Sokakta başlayıp gözaltı ve sağlık kontrolünde süren sistematik şiddet
25 Kasım Kadın Platformu, 25 Kasım'da Taksim Tünel'e çağrı yaptıkları eylemde yaşanan polis şiddetine, gözaltılara ve hukuksuzluklara dikkat çekmek için basın toplantısı düzenledi.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü'nde İstanbul’da en az 216 kadının, 27 Kasım’da Kadıköy’e yapılan eylemde de 118 kadın darp edilerek gözaltına alındı.

25 Kasım Kadın Platformu, 25 Kasım'da Taksim Tünel'e çağrı yaptıkları Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele Günü eyleminde yaşanan polis şiddetine, gözaltılara ve hukuksuzluklara dikkat çekmek için TMMOB Mimarlar Odası Büyükkent Şubesinde basın toplantısı düzenledi.

Toplantının başında basın toplantısının girişinde çok sayıda polisin beklemesine tepki gösterildi, ardından 25 Kasım eyleminde yaşananlara dair bir sinevizyon gösterimi oldu.

25 Kasım Kadın Platformu adına konuşan Tülay Korkutan, gözaltı sürecinde yaşanan polis şiddetini şöyle anlattı: "Polisin amacı kalkanları ile ezmek ve nefessiz bırakmaktı. Tek tek gözaltına alınırken kadınlar saçlarından çekilerek, tekme atılarak alındı." Korkutan, konuşmasında 25 Kasım'da gözaltına alınan 200 kadından 3'ünün ayrı dosyaları olduğu için Taksim karakoluna götürüldüğünde çıplak arama dayatmasına maruz kaldıklarına, buna karşı çıktıklarında da kaba arama yapacak erkek polise kadın bir polisin "Elini istediğin yere kadar götür, görsünler" dediğini ifade etti. Korkutan, bu şiddete alışmayacaklarını, sokağı terk etmeyeceklerini söyledi.

25 Kasım eylemini takip ederken gözaltına alınan Birgün muhabiri Yaren Çolak ve gözaltıları takip ederken müvekkilleri ile görüştürülmeyip polis tarafından binaya alınmayan avukatlardan Tuğba Yılmaz söz aldı. 25 Kasım Kadın Platformu avukatlarından Av. Tuğba Yılmaz eylemin ardından gözaltına alınanlar hukuki yardım ve sağlık durumlarından haberdar olmak üzere Vatan Emniyet Müdürlüğüne gittiklerini ancak giriş kapısından içeri alınmadıklarını anlattı. Yakalama anından itibaren görüşme hakları olduğunu hatırlatmalarına rağmen saatlerce dışarda bekletildiklerini söyledi. Av. Yılmaz, "Emniyette polisler amirlerinin 'süpürün' emri ile birlikte bizi süpürmeye başladılar. Gözaltına alınmakla tehdit edildik. Fiziksel şiddete maruz kaldık. Tutanaklar tuttuk" diye emniyette yaşadıklarını anlattı. Avukatların bir kısmı içeri alındıktan sonra "yeterince avukat var" denerek diğer avukatların ifade işlemine alınmadığını, içeri alınan avukatların birden fazla ifadeye girmek durumunda bırakıldığını ifade etti.

KADINLAR SAATLERCE TERS KELEPÇEYLE BEKLEDİLER

Kadıköy Rıhtım Karakolunda gözaltına alınan 12 kişi ile görüşmek isteyen avukatın da saatlerce dışarda beklediğini ekledi. Kağıthane İlçe Emniyet Müdürlüğüne giden avukatlar ise gözaltı araçlarını dolaştıklarında gözaltına alınanların saatlerce ters kelepçe ile bekletildi. Yılmaz, avukatlara gözaltına alınanların isim listesinin de verilmediğini söyledi.

25 Kasım eyleminde gözaltına alınan gazeteci Yaren Çolak, gözaltına alınırken basın kimliğini göstermesine müsade edilmediğini ve ters kelepçe ile gözaltına alındığını anlattı. Çolak, "Polis şiddeti o kadar normalleşti ki her habere giderken haber haline geldik. Bu yıldırma politikaları ne kadınlara ne basına etkili olacak. Basın hiçbir zaman susmayacak" dedi.

25 Kasım Kadın Platformu adına basın açıklamasını okuyan Özengül Ergün her yıl olduğu gibi 25 Kasım'da Taksim Tünel'e eylem çağrısı yaptıklarını ancak devletin kadınların şiddete karşı güvenli bir şekilde buluşmasını sağlamak yerine, tüm gücünü kadınları engellemek için seferber ettiğini söyledi.

25 Kasım öncesi bildirilerin dağıtılmasının engellendiğini "Semra Güzel, Mücella Yapıcı, Şebnem Korur Fincancı ve cezaevinde haksız yere tutulan kadınlarla dayanışma mesajı içeriyor diye Avcılar'da 8 arkadaşımız suçu ve suçluyu övmek gerekçesiyle gözaltına alındı. Ertesi gün, bildiri dağıtacağımızı duyurduğumuz Kadıköy'de polis ordusuyla terör ortamı yaratıldı" diye hatırlattı.

KADINLARA ÇIOLAK ARAMA DAYATMASI

Ergün, 25 Kasım günü öğlen saatlerinden itibaren Taksim ve çevresinin abluka altına alınmasına rağmen Tünel'e çıkan sokaklarda, Şişhane'de, Galata'da ve Karaköy'de polis engelini aşıp toplanan ve yürüyüş başlatan kadınlar polis tarafından çevrelenip darp edilerek gözaltına alındığını söyledi. Gözaltı işlemi sırasında hiç bir uyarı yapılmadığını, polisin en başından itibaren hakaret ve taciz içeren sözlerle, kalkanla, tekme ve yumruklarla şiddet uygulayarak ve çoğu noktada ters kelepçe yaparak kadınları gözaltına aldığını, gözaltılar sırasında bilinçli olarak ölüme veya sakat bırakmaya sebebiyet verebilecek kadar ağır darp, trans kadınlara dönük taciz ve transfobi, tutanaksız olarak telefonlara ve dijital aletlere el konulması, gözaltında çıplak arama dayatması, doktorların şiddete maruz kalan kadınları muayene etmemesi, şikayetlerini kayıt altına almaması başta olmak üzere pek çok hak ihlali gerçekleştiğini anlattı.

Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde kadınların yaşadığı polis şiddeti aleni bir Türkiye tablosu olduğu söylenen açıklamada "İktidarını korumak için her şeyi yapmayı göze alan AKP, kadınlar ve LGBTİ+'lar başta olmak üzere toplumsal muhalefetin tamamına karşı savaş açmış durumda. Yasaklarla, baskılarla, hukuksuz gözaltılar ve tutuklamalarla kendisine karşı mücadele edenleri bir bir geri çektirmeye çalışan iktidar karşısında kadınlar ve LGBTİ+’lar susmadı, korkmadı, itaat etmedi, vazgeçmedi. Her yıl yüzlerce kadın öldürülürken kadın katillerini cezasızlıkla ödüllendirenler; içerisinde istismarın, şiddetin, cinayetin, kadın ve çocukların emek ve beden sömürüsünün olduğu aileleri korumak için düzenlenen nefret mitinglerine izin verirken kadınların ve LGBTİ+’ların yürüyüşlerini engelleyenler, “terörle mücadele” bahanesiyle her türlü özel savaş yöntemini kullanmaktan çekinmeyenler, İstanbul’un en kalabalık caddelerinden birinde bombalı saldırı yapılmasını engellemeyip bu saldırıyı Rojava'ya savaş açma bahanesine dönüştürenler bizlerin güvenliğini düşünemez, sağlayamaz. Güvencemiz ancak ve ancak birbirimiz olabiliriz" dendi.

‘MÜCADELEDEN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ’

Ergün, tüm polis şiddeti ve engellemeleri ne rağmen 25 Kasım günü yan yana olmak, Tünel Meydanı’nda buluşmak için sonsuz bir çaba sarf ettiklerini, her yeri eylem alanına çevirdiklerini söyledi. "Prosedür denilerek işkence ve kötü muamelenin normalleştirilmesini kabul etmiyoruz. Son zamanlarda Türkiye’nin normali haline getirilmeye çalışılan bu şiddet ortamının ve konuşanı, yazanı, itiraz edeni, destekleyeni “terörist” diye hapseden bu iktidarın karşısında, herkesi birlikte mücadele etmeye, susmamaya, vazgeçmemeye, itaat etmemeye çağırıyoruz" dedi ve 25 Kasım Kadın Platformu olarak yaşanan şiddeti belgeleyip hem suç duyuruları hem görevini kötüye kullanan doktorlara karşı disiplin soruşturmaları için hazırlık yaptıklarını ifade etti. Platform İlk suç duyurusunu 30 Kasım Çarşamba günü saat 13.00’te Çağlayan Adliyesi’nde gerçekleştirecek. Buradan basına ve kamuoyuna çağrı yapıyoruz. Kitlesel bir suç duyurusu için tanıklıkları toplamaya devam edecek platform 25 Kasım için Taksim'e gelen, polis şiddetine maruz bırakılan herkesi şiddetin izlerini belgelemeye, suç duyurusu yapmaya çağırdı.

 İstanbul Barosu ve Türkiye Barolar Birliği, Türk Tabipleri Birliği ve milletvekillerine de çağrıda bulunan Ergün, kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin şiddetle bastırılmaya kalkışılması karşısında susmamasını, güçlü bir tavır koymasını beklediklerini söyledi ve ekledi: "Bugün birlikte ses çıkarmazsak yarın çok geç olabilir. Biz kadınlar haklarımızdan, hayatlarımızdan, mücadelemizden, özgürlüğümüzden, eşitlikten asla vazgeçmeyeceğiz."

İHMAL HASTANEDE DE SÜRDÜ
Basın toplantısı sırasında Sinbo direnişçisi Dilbent Türker'in bacağının nasıl kırıldığı ise şöyle anlatıldı: "Dilbent Türkler'in bacağı 2 yerinden parçalı şekilde kırıldı. Daha eyleme katılmadan yoldayken polis tarafından durdurulup etrafları polis tarafından sarıldı. Yolda yürürken gözaltına alınmaya karşı çıkması üzerine yere düşürüldükten sonra bacağına basılıyor, tekme atılıyor. Bayrampaşa Devlet Hastanesi'ne götürülüyor. Doktorun 'acilen ameliyata alınması gerekiyor, sevk edilmesi gerekiyor. Bacağının düz tutulması gerekiyor' derken polis 'otobüste yer yok, çok kalabalık' dedi. Polis memurları olayın ciddiyetini anlamadı. Balta Limanı Hastanesi'ne götürüldü. Kolluk kuvveti ile yakın olduğu görünen sağlık çalışanları polis tarafından şiddet gördüğüne inanmadı" dedi.

GGM'DE KADINLARA PSİKOLOJİK BASKI
Cuma günü gözaltına alınan kadınlardan ikisi sınır dışı edilme tehlikesi ile karşı karşıya. Selimpaşa geri gönderme merkezinde tutulan iki kadının avukatları ile görüştürülmediği bilgisi verildi. Avukatların oyalandığı, kadınlara da polis tarafından "Avukatlarımız gitti, sizi bıraktılar" dendiği ifade edildi.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül