oraya kaymış durumda. Kadınlar iki makineye birden bakamayız dedikleri için hepsini topladılar ve “Buna mecbursunuz, çalışmayan çıkışını versin, gitsin” dediler. Şimdi çalışıyorlar mecburen ama durumları hiç iyi değil. Dizim bölümünden oraya eksiklik durumunda işçi gitmek istemiyor. Çünkü çıkarken artık eli ayağı tutmaz hale geliyor. Zaten insanların aldığı üç kuruş, yedikleri tonla hakaret, baskı. Çikolatada iş yoğunluğu olmayınca oraya giden arkadaşlarımız da bu kötü durum karşısında yılmış durumdalar. Dizim elemanları da paketleme işçileri de oraya gitmek istemiyor. Şimdi size soruyorum bu insanlara bu muamele hak mıdır?
Bu işyerinin yöneticilerinden biri... Benim asıl ona birkaç diyeceğim var. İşveren vekilliğini hakkıyla yerine getiren üretim müdürü özellikle kadınlara hakaret edip, bağırarak mobbing uyguluyor. İşçilere “Siz vatan hainisiniz, örgütçü teröristler, militanlar, ya çalışırsınız ya da çıkışınızı verin” diyerek ağır hakaretlerde bulunuyor. Hele bir kadın arkadaşımıza söyledikleri hâlâ aklımda. “Senin fiyatın neyse vereceğim. Bana neye mal olursan ol çıkışını vereceğim” diyen bir adamdan bahsediyorum.
Biz işçileri ezerek haklarını alarak başınıza bir şey gelmeyecek mi zannediyorsunuz? Bize sendika destek veriyor diye iyice sindirme politikası uyguluyorsunuz. Size cevabım namazda okuduğumuz “Fil suresi.” Bu yeter ama siz anlamazsınız. Siz dini kullanan “Haccacı Zalim”den daha zalim, Ebu Leheb’den daha beter insanlarsınız. Hani siz dini iyi biliyor ve bunu bize kullanıyorsunuz ya söyleyeyim. Ebrehe gibi şimdilik istediğiniz gibi at koşturun.
Ya biz işçilerin yüzlerine bakmaktan bile erinen insan kaynakları? İnsanlardan haksız yere kestiğiniz paralar, geciktirdiğiniz ödemeler. Bunların hesabını kolay veremeyeceksiniz! Bu söylediklerim en baştan aşağı insan kaynakları dahil herkesi kapsayan şeyler. Zalimlik size ezilmek bize ise çok şükür yanımızda önce Allah var sonra da sendika.
Hele bu ramazan ayında işinden atılan Flormar işçileri hiç üzülmesinler. İşçiler birlik oldu mu patronların zalimliğinin hesabı sorulur. Unutmayın ki mücadeleniz mücadelemizdir.
Biz yanımızda duran bizi yalnız bırakmayan DİSK/Gıda-İş Sendikasına çok teşekkür ederiz. Allah yanımızda olduğunuz için her daim yardımcınız olsun.
İlgili haberler
Gıda işçisi kadınlar anlatıyor: 1 Mayıs sesimizi d...
Kadın istihdamının en yoğun olduğu sektörlerden biri gıda sektörü. Esenyurt'ta gıda fabrikalarında ç...
Gıda-İş: ÇAYKUR, emeğiyle çayı var eden kadınların...
ÇAYKUR Genel Müdürü İmdat Sütlüoğlu’nun sözleri kadınların tepkisine yol açtı. Gıda-İş Sendikası Süt...
Flormar’a kadın başkandan destek: Değiştirecek güç...
Emek Partisi (EMEP) Genel Başkanı Selma Gürkan ve Kocaeli İl Başkanı Arzu Erkan direnişteki Flormar...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.