DERGİMİZDEN

Doğum yapan kadın sağlık emekçilerinin 2 yıl nöbet tutmaması yasayla garanti altına alınmışken evinin geçimini sağlamak için birçok kadın arkadaşımız bu süre içinde nöbet tutmayı talep ediyor.

‘Kadının k’sinin olmadığı bu taslak kabul edilemez’ diyen Ford Otosan’da çalışan kadın işçi, metal işçisi kadınlar olarak taslağın güncellenmesini istiyor ve kadın işçilerin taleplerini sıralıyor.

‘Utanmasalar fabrikaların soyunma odalarına ve tuvaletlere kamera koyacaklar. Kadın işçilerin üçü beşi bir araya gelince hemen sorguya çekilir gibi muamelelere maruz kalıyorlar.’

Sermaye, pastasından bir dilimi vahşice sömürdüğü doğaya yedirmek istemiyor; ceremesini ise en çok kadınlar ve çocuklar çekiyor.

Kadınlar, bütün bu olup bitenlerden son derece üzgün ve öfkeliler. Emek emek yaptıkları evlerinin, yetiştirdikleri hayvanlarının, bostanlarının, asırlık çamların yanıp kül olmasına isyan ediyorlar...

Dünyanın her yerinde sağlık çalışanları ve bakımevi işçileri ücret zammı, daha iyi çalışma koşulları, ek personel ve sağlık önlemleri için iş durduruyorlar.

Malatya’da yaşayan ataması yapılmayan bir öğretmen yazdığı mektupta, okuyup mesleğini icra edememenin kendinde yarattığı psikolojiyi anlatıyor.

İşten dönerken o yorgunluğun üzerine en az 3-4 markete bakıyorum hangisinde daha ucuza ürün bulurum diye. Hafta içi nerede daha ucuz domates varsa oraya gidiyorum, çalışmadığım gün de sos yapıyorum.

‘Online eğitim yüz yüze gibi olmuyor, kesinlikle öğretmenle göz teması olmadan olmuyor. Şefkatle başlarına dokunan bir el olmadan olmuyor. Ekran başında doğru yanlış öğrenilmiyor.’

‘Ara ara kilomla ilgili sorunlar yaşadım. Kimi zaman diyetler yaptım. Sanki kadınlar hep zayıf olmak zorunda, güzel kadın, belli fiziksel ölçülere sahip kadınmış gibi düşünülmekte.’

Filiz Gür ‘Sen yapamazsın’ dayatmalarının ardından bir ışık huzmesi sunuyor: ‘Kırk iki yaşında, nihayet, bana telkin edilen onca negatife rağmen araba kullanabileceğimi/kullanabildiğimi öğrendim.’

Ekmek ve Gül’de bu ay kadınlar evleri yanarken gücünü birleştiren, yangına hep birlikte su taşırken sorumluları da işaret etmekten çekinmeyen kadınların yazılarıyla dolu…

“Ben ne yapabilirim ki?” diyecek zamanda değiliz, evimiz yanıyor. Ya yangını seyredenlerden olacaksın, ya da söndürmek için elinde avucunda ne varsa seferber edenlerden. Başka seçenek yok.

Doğayı yağmalayan, emeğimizi sömüren, bedenimizi yok edip varlığımızı hiçe sayan türümüzün sömürgenlerine karşı birleşmek, örgütlenmek ve aynı hedefe hep birlikte hareket etmek zorundayız.

Kadın kamu emekçilerinin talepleri TİS süreçlerine nasıl yansıyor? Konfederasyonların taslaklarını inceliyoruz.

Didim’de Eğitim Sen’in TİS sürecinde yetkili sendika olmasında büyük emeği olan üç kadın yöneticiyle sohbetimiz, sendikal mücadelenin işyerlerinden başlayarak yüz yüze verilmesinin önemini gösteriyor.

Pandemi sürecinde dertleri katlanan eğitim emekçisi kadınlar, Ağustos ayında başlayacak TİS görüşmelerinde sendikalarının işyerlerindeki emekçileri odak alarak süreci yürütmesini istiyor.

Belki o mescit odasında paylaşılan taciz ve tecavüz hikayelerini anlatmaya ne ömrüm ne de gücüm yeter ama eminim ki kadın dayanışması ve mücadelesine de bizi ezen bu çarkın gücü yetmeyecek!

Tuzluçayır Kadınları Dayanışma Derneği'ne, mahalleden bir esnafın yönlendirmesiyle gelen, zorluklarını paylaşan ve kadınların dayanışmasıyla güçlenen Ç.K.'den mektup var...

Sultangazi’den işçi Mevhibe Akdeniz, işyerlerinde yaşanan tacizi anlattı: ‘Bu atölyede tek iyi bir şey varsa o da kadınların birbirini sahiplenmesi, burada kadın kadının yurdu…’
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.