DERGİMİZDEN

4. Geleneksel 103 Korkmaz İnsan, Barış ve Dostluk turnuvası bu sene Korkmaz Tedik’in doğum günü olan 21 Haziran’da başlayacak. Kadınlarda barış için, umudu yaşatıyor ve turnuvada buluşuyoruz.

Malatya’da kadın olmanın en kötü yanı da hepimizin bildiği pembe trambüs. Birçok kişinin tepkilerine rağmen hala devam etmekte bu pembe trambüsün seferleri.

Sağlık problemlerimiz ile ilgili ilk danıştığımız eczanelerimizin vazgeçilmezleridir onlar! Peki onlardan her daim ‘güler yüz’ beklerken hiç düşündük mü acaba yaşam mücadeleleri nasıl?

Küçücük yaşta girdiği çerçeve fabrikasında tinerle vernikle çerçeve temizlediğini, böyle çalışarak büyürken kendisini hiç tanımadığı birinin istemeye geldiğini anlatıyor Meral...

‘Sen şimdi tatil için gidiyorsun da seçim için geleceksin değil mi?’ diye bir soru geliyor, biraz da uyarı mahiyetinde. ‘Babam sponsor oldu 21’inde buradayım’ diyorum. Herkeste bir gülümseme...

Bu soruyu yanıtlamaya çalışıyoruz bu ay dergimizde; ‘Bunca ortaklık içinde nasıl olur bu kadar bölünmüşlük? Bu bölünmüşlüğü aşıp birlikte mücadelenin, ortak dertleri çözmenin yolunu nasıl bulacağız?’

Biz, bizi, bize benzerlerle aynı alana taşıyan dertleri geride bıraktığımız, bu dertlerden uzağa, insanca bir yaşamın ülkesine gitmek için ‘birlikte’ yürümek isteyenlerdeniz.

Yan yana gelmenin, birlikte hareket etmenin kazanımlar doğurduğunu gördüğümüz bir yerel seçim sonrasında kutlanan 1 Mayıs’ta kadınların hem talepleriyle hem de sayıca çok daha görünür olduğunu gördük.

Kadınlar şiddet sarmalının o kadar ortasında bırakılmış ki sohbet kıdeme gelemiyor bile.

Eskiden sus pus olan işçilerle her fırsatta kıdem tazminatını konuşuyoruz. Bir an önce harekete geçip bir şeyler yapmayı planlıyoruz.

Mağaza ve depo işçisi kadınlar Kağıthane, Çorlu ve Küçükçekmece'den anlatıyorlar: Karnımız da ruhumuz da aç

Sultan 48 yaşında 18 binanın temizliğinden sorumlu. Hiç sigortası yok. Eşinin sigortası olmasa belki hastaneye bile gidemeyeceğini söylüyor.

Kocaeli Derince’de 5 yıldır aynı temizlik şirketinde çalıştıktan sonra geçtiğimiz günlerde işten ayrılan bir kadın işçi, kendisini buna iten nedenleri Ekmek ve Gül’e anlattı.

Sendikalı olmak kendime olan güvenimi arttırdı. İş arkadaşlarım bu konuda çok çekingenler, çünkü işten atılmaktan korkuyorlar. Ama ben elimden geldiğince sendikal çalışma yapacağım.

Belediyenin kadınlara açtığı el emekleri ve ev yemeklerinin satıldığı Hanımeli pazarında gözleme, sarma, börek gibi sipariş üzerine her türlü yiyecek satarak katkı sağlıyorum. Yani emek veriyorum.

5 yıldır aynı şirkette çalışan bir kadın işçi, her geçen gün koşulların daha da zorlaştığını belirterek başlıyor konuşmasına: ‘Köleden farkımız yok.’

Kanımca en önemli sorunumuz hemşireliğin kimlik problemi. Halen bir ara eleman işi yapıyor olmamız. Yeri gelir hemşire, yeri gelir sekreter, yeri gelir teknisyen....

Çalışma süresi haftalık 40-45 saat iken sağlık çalışanları, nöbetli bir sistemde bu saatlerin çok üzerinde çalışıyor. Ücretlerin yetersiz olması nedeniyle uzun çalışma saatlerine mecbur kalıyoruz.

Erkek hekim olunca halk “Hocam”, “Doktor Bey” diye hitap ederken, kadın hekim olarak “Hemşire Hanım” ile “Doktor Bey” arasında gidip geliyorsunuz.

Sağlık alanı gün geçtikçe piyasalaşıyor; “performans sistemi”, “kalite yönetimi”, “müşteri memnuniyeti” ağızlardan düşmüyor. Emekçinin hali ise vahim.
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.