DIGEL Tekstil'de kadın işçilere mobbing, taciz ve baskı rejimi
DIGEL Tekstil’de kadın işçilere yönelik mobbing, taciz ve ayrımcılık sendika raporuyla ortaya kondu. İşçiler, insan onuruna yaraşır koşullar ve sendikal haklar için 210 gündür direniyor.

Sendikalaşma hakkını kullandığı için işten atılan 15 DIGEL tekstil işçisinin direnişi 210 gündür sürerken, TEKSİF (Türkiye Tekstil,Örme,Giyim ve Deri Sanayii İşçileri Sendikası) Sendikasında yapılan basın toplantısında, DIGEL Tekstil’de kadın işçilere yapılan mobbing ve tacizler gündeme getirildi. Çok sayıda kadın örgütünün, siyasi parti ve sendika temsilcisinin de katıldığı toplantıda kadın işçilerin geçmişte ve bugün maruz bırakıldığı tacizlere karşı birlikte mücadele vurgusu yapıldı.

DIGEL Tekstil’de kadın işçilerin yaşadıkları taciz ve mobbinge dair hazırladıkları raporu özetleyen TEKSİF Sendikası Kadın Komisyonu Sekreteri Pelin Vuruşaner, DIGEL işçisi kadınların direnişlerinin yalnızca işe geri dönme mücadelesi değil, aynı zamanda kadınların ve tüm emekçilerin insan onuruna yaraşır çalışma koşulları için verilen bir mücadele olduğunu vurguladı.

Vuruşaner, işçilerin yüzde 85’inin kadın olduğu fabrikada, yöneticiler tarafından kadın işçilere uygulanan ayrımcılık, baskı, mobbing ve tacizin, sömürünün artması için nasıl bir araç olarak kullanıldığını ortaya koydu. TEKSİF Sendikasına başvuruda bulunan kadın işçilerin beyanları doğrultusunda kadın işçilerin yaşadıklarını örnekleriyle aktardı.

Bu örnekler arasında kadınların hamile kalmamaları gerektiğinin kadın işçilere söylenmesi, hamile kalan kadın işçilerin hamilelik haklarından faydalanmalarının engellenmesi, hamilelik nedeniyle işe alınmama ve hamilelik sonrası mobbing yaşandığı yer aldı: 

•    DIGEL Tekstil yöneticileri işçilerle yaptıkları toplantılarda, iş akışını aksatacağı gerekçesiyle kadın çalışanlara doğrudan “hamile kalmamaları” yönünde uyarılarda bulundu.

•    Hamile olduğunu öğrenen kadın işçilerin, iş yeri hekimine sundukları kan testlerinin geçerli sayılmadığı; hamileliklerini belgeleyebilmeleri için ultrason raporu istenildiği belirtildi. Kadın işçilere, bu uygulamanın “şirket kuralı” olduğu söylendi. Kürtaj ya da düşük yaşayan kadın çalışanların yaşadıkları travma ve psikolojik yıkım dikkate alınmadan aynı uygulamalar onlar için de geçerli kılındı. Ayrıca, bir erkek yöneticinin bir kadın işçiye “Rahmine bakacağım, keseye düşmüş mü düşmemiş mi; ona göre hamilelik haklarını kullanman için dosya açacağım” dediği ifade edildi.

•    İşe başvurup metot eğitmeni tarafından makinede denendikten sonra olumlu rapor alan özellikle yeni evli veya nişanlı kadınların “hamile kalma potansiyeliniz yüksek” denilerek işe alınmadığına dikkat çekildi. İki aylık deneme süresi içinde hamile kalan bir kadın işçi, yönetici tarafından önceden hazırlanmış istifa kâğıdını imzalamaya zorlanarak kendi isteğiyle ayrılmış gibi gösterildi. Kadın, sonrasında çocuğunu kaybetmesi ve eşinden ayrılması üzerine, DIGEL tarafından tekrar işe alındı. 

Regl ağrısından bayılan kadın işçiye yöneticiden: 'Her ay bu böyle mi olacak? Seninle mi uğraşacağız?' 

Kadınların regl dönemlerindeki ihtiyaçlarının DIGEL Tekstil yönetimi tarafından mobbing unsuru olarak kullanılması dikkat çekti: 

•    İş başı saatinden sonra ve iş bitiş saatinden önce yarım saat süreyle tuvalet kullanımının yasak olduğu belirtilirken patron vekillerinin iş başı öncesi ve sonrası tuvalet önünde kollarını bağlayıp bekleyerek çalışanlar üzerinde doğrudan psikolojik baskı kurduğu belirtildi. Vuruşaner, “Kadınlar regl dönemlerinde dahi ihtiyaçlarını gideremiyor, zor durumda kalmalarına rağmen tuvalete gitmelerine izin verilmiyor. Gittikleri takdirde yöneticiler tarafından herkesin içinde azarlanıyorlar” dedi.

•    Polikistik over sendromu olan bir kadın işçi, regl döneminde yaşadığı ağır sancılar yüzünden çalıştığı ütü makinesinin başında baygınlık geçirerek revire kaldırıldı. Kadın işçi revirde ağrıları yüzünden uzanırken peş peşe içeri giren iki erkek yönetici “İyi mi böyle?” diyerek alay etti, ertesi gün ise “Her ay bu böyle mi olacak? Seninle mi uğraşacağız?” denildi. Vuruşaner, bu ifadelerin bir kadının yaşadığı regl sancısını küçümseyen, özel ve mahrem durumu açıkça aşağılayarak bir baskı aracı olarak kullanıldığını belirtti. 

Tacize karşı önlem alınmaması, yaptırım uygulanmaması tacizi teşvik ediyor

Vuruşaner, DIGEL işçisi kadınların maruz kaldığı tacizlerin, üretim baskısının bir parçası olarak nasıl kullanıldığını şu örneklerle aktardı:

•    Fazla mesaiye kalamayacağını bildiren bir kadın işçi, erkek ekip lideri tarafından ısrarla açıklama yapmaya zorlandı. Kadın işçi lazer epilasyona gideceğini söyleyince erkek ekip lideri, “Yat masaya, ben yapayım; gitmene gerek yok” diyerek kahkaha attı. Kadın işçi durumu İnsan Kaynakları’na bildirdi; ancak yönetim sessiz kalarak herhangi bir soruşturma açmadı ve yaptırım uygulamadı. Tacizde bulunan erkek yönetici, daha sonra farklı gerekçelerle, tüm hakları ve tazminatı ödenerek sessizce işten çıkarıldı.

•    Bir kadın işçinin işleri tamire gidince erkek yönetici yanına gelip, “Kimlerle bakışıp kimlerle konuşuyorsun da bu işler tamir olarak geri dönüyor?” diyerek kadını suçladı ve “iş yerinde erkeklerle bakışıyor” diye adını çıkarılmakla tehdit etti.

•    Bir erkek yönetici, üretim alanında bir kadın işçinin yanına gelerek onu süzüp “Sen böyle giyinirsen bu erkekler tellere tırmanır, ben seni koruyamam” şeklinde konuştu. Vuruşaner bunun yalnızca ayrımcı bir uyarı değil aynı zamanda bir tehdit olduğunu da belirtti: “Olası şiddet ve taciz durumunda kadını suçlayarak, ona yönelik şiddeti meşrulaştırmıştır.”

•    Kötü çalışma koşulları ve iş yerindeki yoğun stres nedeniyle fiziksel rahatsızlık geçirip hastaneden 2 günlük rapor alan bir kadın işçi, durumu ekip liderine bildirdiğinde ekip liderinin tacizine maruz kaldı: Ekip lideri kadın işçiye “Yanına geleyim, stres yönetimi yapalım, istersen gelip sana masaj yapayım” ifadelerini kullandı.

•    İşe yeni başlayan bir kadın çalışan, her yarım saatte bir farklı operasyona verilerek işi öğrenmeden sayı istendi, sayı tutturamadığında ise erkek yönetici tarafından “Bıktım senden! Nereye versem yapamıyorsun!” sözleriyle aşağılandı. Sürekli başka bölümlere sürülen ve “Olmuyor, yapamıyorsun. Sen fiziksel olarak zayıfsın, bu işi kaldıramazsın” diyerek sistematik olarak baskı uygulanan, iki erkek yönetici tarafından sürekli toplantı odasına çekilip dakikalarca azarlanan kadın işçi, İnsan Kaynaklarına başvurduğunda “Yeni çalışansın, tazminat hakkın yok. İstersen istifa et, çık” yanıtıyla karşılaştı ve istifa etmek zorunda kaldı.

Vuruşaner, bu örneklerin yedi yıllık bir süreçte yaşandığını belirtti. Baskı, mobbing ve tacizlerin, hiyerarşik olarak çoğunlukla üst pozisyondaki amirlerden geldiğini; bunları engellemek için DIGEL yönetimi tarafından kurumsal olarak hiçbir tedbir alınmadığını, yaptırım uygulanmadığını vurguladı ve ekledi: “Mobbing, ayrımcılık ve psikolojik baskılar kadın çalışanlar üzerinde ciddi olumsuz etkilere yol açmakta ve ruhsal sağlıklarını tehdit etmekte. Bu sorunlar defalarca ilgili yöneticilere iletilmesine rağmen herhangi bir çözüm üretilememiştir. Aksine söz konusu davranışların dolaylı olarak teşvik edildiği gözlemlenmiştir. Bu da diğer yöneticilerin benzer ilişkileri açıkça sömürmelerine zemin hazırlamış mobbing, baskı ve taciz vakalarının artışına sebep olmuştur.” Vuruşaner, iş yerindeki örgütlenme sürecinin ardından, birlikte daha güçlü olduklarının ve haklarını örgütlü biçimde arayabileceklerinin bilinciyle kadın üyelerden sendikaya çok sayıda vaka ve şikâyet bildirildiğini dile getirdi.

'Toplu iş sözleşmesi ile bu sorunların çözümünde büyük yol alınmış olacak'

DIGEL işçilerinin sendikalaşma mücadelesi kazanımla sonuçlanıp iş yerinde işçilerin disiplin kurulu da dâhil olmak üzere temsiliyetinin sağlanacağı, işçinin de söz hakkı olacağı toplu iş sözleşmesi düzeni kurulduğunda bu sorunların çözümü için büyük yol alınmış olacağını vurgulayan Vuruşaner, “Ancak DIGEL işçilerinin hâlihazırda işverenin haksız işten çıkarmalarının hedefi olduğu, toplu iş sözleşmesi masasının kurulmasının işverence türlü yollarla geciktirilmeye çalıştığı ve işyerinde bir sendikasızlaştırma operasyonu yürütüldüğü gözetildiğinde, açıklamamızda yer verdiğimiz kadın üyelerimizin yaşadığı sorunların tüm kamuoyuna ivedilikle duyurulmasında yarar görülmüştür” dedi.

İnsan onuruna yakışmayan bu hukuksuz uygulamaların derhal sonlandırılması için bu yaşananların tüm dünya tarafından bilinmesi ve birlikte mücadelenin önemli olduğunu dile getiren Vuruşaner, “İşçiler sadece ekonomik hakları için değil, aynı zamanda insan ve kadın onuruna yaraşır eşit koşullarda çalışmak ve şiddetsiz, tacizsiz ve demokratik bir iş yaşamı için sendikalaşmıştır. Bu bağlamda, DIGEL Tekstil yönetimini bir an evvel bu koşulları sağlamaya, işçilerin en temel yasal hakkı olan sendikalı olma hakkına saygı duyarak sendikamızın yetki belgesini kabul etmeye ve bu süreçte haksız ve hukuksuz biçimde işten atılan işçileri işe geri almaya çağırıyoruz” dedi.


Rümeysa Kişi

İşten atılan işçilerden Rümeysa Kişi, tekstil başta olmak üzere kadın işçilerin cinsel tacize ve mobbinge maruz kalmaya devam ettiğini belirterek “Biz DIGEL Tekstil işçisi kadınlar olarak bir adım attık, bunu büyütmek istiyoruz. Bu raporu hazırlamamızın en büyük nedenlerinden biri buydu” dedi.

TEKSİF Genel Başkan Danışmanı Makum Alagöz de yaptığı konuşmada, tekstil sektörü başta olmak üzere örgütsüz olan çok sayıda iş yerinde yalnızlaşmış, baskıya, tacize, mobbinge uğramış çok sayıda kadın bulunduğunu belirterek DIGEL Tekstil’de ve diğer yerlerde yaşananlara karşı birlikte mücadele için örgütlenme çağrısı yaptı.

İzmir Barosundan dayanışma

Toplantıya katılan kurum temsilcileri birlikte yapılabilecekler konusunda görüşlerini paylaştı.

İzmir Barosu Genel Sekreteri Zöhre Dalkıran, kadın işçilerin göstermiş oldukları cesaretten dolayı saygı duyduklarını belirtip kutladı. Dalkıran, Baro olarak kurumlara ve savcılığa hazırlanacak olan her türlü metinde gerekli desteği vermeye hazır olduklarını dile getirerek, “Cinsiyet ayrımcılığına karşı yapılacak eğitim vb. çalışmalar ile kullanabilecekleri mekanizmalara ve bütün yol ve yöntemler konusunda üzerimize düşen her şeyi yapmaya hazırız” dedi.

Kadın işçiler karanlıkta uzaktaki servislere yürümek zorunda kalıyor
Raporda kadın işçilerin çalışma koşullarına ilişkin diğer detaylar şöyle: 
•    7 kabinli tuvaletlerin sadece 3’ü kullanılabilir durumdadır.
•    Paydos ve molaların 30 dakika öncesi ve sonrasında tuvalete gitmek yasaktır.
•    Hamile kadınlar daha erken paydos etse de Serbest Bölge önüne bırakılarak kendi imkanlarıyla eve gitmek zorunda bırakılmaktadır.
•    Hamile kadınlardan da diğer çalışanlarla aynı performans beklenmektedir.
•    Havanın karanlık olduğu saatlerde kadın işçilerin servislere binmek için uzun yürüyüşler yapmaları güvenlik sorunları doğurmaktadır. Bu konuda önlem alınması,servis güzergahlarının değiştirilmesi yada servis saatlerinin daha ileri saatlere çekilmesi yönündeki başvuruları dikkate alınmamış ve sorunlar varlığını sürdürmeye devam etmiştir.
•    İşbaşı 07:30 olmasına rağmen, işçi servisleri sabahları iş yerine 45 dakika önceden geliyor. Bu bir şirket kuralı.
•    Çalışanlar, sabah iş yerine gelmek için 05:30’da kalkıyor. Kahvaltısız bir şekilde servislere yetişmek için koşturarak 06:00’da servislere binmek zorunda kalıyorlar.
•    Servisler, sabah işçileri fabrikaya bıraktıktan sonra başka yerlerin de servisini çekmek için işverenle anlaşarak işçiyi erkenden bindirip getiriyor. Böylece işverene daha ucuza tarife uygulanıyor. Şirket, servislerden kar elde etmek için işçileri mağdur ediyor.
•    İşyeri hekimi, Pazartesi, Salı ve Perşembe günleri 10:30-12:00 saatleri arasında hizmet vermektedir.
•    İşçiler, hastaneye gittiklerinde ertesi gün yöneticiler tarafından azarlanmakta ve tekrar hastaneye gitmemeleri için baskı yapılmaktadır.
•    İşyeri hekimi, üretim müdürü ve insan kaynakları müdürlerinin izni olmadan kimseyi hastaneye sevk etmemektedir.
•    Sevk edilen çalışanlar, 20 dakikalık yürüyüş mesafesindeki durağa giderek kendi imkanlarıyla hastaneye gitmek zorunda bırakılmaktadır.
•    Çalışanların şikayetleri dikkate alınmamaktadır.
•    Fabrikada yaz-kış yetersiz havalandırma nedeniyle zorlu koşullarda çalışılmaktadır.
•    420 çalışan olmasına rağmen sadece 2 su sebili bulunmaktadır.
•    Ekip liderleri, aynı gün içinde mesaiye kalınacağını bildiriyor ve işçilerden itiraz kabul edilmiyor. Üretim müdürü, mesaiye kalmak istemeyen işçiye kesinlikle izin vermiyor.

Fotoğraflar: Ekmek ve Gül

İlgili haberler
Digel Tekstil'de işten atılan işçiler anlatıyor

Digel Tekstil'de işten atılan işçiler grev alanından anlatıyor...

İnsanca çalışma koşulları için direnen DİGEL Tekst...

Sendikalı oldukları için Kod 49 ile işten çıkarıldılar. DİGEL Tekstil işçileri, insani çalışma koşul...

8 Mart'a giderken kadın işçiler grev ve direniş al...

TTL Tütün, Sunel Tütün, OTP Tütün, Temel Conta, Digel Tekstil, TKIS Blinds işçisi kadınlar ile hem t...