MHP’nin güçlü Türk aile yapısı: Kadın evde köle, fabrikada ucuz iş gücü
MHP’nin düzenlediği, LGBTİ'leri hedef alan Aile Kurumu Çalıştayı önceki akşam sona erdi. Çalıştayda iktidarın 'makbul aile' dayatması milliyetçi duygular kullanarak pekiştirildi.

MHP’nin düzenlediği iki günlük ‘Güçlü Türk aile yapısı, sağlıklı toplum, lider ülke Türkiye’ temalı Aile Kurumu Çalıştayı önceki akşam sona erdi. LGBTİ’lerin hedef alındığı “Türk aile yapısı” adı altında kadının yaşamının aile içindeki rollere sıkıştırıldığı çalıştayda bu aile yapısı bir “milli güvenlik” ve “beka” meselesi olarak nitelendirildi. Çalıştay raporu ilerleyen günlerde yayımlanacak ancak MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Selim Yurdakul, sonuç bildirgesini açıklarken çalıştaya katılanların “Türk aile yapısında değişim” başlığını aile içi rollerdeki değişim, boşanma, aile mahremiyeti, kadının çalışma hayatına katılımı gibi eksenlerde tartıştığını dile getirdi.

MİLLİYETÇİ DUYGULAR KULLANILIYOR

Yurdakul, aile yapısının değişim nedenlerini üç maddede özetledi: Sosyoekonomik değişim, demografik dönüşüm, zihniyet değişimi. Sonuç bildirgesinde evlilik dışında birlikte yaşamın aile yapısına yönelik risk olduğu öne sürülürken; Yurdakul nikahsız birlikte yaşamanın özendirilmesi gibi ‘tehditlere’ karşı da anayasal ve hukuki çözüm önerileri üreteceklerini ifade etti.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Selim Yurdakul, LGBTİ hareketi için ‘küresel tehdit’ ifadesini kullandı. Çalıştayda LGBTİ karşıtlığının “emperyalizme ve dış güçlere karşı bir mücadele” olduğu öne sürüldü. Aynı vurgular çalıştayın ikinci günü LGBTİ’lere karşı düzenlenen büyük aile mitinginde de yer aldı.

İktidar ve müttefikleri uzun süredir LGBTİ karşıtı söylemlerinde “Aile bizim milletimizin son kalesi” vurgusu ile yapay bir emperyalizm karşıtlığı yaratmaya çalışıyordu. “Vatan, bayrak, aileyi kanımızın son damlasına kadar korumalıyız” söylemleri de çalıştaylarda pekiştiriliyor.

Pek çok konuda milliyetçi duyguları kışkırtmak üzere lafa sokuşturulan “dış mihraklar” LGBTİ karşıtlığı üzerinden “Türk aile yapısı”na dönük tehditler arasında sıralanıyor. Demografik dönüşüm de çalıştayda milliyetçilikle bağdaştırılarak tartışıldı. Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş da daha önce katıldığı bir televizyon programında nüfus tehlikesine dikkat çekerek “Böyle giderse askere gidecek kişi bulamayacağız” diyordu.

Milliyetçi duyguları kışkırtan iktidar ve ortakları, LGBTİ’lerin çocukların geleceğini tehdit ettiğini öne sürüyor. 8 yaşındaki Narin’in ölümü dahi tam olarak aydınlatılamamışken “çocuklarımızın geleceği” diye üstüne basa basa ajitasyonlar sıralanıyor. Narin’in ölümü “Aile yapısının çürümesi” olarak nitelendirilirken Güran ailesinin iktidar sahipleri, yerel yöneticiler ve sermaye güçleri ile ilişkisi görünmez kılınmaya çalışılıyor.

Oysa ki bu çürümüşlüğün Güran ailesi ile sınırlı olmadığını biliyoruz. Şiddettin had safhaya ulaştığı, kadınların en çok evli olduğu erkekler ya da eski sevgilileri tarafından ve büyük oranda boşanma-ayrılma aşamasındayken öldürüldüğü; buna karşı hükümetin failleri neredeyse ödüllendiği bir tabloyla karşı karşıyayız.

GÜVENCESİZLİK VE ANGARYA DAYATMASI

Sermayenin ihtiyaç duyduğu “makbul” aileyi milliyetçi duygularla da şekillendirmeye çalışan iktidar, bir yandan çocuk bakımı başta olmak üzere tüm ev içi işlerini kadının üzerine yıkmaya çalışıyor; bir yandan da kadına esnek ve güvencesiz çalışma dayatıyor. Bu ikilem iktidarın, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının düzenlediği çalıştayların ve aile şuralarının da ortak yönü.

Ekim ayı başında Meclis açılacak. İktidarın gündemindeki yeni anayasa tartışmaları kadınlar ve LGBTİ’lerin haklarına yönelik yeni saldırı planlarıyla gündeme gelmeye devam edecek.

Fotoğraf: Ekmek ve Gül