Okulların açılması pek de heyecanlı değil, aksine kaygı ve endişe verici çoğu veli için. Son 17 yılda eğitim sisteminin kırk defa değişmesi bu kaygının başlıca sebeplerinden biri. Öğrenciler ve veliler, her sene başında bu sefer neyle karşılaşacağız korkusuyla eğitime başlıyor. Eğitimin maliyeti ve içeriğindeki sorunlar da kara kara düşünmemize neden olan diğer yanlar.
‘VİZYON’ YENİ, ZİHNİYET ESKİ
Her ne kadar Milli Eğitim Bakanı geçen dönem ‘2023 Vizyon Belgesi’ adı altında toz pembe bir tabloyla karşımıza çıkmış olsa da bu “vizyon” aslında, eğitim sisteminde yıllardır yaşanan ve yapısal hale gelen temel sorunlara çözüm getirmiyor. Aksine eğitimin daha çok piyasalaşmasının, özel okulların önünü açıyor, devlet okullarına, kaynaklarını (kayıt parası, bağış, aidatlar yoluyla) kendisinin sağlamasını dayatıyor, imam hatip okullarına imtiyazlar yaratıyor.Adı ve içeriği her sene değişen ama aslı değişmeyen sınavlara dair de yine yeni bir şey söylemiyor. Sınavsız eğitim gibi bir hedef koymak bir yana, sınavları yine öğrencilerin başarı ya da yeteneklerini ölçmek için değil, yarıştırma ve eleme üzerinden kurguluyorlar.
Bir de okulları nitelikli-niteliksiz diye ayırıp, okullar arasındaki nitelik farkını ortadan kaldırmayı hedefleyen somut adımlar atılmayınca “sınavla öğrenci alan okul sayısının azaltılması” hedefini gerçekleştirmek pek mümkün görünmüyor.
ÇOCUĞUN İÇİN PARA VERMEYECEK MİSİN?!
Bilindiği gibi 2019 eğitim bütçesinde yatırımlara ayrılan pay yarı yarıya azaltıldı. Vizyon belgesinde de devlet okullarına, kendi imkânlarını ve bütçesini, aidatlarla, bağışlarla, hayırseverle sağlamasından başka bir çözüm sunulmadı. Hal böyle olunca biz veliler, kayıt için okula gittiğimizde, “kayıt görevlisi” gibi sunulan Okul Aile Birliğinden bir veliyle karşı karşıya kalıyoruz. Eğitim sisteminin içinde bulunduğu durumdan ve okulun ihtiyaçlarından muzdarip iki veli, bir anda kendini bir pazarlığın içinde bulabiliyor. Bu pazarlığa zaman zaman öğretmenlerin ve müdürlerin, “Çocuğunuz için para vermeyecek misiniz?” diye özetlenebilecek duygusal sömürüye varan müdahaleleri de yaşanıyor.BİR YANI AÇIK ÖĞRETİM, BİR YANI ÖZEL OKUL!
Çocuğunu açık öğretime yönlendirmek zorunda kalan velilerin sayısı da her geçen gün artıyor. Geçen eğitim döneminde açıklanan rakamlarına göre; açık öğretim liselerine yapılan kayıtlar önceki yıla göre yüzde 26 arttı.Durumu biraz daha iyi olan veliler ise devlet okullarının bağış-aidat vs. uygulamaları nedeniyle, “Biraz daha dişimi sıkarım özel okula gönderirim” diye düşünerek sayısı mantar gibi çoğalan “ticarethanelerin” kapısında alıyor soluğu. Çoğu kentte altyapı ve donanımları, hatta öğretmen kadroları bile çok eksik olmasına rağmen veliler, biraz olsun olanağı varsa, devlet okulundansa özel okulları tercih ediyor.
YENİ DÖNEMDE NE KADAR PARA HARCAYACAĞIZ?
Gelin şimdi bir hesap yapalım. Asgari ücretin açlık sınırının altında olduğu, memur maaşlarına sadece yüzde 4 zam yapıldığı bir ortamda okulların açılması bütçemize böyle yansıyor:
* Devlet anaokullarında; kırtasiye+giyim masrafları 300-600 TL arasında, (İstanbul’da ise anaokulu ücretlerinde 39 ilçenin ortalaması aylık 1.283 TL olarak saptandı.)
* İlköğretimde; kırtasiye+giyim masrafları 400 -800 TL arasında,
* Ortaöğretim ve liselerde; kırtasiye+giyim masrafları 700-1000 TL arasında değişiyor.
* Ortaöğretim ve liselerde bu masraflara, özel ders ve ETÜD giderleri de ekleniyor.
* Özel okullarda ise on binleri aşan kayıt ücretlerinin haricinde kırtasiye ve giyim harcamaları bin ile 5 bin TL arasında değişiyor.
Eğitim harcamaları maalesef sadece giyim ve kırtasiye harcamalarından ibaret değil. Bir de ulaşım ve yemek kalemlerini ekleyelim:
* Servis ücretleri (Eskişehir’de) yaklaşık yüzde 10 zamlandı. Eskişehir için en yakın mesafe 220 lira oldu.
* Toplu taşıma kullanacak öğrenciler için ise aylık 80 ila 120 lira arası para ödeyeceğiz.
* Kantinden beslenen öğrenciler için en uygun fiyatlı tostlar bile 5 TL.
* Devlet anaokulları için aylık ücretler 250-350 TL arasında.
Yani eylül ayı bütçenizden en az ortalama 1000 TL’yi sadece 1 çocuğunuzun eğitimi için ayırmak zorundasınız. Bu satırları okurken “Bizimki 1000 TL’yi çoktan geçti” diye düşünebilirsiniz. Doğrudur, çünkü biz hesabı en asgari giderler üzerinden yapmaya çalıştık. Masraflar okulun durumuna ve çocuk sayısına göre artıyor. Buna okulların sene başında ve yıl içinde istediği kayıt, bağış, aidat, sosyal etkinlik paraları da ekleniyor.
PEKİ, NE YAPACAĞIZ?
Devletin asli görevlerinden biri, hatta en önemlisi, herkes için parasız, nitelikli ve eşit eğitim imkanı sağlamak. Anayasa’da varlığını korurken eğitimin masraflarının ve ülkenin içine sokulduğu tablonun faturasının emekçi halkın sırtına yüklenmesi; çocuklarımızın, yani bu ülkenin geleceği ile oynamaktır.Tamamen bizim vergilerimizden oluşan devlet bütçesinin halkın ihtiyaçları doğrultusunda kullanılmamasının, eğitime ayrılan bütçenin kısılmasının sorumlusu biz değiliz. Bu tablonun asıl sorumlusu, eğitim sistemini bu hale getirenlerdir. “Çocuğun için bunu yapmayacak mısın?” diyenlere en güzel cevabımız çocuklarımız için güçlü bir mücadeleye başlamak olacak. Bizi çocuklarımızla terbiye etmeye kalkanlar bilmeliler ki; çocuklarımızın sadece eğitimi için değil gelecekleri için de mücadele ediyoruz.
İlgili haberler
İnanalım içimizdeki çocuklara...
Evet o derin değersizlik ve çaresizlik duygusu ağır bir yok olma isteği getiriyor. Ama o küçük çocuk...
Kadınların ortak isyanı: Geçinemiyoruz!
Market, pazar uçmuş gidiyor. Elektriğe, suya zam. Doğalgaza ağustosun başında yetmedi, bir de sonund...
Tablet zararlı, kreş ateş pahası!
Uzmanlar çocukları tabletten uzak tutmamız konusunda uyarıyor, peki ama nasıl? Kreşler çok pahalı, h...
- EN SON
- ÇOK OKUNAN
- ÖNERİLEN
Editörden
Bültenimize abone olun!
E-posta listesine kayıt oldunuz.